21 Aralık 2023 Perşembe

ETİK KAYGISI MI KORKAKLIK MI

Hayır Mansur Yavaş, sen ya özgüven eksikliğinden ya da korkaklığından cumhurbaşkanı adayı olmadın. Türk milliyetçileri aday olmanı çok istediler, üstelik CHP tabanı de bunu kabullenmişti, fark etmemiş olman mümkün değil. Türk milliyetçilerinin beklentilerini boşa çıkarman yüzünden o samimi insanlar siyasi dolandırıcıların oyununa geldiler, ülkücü hareketin hafızası konumundaki saygın bir çok Türk milliyetçisi sebep oldukları yönlendirmelerden dolayı da özür dilemek zorunda kaldılar.

Sokak bas bas "Millet ittifakının adayı Mansur Yavaş olmalı, daha ne aday arayışındasınız" derken Meral Akşener de seni çok istediğinden değil bu gerçeği gözlemlediğinden dolayı aday olman gerektiğine inandı ve adaylığın üzerine siyaset üretmeye çalıştı. İYİ PARTİ sözcüsü, zamanın İstanbul İl başkanı bizatihi isminizi vererek aday olmanız doğrultusunda bir anlamda İYİ PARTİ'nin tercihini ima yoluyla kamuoyuna duyurdular. Ancak bir defa olsun "Olur mu efendim, benim genel başkanım aday olmak istiyor, lütfen ismim üzerinden siyaset yaparak partimle aramda sıkıntı yaratmayın" deyip net bir tavır ortaya koymadınız, ta ki; 5'li WhatsApp kumpas grubunun İYİ PARTİ'yi 6'lı masanın dışına atana kadar.
Meral Hanım masadan ayrıldığının ertesi günü veya sizin henüz cumhurbaşkanı yardımcılığınız gündeme gelmeden az önce gerek siz gerekse İmamoğlu "Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünmüyorum" şeklinde ayrı ayrı net ifadelerle twit mesajı attınız. Peki aynı netlikte aynı mesajı niçin Kılıçdaroğlu'nun adaylığı kesinleşmeden önce atmamıştınız.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Mansur Yavaş ve diğer 5'li WhatsApp kumpas grubu danışıklı olarak Kılıçdaroğlu'nun adaylığı konusunda önceden mutabık kalarak son güne kadar Meral Akşener'den gizli tuttukları bir süreci beraber yönettiklerini düşünüyorum. Çünkü Meral Akşener adaylık konusunda Kılıçdaroğlu'nun kararlı olduğunu fark edecek olursa kendisi de aday olabilirdi. O nedenle bilinçli bir süreç yürütülerek ön aldılar, Akşener'in muhtemel adaylığına fırsat vermediler, o nedenledir ki; yukarıda ifade ettiğim gibi masadan kalkıldığının ertesi günü İmamoğlu ve Yavaş aynı saatlerde "Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünmüyorum" twit'ini atarak bilinçli şekilde Kılıçdaroğlu'nun adaylığını önce dayatıp sonra da tescillediler.
Meral Akşener'in genelde tespitleri doğruydu, nitekim sonuçlar bize onu gösterdi ancak tespitlerine ilişkin kurguladığı stratejiler yanlıştı. İşte o yanlışların getirdiği sonuçlar bugün partiye yapılan kumpaslar için malzeme olarak kullanılmak isteniyor.

Ne tuhaf şey; İYİ PARTİ Ankara milletvekilleri, Türk milliyetçileri ve CHP'lilerin ortak mutabakatı ile kazanabilecek adayken; kendisine olan bu teveccühü ret ederek cumhurbaşkanlığını Edoğan'a armağan eden, Erdoğan karşısında konsolide olmuş muhalefetin beklentilerini boşa çıkaran Mansur Yavaş'a öfke duymaları gerekirken, aksine partinin tek başına seçime girmesine yönelik GİK kararını kabul etmeyip itiraz ederek Mansur Yavaş'a desteklerini açıklayıp istifa ediyorlar.
Vay be; İYİ PARTİ'nin misyonu CHP'ye ve Mansur Yavaş'a seçim kazandırmakmış da haberimiz yokmuş.

İki kutuplu bu ucube sistemde her yapılan seçimde partileri ittifaka iterek onları iki büyük parti etrafında konsolide etmeye zorlamak; anasını babasını bildiği halde bir çocuğa menfaati için "Ben pçm" dedirterek aslını inkar ettirmektir.
Siyasi dolandırıcılıklara teşne, aşağılık süreçlere gebe böyle bir yapıya teslim olmak değil karşı koymak için verilen her türlü mücadelenin içinde olmak gerekir.

Belediyeler, kazanan partilerin ileri uçlarının rant paylaşımı dışında, hele ki tek adam rejiminde biz sıradan vatandaşlar için hiç bir anlamı yoktur. Hatta tek adam rejiminde, belediyeyi muhalefetin kazanması açıkça söylemek lazım; bir yerde o yerel halkın kendi kendisini cezalandırmasıdır. Eğer yandaş güruh İzmir'de, İstanbul'da, Ankara'da yağmur yağıp, sel basınca sevinip mutlu oluyorlarsa, düşünün; onların ağa babaları merkezi hükümet kendisine ait olmayan belediyeler için ne düşünür, ne yapar...
Ülkemizin asli sorunu tek adamlı keyfi yönetimdir. Yapılması gereken bu keyfiliğe karşı ittifak oluşturmaktır. CHP bunun arayışında değil, çünkü bu ucube sistemi meşrulaştıran iki kutuplu siyasetin bir tarafı kendisi de ondan. O nedenledir ki; Recep Tayyip Erdoğan'nın üçüncü kez cumhurbaşkanı olamayacağına dair bir itirazı olmamıştır.
CHP ile yapılacak her türlü ittifak bu tek adamlı ucube sistemin meşrulaştırılmasına yarayacak, daha da öteye gidemeyecektir. Samimi muhalefet bu iki kutbu dağıtacak üçüncü bir yolu bulmak zorundadır. Bu ülkede Anayasamıza, yargıya darbe yapıldı ve maalesef kanıksandı; kan akmadığı için mi...böyle bir hal içindeki ülkede her türlü seçimin galibi tek adamdır vesselam.

İYİ PARTİ gerekirse bir tane dahi belediye başkanlığını kazanmasın buna razıyım ve hazırım yeter ki tarifi belli kurumsal kimliği ile örtüşen siyaset yapabilsin.
İYİ PARTİ belki de aldığı kurumsal kararlarla bile bile kısa vadede kendisini yıpratan bir sürece sokmuş olabilir ama niyet başarılı olursa uzun vadede siyaset kurumuna çok faydaları olacaktır.
50+1 gibi kazanma barajının neden olduğu "Siyasi dolandırıcılık"ların doğal gereği parti kimliklerinin inkar edilerek ittifak usulü ile elde edilen sonuçlar için "Bu çocuk kimden oldu" şüphesine yer vermeyecek bir güncellemeye ihtiyaç var. İYİ PARTİ böyle bir şüpheye yer vermeyecek namuslu bir siyaset kurumunun inşasında öncü olmak istiyor. İdealler böyle olunca kimlik inkarı ile doğan çocuğun/siyasi sonuçların kimden olduğunun sorgulanacağı bir akıbete hayır denmesi kadar doğal ne olabilir ki.
Anladığım o ki; İYİ PARTİ kurulduğundan bu güne CHP'ye eklenme, ona sürekli kazandırma gibi seçim süreçlerinde siyasi konjonktürlerin kendisine dayattığı fiili durumlar nedeniyle anlatmaya ve tanıtmaya fırsat bulamadığı kurumsal kimliğini yeniden yapılanma ile inşa ederek hür ve tek başına hareket etmeyi benimseyerek siyaset yapmaya karar vermiş, o minvalde siyaset üretiyor.
Peki bu usul ve tercih mahalli seçimlerde başarı getirir mi; yine anladığım o ki "Hür ve tek başına" olmak adına muhtemel başarısızlık riski de göze alınmış durumda.


6 Aralık 2023 Çarşamba

ETEĞE TUTUNMAYA HAYIR

Daha düne kadar HDP'yi İYİ PARTİ'nin ön adı görüp haksızca ve arsızca ithamda bulunanlar yine ayni akıbetin uzantısı ve benzeri olacak ittifakın tekrarının dayatılmasına İYİ PARTİ hayır dedi diye Meral Hanım ve onun şahsında partisini linç etmeleri anlaşılır gibi değil.

Böyle düşünenlere sesleniyorum gidin CHP'ye; bundan böyle HDP ile aşikar veya örtülü hiç bir ilişkili veya iltisaklı olma hallerinin söz konusu olmayacağının, HDP'nin PKK'nın meclisteki siyasi uzantısı olduğunun açıklanmasının sözünü alsınlar, böylece İYİ PARTİ de HDP'nin "O sıralara bizim sayemizde oturuyorsunuz" ithamına maruz kalmayacağı yeni bir ittifak süreci başlatsın. Var mısınız Özgür Özel, hodri meydan.
Bakar mısınız ortak kin ve öfkeye; şimdiye kadar HDP üzerine bile bu denli tam mutabakat sağlanamamıştı; İYİ PARTİ üzerine olduğu kadar. Sahi hem iktidara hem muhalefete korku salan, her iki tarafça da linç edilen bu İYİ PARTİ korkusu nedir; ucube sistemi meşrulaştıran ittifak usulünü ret edip, çomak sokarak cazibesini ortadan kaldırdığı için olmasın... tabi ki öyle; aşikar değil mi.
Şahsen beni Meral Akşener veya başkalarının siyasetteki varlıkları değil bu ucube sistemi meşrulaştıran ittifak geleneğinin ümüğünü sıkan, BOP projesi dahilinde dayatılıp başımıza musallat edilen iki kutuplu siyasete karşılık üçüncü yol arayışına kapı aralayan İYİ PARTİ kurumsal kimliği ilgilendiriyor, bu nedenle de varlığını önemsiyorum.
Şimdiye kadar İYİ PARTİ'den istifa etmem için çok gerekçem oldu; mesela Meral Hanım'ın altılı masadan kalkıp sonra dönmesi, 103 generale zevzek denmesi gibi ancak CHP ile ittifaka hayır denmiş olması hiç bir şekilde istifa gerekçem olamaz.

İYİ PARTİ kuruluşuna meşruiyet kazandıran ilkelere, özellikle yaptığı hatalardan da çıkardığı derslerle dönmek istiyor. Bizler rant paylaşımı olan belediyeciliği değil ülkenin ve milletin istikbali için yapılmak istenenin yanındayız. İttifakların dayattığı iki kutuplu siyasetin cazibesi kalıcı kılınırsa bu ucube sistemin tasallutundan nasıl kurtulacağız. İYİ PARTİ bir anlamda bu dayatmaya hayır diyerek demokrasimize nefes aldırma misyonunu üstlenmiştir.

30 Kasım 2023 Perşembe

MERAL ABLAYA ÇAĞRIM...?

Meral Akşener abla sizden şahsi hiç bir beklentim olmadığından edep ve adabıma özen göstererek hatalarınızı da sevaplarınızı zaman zaman yeri geldiğinde dile getirmeye çalışıyorum ve çok da iyi biliyorum ki; bu yazılarımı size en yakın birinci halkanızda da yer alan birileri tarafından da okunuyor.

Bugün de yine bir eksikliğinizi hatırlatmak istiyorum o da şu; Yargıtay, son karar mercii Anayasa Mahkemesi'nin verdiği hak ihlali kararını tanıyıp gereğini yapmadığı gibi kararın altına imza atan üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunarak anayasamızda çerçevesi çizilmiş Türk yargı sistemine darbe yaptı. Ancak muhalefetin bir tarafı olarak bu olağanüstü durumu adeta kanıksamış olmalısınız ki; hiç bir karşı etkinliğinizi göremiyoruz. Tek adam sistemi Yargıtay darbesi ile mukavemetinizi test etti ve maalesef siz de dahil olmak üzere muhalefet teste başarısız olup, sınıfta kaldınız. Siz ve diğer muhalefet partilerinin bu durumu, cumhur ittifakını fütursuzca daha da vahim antidemokratik uygulamalar için yüreklendirecektir.
Belki çok danışmanınız vardır, ben gene de bu ülkenin hem vatansever bir vatandaşı, hem de İYİ PARTİ'nin kurumsal kimliğinin oluşmasında, tanıtımında emeği geçen birisi olarak diyorum ki; ülkemizin ve milletin istikbali için sonuçları her ne olursa olsun çok da elzem olmayan yerel seçimlere odaklanmayı bırakın, başta yargıya yapılan darbe olmak üzere cumhuriyet değer ve kazanımlarına karşı yapılan planlanmış ihanetleri gündemde tutarak, asıl karşı mücadeleyi vermenin öncüsü olmanın gerekliliğinin hem İYİ PARTİ hem de ülkemiz için elzem olduğu bilinci ile hareket etmelisiniz. Unutmayalım ki; İYİ PARTİ kuruluş meşruiyetini bu ucube sisteme hayır deme üzerine oturtmuştur.
Anayasal teminatları koruyup kollayan yargımıza darbe yapılıp yerle yeksan olduğu bir süreçte falanca filanca yerin belediyesini kazanmış olmanın hiç bir anlamının olmadığına dair şahit olduğumuz fiili gerçeklerle karşı karşıyayız.
Velhasıl kelam, demem o ki; gerekirse "Belediyeler sizin olsun" deyip isteyenlere verin. Başta yargıya yapılan darbenin savuşturulması ve sorgulanması olmak üzere atalarımızdan bizlere hak olarak aktarılan; dökülen kanlar karşılığı elde edilmiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının işporta fiyatına hiç bir ortak değerimiz olmayanlara satılması gibi daha nice sorunların dile getirip mücadelesini vermeyi misyon edinmeniz sizden olan asli beklentimizdir.
Bugün CHP ile yaptığınız toplantıda mahalli seçimler için seçim işbirliği konusunu GİK'e götüreceğinizi ifade ettiniz. Bence GİK'de daha önce aldığınız "Her ilde seçimlere tek başımıza gireceğiz" kararınızı, yukarıda dile getirdiğim öncelikleri dikkate alarak değiştirmeyiniz aksi takdirde gerek parti olarak gerekse şahsen itibarınız sarsılır, güven kaybedersiniz. Şahsen ben kendi ilkelerim doğrultusunda hareket ederim, ittifaka değil marjinal de olsa kurumsal kimliğini koruyarak seçime giren bir başka partiye oyumu veririm. Bu ucube sistemi meşrulaştıran ittifak usulüne payanda olmayı kesinlikle düşünmüyorum.

24 Kasım 2023 Cuma

İYİ PARTİ DİRENMEK ZORUNDA

Meral Akşener 'in en büyük hatası 6'lı masadan kalktıktan sonra tekrar o masaya dönmesi olmuştur. Eğer psikolojik tacizlere mağlup olup tekrar ittifak usulüne dönerse hayatının en büyük ikinci hatasını yapmış olacağı gibi hiç bir itibarı ve saygınlığı da kalmayacaktır.

Neymiş efendim; İYİ PARTİ İttifak yapmazsa özellikle CHP büyük şehir belediyelerini kazanamazmış. Kazansa ne olacak; bir süre sonra cenaze, atık su, park bahçeler, sokak hayvanlarını koruma ve kısırlaştırma işleri hariç diğer yetkileri merkezi hükümete yani AKP'ye devredilmeyeceğine dair bırakın Erdoğan'a güvenmeyi, ortada anayasal teminat bile kalmamıştır. İYİ PARTİ ve Meral Akşener bunu en iyi fark edip bu minvalde siyaset yapmaya çalışıyorlar.
Bugünkü konjonktürde herkes bulanık suya elini daldırıyor; eline gelen balık mı, ağaç kökümü belli değil; biraz arkamıza yaslanıp Meral Akşener'i anlamaya çalışmak lazım galiba. Nitekim anlayan birisi çıktı; Recep Tayyip Erdoğan, "İttifak sisteminde kimin eli kimin cebinde belli değil" dedi.

Siyaset kurumu denen şey öyle bir ilkesizlik girdabına kapıldı ki; daha önce Mansur Yavaş'ın cumhurbaşkanı adayı olması için her yolu deneyen ama başarılı olamayan Meral Akşener 'e bu sefer de Mansur Yavaş'a belediye başkanlığını kazandırmak için İYİ PARTİ ve Meral Akşener'in kapısında kıvrım kıvrım kıvranıyorlar.
Meral Akşener'e adeta "Senin ve partinin misyonu bizim siyasi geleceğimiz ve başarımız için aparat olmaktır, bundan öte bir misyona soyunma hadsizliğinde bulunamazsınız" denmektedir.
"İYİ PARTİ ve Meral Akşener'in doğrularının hiç önemi yoktur, bizim doğrularımızın önemi vardır." dayatmasını kabul etmeyen Meral Akşener'i anlayabiliyorum. Anlamaya çalışırken de İYİ PARTİ'ye kurulduğundan beridir içten ve dıştan düzenlenen kumpasların sonu gelmiyor, belli ki gelmeyecek de. Meral Akşener in de bu kumpaslarla baş edemeyip içten ve dıştan düzenlenen oyunlara düşe düşe yönetme kabiliyeti tamamen zafiyete dönüştü ve maalesef başarısız oldu.
Şimdi partinin kurumsal kimliğini öne çıkararak diğer partilerle ilişkili iltisaklı olmadan, kendi var oluş meşruiyetini bu ucube sistemin def edilmesine dayandıran inanmışlık ve adanmışlık minvalinde mücadele etmeye kararlı olan, belediye başkanlığı seçimlerini de hiç önemsemeyen bir Meral Akşener'i görüp, izliyoruz.

Tamam, İYİ PARTİ'de başta genel başkanı olmak üzere çok yönetim hatası oldu, yanlışlıklar çok yapıldı ancak bir parti bu denli organize edilmiş hainlik ve puştluğa maruz kalıyorsa akla ilk gelen husus varlığının "otoriter egemen güç"ü rahatsız ettiğidir.
Dolaysıyla İYİ PARTİ düşsün diye itme değil, kalksın ve kalsın diye tutma zamanı. Mesele Meral Akşener ve onun etrafını kuşatmış yanlışlıklar değil yukarıda ifade ettiğim egemen otoriteye karşı belli ki varlığı önemsenen, tehdit görülen İYİ PARTİ'ye sahip çıkma zamanı.

9 Kasım 2023 Perşembe

YARGININ YARGIYA DARBESİ

Yargının Yargıya Darbesi

En yüksek mahkeme olan anayasa mahkemesinin kararları tanınmaz ise bunun anlamı anayasa Mahkemesi yok hükmünde olur ki; bu da bir darbedir. Oysa biliyoruz ki Anayasa Mahkemesi en üst mahkeme olup, kararları belki tartışılabilir ancak aldığı kararlara uyulmaması söz konusu olamaz.
Anayasa Mahkemesi'nin kapatılmasına cüret edemeyenlerin fiili durumlar yaratarak işlevini iyiden iyiye yitirmesi gibi kasıtlı bir sürecin takip edilmesi gibi fiili bir durum söz konusu.
"Montö'yü deldirtmeyiz" diyen vatansever emekli Türk subaylarını "darbeye çağrı" ithamı ile yargılayan keyfiyet, Anayasa Mahkemesi'nin kararını geçersiz sayıp kararı alan üyelerini de suçlu ilan edip cezalandırılmalarını talep eden "düşünce, kasıt, niyet" için ne talep edecekler acaba.
Anayasa Mahkemesi'nin kararını uydurma bahanelerle tanımama hali bana Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının "kahramanı" fetö'yü hatırlattı.
Yargıtay'ın Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay hakkındaki kararını tanımaması, o da yetmeyip üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmaları AKP içinde ilk defa bu denli farklı görüş ayrılıklarına neden oldu.
Can Atalay üzerinden yaşanan yargı sürecinin geldiği nokta AKP'yi ikiye bölen bir gelişmeye yol açmış olması demokrasi, insan hakları ve özgürlükler anlamında hayırlı gelişmelerin önünün açılmasına vesile olur inşallah.

Ne Yapılırsa Yapılsın Sistem cumhur İttifakının kazanması Üzerine Dizayn Edilmiş

Cumhur ittifakına karşı hangi ittifakı yaparsanız yapın yaşadığımız tecrübelerden çıkardığımız sonuç; cumhur ittifakı istediği yerleri kazanacak, istemediği yerleri de kazanmayacaktır.
Muhalefet partilerinin hiç umurunda olmadığı ancak benim çok önemsediğim bir gerçeğe dikkatinizi çekmek isterim o da; 2011 yılından beridir ülkemize gelen ve bugün aşağı yukarı sekiz milyon oldukları tahmin edilen göçmenlerin en azından üç milyonunun önce vatandaş sonra seçmen yapılmış olmaları ihtimali. Bu tür seçmenlerin tercihleri sizce hangi parti olur...?
Muhalefet partilerinin somut şekilde böyle bir ihtimalin mümkün olmadığını dillendirip sağlamasını yapamadıkları sürece her türlü seçim yapılır bizler de aparat olmaktan öteye gidemeyiz.
Suriye'de savaş olduğu için göç olmadı; ülkemize göç olması (AKP'ye seçmen kazandırmak) için BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) dahilinde Suriye'de savaş çıkartıldı.
Kılıçdaroğlu'nu Karayılan'ın görüntüsüne montaj yapıp utanmadan aşikârken "Bunlar aynı idealin paydaşları" diyenlerin; bu edepsizlik, ahlaksızlık ve yüzsüzlüğe cüret edenlerin üç milyon göçmenin milletten saklayarak önce vatandaş sonra seçmen yapmış olmaları ihtimaline bunların "montaj ahlakı" mı engel olacak, yapmayın Allah aşkına.

CHP Kongresinin sonuçları ve İYİ PARTİ

CHP'liler, Meral Akşener 'in kazanamayacak aday olarak görüp cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıktığı Kılıçdaroğlu'nu CHP'ye tekrar genel başkan seçmediler.
CHP'nin bu kurultayı, aynı zamanda Meral Akşener ve İYİ PARTİ'nin millet ittifakının adayının belirlenmesi sürecinde ve seçim sonrasında yaşananlar üzerine maruz kaldıkları ithamlar ve uğradıkları linçler nedeniyle aklandıkları bir kongre olmuş oldu. Öyle ya; cumhurbaşkanlığına layık görülen isim CHP genel başkanlığına layık görülmemişse buradan çıkarılacak sonuç Meral Akşener ve İYİ PARTİ'den zımnen özür dilenmiş olmasıdır.

CHP genel başkanı her ne kadar Özgür Özel seçilmiş olsa da; "Değişim" sloganını ilk kullanan ve devamında bütün sürecin bu sloganın etrafında konsolide olmasını sağlayan Ekrem İmamoğlu olmuştur.
Unutmayalım ki; Ekrem İmamoğlu'nun partisi yoktur, çünkü kendisi vardır ve de o aynı zamanda Karadenizli bir müteahhittir. Bilmem anlatabildim mi siyasi mantalitesini.
İYİ PARTİ ve Meral Akşener'in İmamoğlu ve Yavaş'ın kendilerini nasıl boşa çıkardığını unutmayacaklarını düşünüyorum. Masadan kalktığınız güne kadar gerek İmamoğlu gerekse Yavaş sürekli "Meral Akşener beni aday gösterecek ben de kabul edeceğim. Şimdi bunu belli edemem zira partim ve Kılıçdaroğlu ile ters düşmemem lazım" görüntüsü vermişlerdi. Siz masadan kalktıktan bir gün sonra her iki belediye başkanı "Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünmüyorum" twit'ini atarak sizi boşa çıkarıp kendi planlarını yeniden güncelleyip halen o minvalde devam etmekteler.
Şimdi demem o ki; bir insan aynı delikten iki kere sokulmaz; ola ki CHP'den mahalli seçimlerde ittifak teklifi gelebilir, kabul etmeyiniz. Olur da kabul ederseniz gerek şahsen gerekse İYİ PARTİ olarak tüm inanır lığınızı ve güvenirliğinizi kaybedeceksiniz, bilesiniz.
Kısaca İYİ PARTİ'yi kuruluş ayarlarına getirmeniz diğer her türlü ittifaktan daha hayırlı olacaktır.

Partiden İstifa Edip Vekillikten Etmemek...?

İnanmış ve adanmışlığına değil de parasal güce göre aday belirlenirse o adayın partiye değil, paraya sadakati olacağı doğaldır.
İYİ PARTİ Eskişehir milletvekili de bu minvalde hareket etmiş; paranın gücü ile geldi muhtemeldir ki yine kişisel menfaati için çekip gitti.
Adam seçilir seçilmez "Cumhur ittifakına katılabiliriz" demişti. Bu ne demek; adamın İYİ PARTİ'nin kuruluş meşruiyetini hangi ilkelere dayandırdığından hiç haberi yok veya haberi var ama onu partiye dahil edenler "Ne düşündüğünün hiç önemi yok parası varsa buyursun gelsin" denmiş gibi. Keşke bu lafı ettiğinde anında istifası alınsaydı ve bizler de "Oh, iyi oldu" diyebilseydik.
Türk milliyetçiliği hareketinin hafızası konumunda sayılı üç beş kişiden birisi; ahlakı, efendiliği, entelektüel birikimi ve partiye hizmeti ile camia içinde en tanınır değerli bir isim olup ön seçim adı altında, parası olan daha dünkü çocuklarla yarıştırıp madara ettirip hizmet dışı bırakırsanız tabi ki Eskişehir'li vekil gibi daha bir çokları patlak vereceklerdir.
Partinin kurulması sürecinde isimleri, fikir ve düşünce dünyasındaki tanınırlıkları ile sinerji yaratan çok değerli insanların daha sonraki süreçte yarattıkları sinerji unutulup paranın gücü tercih edildi ama o tercih edilen para ile kaybedilenlerin geri kazanımı sağlanamadı, vitrin gittikçe boşaldı; üzüm salkımından tek tek dökülen daneler misali geriye kalacak olan bir kuru sap. Yazık, çok yazık.

Partisinden istifa edip bir başka parti kurmak meşrudur; özgüven ve iddia işidir; cesaret ister, yürek ister.
Ancak bir partiden seçilip aynı yasama süreci içinde bir başka partiye geçmek; hele ki bunu seçimden üç beş ay sonra yapmak, babasının kimden olduğunu bildiğin gayri meşru çocuğu babası olmadığından emin olduğun birisinin üzerine yazmak olur ki; bu bir siyasi dolandırıcılıktır, ahlaksızlıktır.
Bunu yapanın ahlaksız ve alçak olmaması, seçilirken gördüğü takdiri istifa ederken de görmesi için aynı anda seçildiği partiden de istifa etmesi lazım.
Peki bu adamlara meşruiyet kazandıran, önlerini açan, fırsat tanıyanlar kimler; özellikle siyasi parti liderleri ve beraberindeki yöneticilerdir.
Ülkemizde siyaset kurumu "siyasi dolandırıcılığa" evirilmiş bir müessese halini almıştır, demokrasimize geçmiş olsun.

29 Ekim 2023 Pazar

CUMHURİYETİMİZİN İKİNCİ YÜZYILINA GİRERKEN

Bir TV kanalını izliyorum; cumhuriyetin yetiştirdiği isim yapmış "ilk"lerin tanıtımı yapılıyor.

Şöyle bir düşündüm; bu isimler yaşıyor olsalardı bir tanesi dahi AKP'ye oy verecek isimler olmadıklarını düşünüyorum.
İsterseniz sizler de Google amcaya sorun; ilk pilotumuz, ilk mühendisimiz, ilk mimarımız, ilk doktorumuz, ilk profesörümüz, ilk opera sanatçımız, ilk tiyatrocumuz, ilk öğretmenimiz, ilk dünya şampiyonu sporcumuz, ilk komutanımız, hatta ilk diyanet İşleri başkanımız; bunlardan hangisi bugün yaşıyor olsalardı AKP'li olurlardı.
Cumhuriyetimizin 2. yüzyılına cumhuriyeti kuran düşünce ve öncülerine savaş açmış bir mantalitenin tahakkümünde girerken; artık olanımız ne kadarsak; karşı mücadele için birlik ve beraberliğimizi sağlayamazsak devletimizin istikbaldeki akıbetini kestirmek hiç de zor değil. Bana öyle geliyor ki; sistemi değiştirenler %90'ı değişmiş mevcut anayasanın darbe anayasası olduğundan kaynaklı utanç bahane edilerek yeniden yazılmasını sağlayıp rejimi değiştireceklerdir.
Ne garip değil mi; yüzyıl önce tek adamlı saray rejiminden çıkmışız, yüzyıl sonra gene tek adamlı saraya girmişiz. Bu durumda cumhuriyetin ikinci yüzyılına, onun ruhuna tamamen ters çelişkilerle kutlayarak giriyoruz. Açıkça itiraf edelim; kendimizi kandırmıyor muyuz.
Din istismarından beslenen güruhun konsolidasyonu ile 15 Temmuz ihanetini yapıp sistem değişikliğine bilinçli bir zemin yaratanlar için şimdi de sıra geldi rejim değişikliğine. Bunu yapmak isteyenler rejim değişikliği sürecine mukavemet gösterecek Türk milliyetçiliği inanç ve ülküsü MHP'nin kontrolünde, sosyal demokrat ve sekuler kesimin karşıtlığını da CHP'nin kontrolünde iğdiş ederek başarmak istiyorlar.
Türk'ün yüce başbuğu Atatürk'e övgü bile yapamıyorum; hatırasına ihanetimizin utancı buna mani oluyor.
Başta Ulu Önder Gazi, Mareşal, Başkumandan Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere birbirinden değerli Millî Mücadele öncüleri silah ve siyaset arkadaşlarını ve tüm şehit ve gazilerimizi şükran, minnet, saygı ve rahmetle anıyorum.
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin.

4 Ekim 2023 Çarşamba

ANAYASA ÇALIŞMASINDAN ÖNCE...

Nasıl bir psikoloji, nasıl bir kişiliktir ki; illet ve zilletlikle sürekli aşağıladığın insanlara bunların hiç birisini yapmamış gibi "Gelin yeni bir anayasa için ortak çalışma yapalım" diyebiliyorsun. Kedi bile sütü döktüğünde mahcubiyet duyuyor.

Sayın CHP, İYİ PARTİ ve yukarıda dile getirdiğim aşağılayıcı ithamlara maruz kalmış diğer partiler ya da kişiler velev ki yine "İki tek adam"ın tezgahına gelerek onların kıvam verdikleri siyasi hamurun birleşeni oldunuz; biliniz ki yanınızda olmamız mümkün olmayacak. Benim için inanmışlığı ve adanmışlığı uğruna şu anda Hatay'dan Ankara'ya, tek adam rejiminin keyfi uygulamaların adil olmayan hukuki kararlarına karşı protesto yürüyüşü yapmakta olan; siyasi ve ideolojik duruşu ile hiç bir çelişki yaşamayan Erkan Baş'ın mücadelesinin yanında olmak daha vicdani ve daha anlamlı olacaktır.
Yanınızda olabilmemiz, gerekli olan heyecan ve motivasyona erişebilmemiz için yukarıda ifade ettiğim aşağılayıcı sıfatları sizlerin şahsında bizlerin üzerine her vesile ile boca edenlerin hadlerini bilmeleri için gerekli hatırlatmaları yapmanız gerekiyor. Narsis kişilikli, kibir abidesi muhteremlerin kendileri için dayattıkları, sizlerin de adeta zamanla kanıksadığınız siyasi ayrıcalıklarını ortadan kaldıracak, siyasi partileri temsil noktasında genel başkanların eşit statüde oldukları, meclisin uygun bir mekanında Halil İbrahim sofrasında bir araya gelmeniz kutuplaşmış toplum için elzem olmuştur.
Şimdiye kadar asgari müştereklerde bile kibir ve narsis duygularını aşarak bir araya gelmeyi bir defa dahi olsun başaramamış ruh halindeki insanlarla yeni bir anayasa çalışması yapılamaz. Türk siyasetinde samimiyet sorunu var, aşılması gerekiyor. Kendilerinden öte diğer siyasi partilerinin alayını marabalar takımı olarak gören bu hadsiz ruh hali karşısında vasıtasınız ile demokrasiye ve ona sahip çıkma kararlığınızı ve gücünüzü görmek istiyoruz. Bu ruh halini terbiye edip kendine getirmeden yapacağız her türlü anayasa çalışması beyhude bir çaba olacaktır, hele ki bir de onların dayatmaları ile belirlenecek olan sürece katılırsanız inanın sizleri affetmeyiz, terk ederiz.

Yeni anayasa çalışması için her şeyden önce Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı değil AKP genel başkanı olarak diğer siyasi parti liderleri ile bir araya gelmeyi başarması gerekiyor. Ancak o zaman ne kadar samimi olduğunu göreceğiz. Aksi takdirde yeni anayasaya ilişkin tüm söylemleri, zihnindeki ileriye dönük tasarrufları ile ilgili gizli gündemine ilişkin süreci yönetmektir.

20 Eylül 2023 Çarşamba

TESADÜFÜN GÜZELLİĞİ

Tatil denince ilk aklımıza gelen güneş, deniz ve kum öyle değil mi. Eşimle beraber bu sefer tatil geleneğimizde bir değişiklik yapalım dedik; Anadolu içlerine doğru gezi yapmayı tercih ettik. İznik, Bozüyük, Söğüt, Eskişehir'de konaklayarak bağlı köylerini, yaylalarını, diğer gezilecek, görülecek yerlerini ziyaret ettik.

Bozüyük-Söğüt arası oldukça yüksek rakımlı bir yerden geçerken imrendiğim yaşam biçimine örnek bir görüntüyü yakalayınca arabamın hızını yavaşlatıp seyre daldım. Bizi fark eden bu asil ailenin reisi Ali Osman Emir kardeşim "Buyurun, buyurun size çay ikram edelim" deyince; insanların geçim sıkıntısı yaşadığı, davet ve misafir ağırlamaktan kaçırıldığı bir süreçte böyle bir jest ile karşılaşmak benim için şaşılası olduğu kadar milletim adına son derece umut ve gurur vericiydi. Türk misafirperliği
tüm olumsuzluklara rağmen hala devam ediyordu.


Anında sofra kuruldu. Çayımızı içtik, kahvaltımızı yaptık. Sebzelerden oluşan hediye paketimizi de aldık. Bu arada laf lafı açınca söz ailenin oğlunun özel bir durumuna geldi; bildiğim bir konu olunca bilgi verip yönlendirme yaptım. Sanki Allah'ın irademiz dışında farkında olmadığımız yönlendirmesiyle bizi bu aile ile karşılaştırmıştı.

İkinci güzel rastlantımız; Bozöyük'ten Bilecik'e dönüyoruz. Bir ara Bilecik tabelasını görünce yanılarak ilk sağa girdim, kendimizi bir köy meydanında bulduk. Doğal olarak hatamızı fark edip hemen orada beklemekte olan bir çifte Bilecik öğretmen evine nasıl gideceğimizi sorduk "Biz de tam öğretmen evinin yanında oturuyoruz" deyince hemen bir önceki gün yaşadığımız güzel sahneyi hatırladım. Genç çifti arabamıza aldık, sohbetimize arabada devam ettik; bir işleri nedeniyle gecikme endişesi yaşadıkları anda yanlarında olmuşuz.

Farkındayım sizleri siyasi yazılarımla fazlasıyla sıkmıştım; alın size oldukça farklı bir yazı.

8 Eylül 2023 Cuma

İTTİFAKA NEDEN HAYIR

İYİ PARTİ kurulduğu gün itibariyle CHP'ye entegre olma hali ve bundan mütevelli istememesine rağmen HDP'nin gölgesinin üzerine düşmesi gibi handikabı nedeniyle sürekli millet ittifakının ruhuna riayet etme çabası nedeniyle kurumsal kimliğini öne çıkararak kendisini ifade etme, anlatma ve tanıtma fırsatını bulamamasına bir de Meral Hanım'ın en baştaki kararlı duruşunun yerini istikrarsızlık alınca akıbet de içinde bulunulan hal oldu.
Şimdi anlaşılıyor ki Meral Akşener bunun tam tersini yapmak istiyor...
"Mahalli seçimleri kim alırsa alsın, biz devleti yönetmek için kurumsal kimliğimizi öne çıkararak siyaset yapmak istiyoruz. Konumumuzu bu ucube sistemin yaratıp dayattığı konjonktüre göre değil bizatihi kendi hür irademizle mevcut ucube sistemi de reddiye anlamına gelecek siyaset geliştirerek her partinin kendi öz kimliği ile seçimlere girmesini öneriyor, fiilen bu önerimizi tercihimiz olarak da ortaya koyuyoruz" demeye çalışıyor.
Meral Hanım'ın zihnini bu şekilde okumaya çalıştım. Partilerin birinci önceliği mahalli yönetimlere gelmek değil devleti yönetmektir. İYİ PARTİ hiç bir şekilde kendisi olamadı, olamadığı için de kurumsal varlığı ile kuruluş amacı arasında bir bütünlük ve ahenk oluşturamadı. Sistemin ittifak dayatması dominant partileri (CHP, AKP gibi) kollarken onların tahakkümü altında icra edilen demokrasi ise diğer partileri kimliksizleştirdi, bazı siyasi isimlere de önem atfedilerek onların siyasi dolandırıcılıklarının önü açıldı.
İYİ PARTİ bu kurgulu ama kısır döngüye çomak sokarak bir anlamda BOP dahilinde dayatılan bu ucube sistemin kötülüğünü deşifre için gerekirse hiç bir yerde belediye başkanlığını kazanamamayı göze alarak tamamen ve tamamen parti kimliğini öne çıkararak Türkiye'yi yönetmeye yani yapılacak ilk cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere hazırlanmayı düşünmektedir. Meral Hanım umarım kararlarını değiştirip tekrar bir dönüş yapmazsa bu stratejisinin uzun vadede tutacağını ve başarılı olacağını düşünüyorum.

İYİ PARTİ'nin mahalli seçimlerde ittifak kararı alması durumunda CHP'ye kazandırır, cumhur ittifakına kaybettirir. Dahil olduğu ittifak kazansa bile İYİ PARTİ'nin bugünkü konumundan daha iyi bir konuma gelmeyeceği aşikar. Bu durumda bana göre sistemin dayattığı düzene uymayı değil de çomak sokmayı tercih ederek her yerde kendi adayını çıkararak parlamenter sisteme gidecek yolu açmayı tercih etmesi daha hayırlı olacaktır diye düşünüyorum zira İYİ PARTİ bu sisteme reddiye üzerine kuruldu, meşruiyet kazandırmak üzere kurulmadı. 

Tekrarlıyorum; İYİ PARTİ bu ucube sistemi çıktığı yere gömmek için kurulduğu için ben içinde yer aldım, çokları da benim gibi düşündü.

Dolaysıyla, mahalli seçimler umurunda değil. Biliyorum ki; tüm belediye başkanlıklarını muhalefet partileri alsa, alayının toplam yetkisi Recep Tayyip Erdoğan'ın paşa keyfi istediğinde kullandığı herhangi bir en basit yetkisi düzeyinde bile olmayacak. Öyle ki; Recep Tayyip Erdoğan belediyenin herhangi bir sokağının suyunu kesmek istese yine biliyoruz ki oranın belediye başkanının "Beyefendi nasıl yaparsınız" deme yetkisi bile yok ama sözde o belediye başkanını o yetkiler için seçiyoruz değil mi.
Belediye Başkanlığı seçimleri ile işim olmaz, amacım "iki tek adam" muktedirliği ve otoritesi ile devam etmekte olan bu ucube sistemden kurtulabilmenin arayışında olmaktır.
Bu sistemin en ideal işleyişi ittifaklar ile sağlanıyor, ben de bu işleyişe meşruiyet kazandıran ittifak dişlisini kırmak isteyen her türlü eylem, düşünce ve amacın yanındayım. Meral Akşener Hanım eğer bu anlamda söylediklerinde çark edip geri dönmezse kendisini destekliyorum; partilerin kimliklerini inkar eden, siyasi dolandırıcıları peydahlayıp onlara fırsat sağlayan ittifaklar sistemine hayır diyorum. "Efendim ya belediyeleri cumhur ittifakı kazanırsa" diyenlere; her şeye rağmen bugünkü ülke şartlarında millet celladına aşık olmuşsa bana ne, ona ne, sana ne; velhasıl kelam kime ne.
Mehmet Soral

30 Ağustos 2023 Çarşamba

26 AĞUSTOS MERAL AKŞENER KONUŞMASI...?

26 Ağustos Meral Akşener konuşması üzerine...?

Daha önce yazdım; beklentileri bizatihi kendisi yukarılara çeken Meral Hanım partiyi de kendisini de zora sokmuş; büyük mana yüklenen 26 Ağustos konuşması umulanı vermemiş, hatta sinerjinin artması değil dağılması gibi bir neticeye yol açmıştır.
Uzatmayacağım; bundan sonraki süreç böyle devam ederse her vesile ile Meral Akşener 'in hatalarının tartışılacağı aşikar olan bir sürecin ne Meral Hanım'a ne de İYİ PARTİ'ye herhangi bir yararı olmayacaktır.
Meral Hanım, saygınlığını korumak ve bundan sonra daha da iddialı olabilmesi için en kısa zamanda yapılacak ilk cumhurbaşkanlığı seçimi için adaylığını ilan edip onursal başkan olarak aktif siyasete ara vermelidir. Siyasi kimliği ve şahsi önceliklerden azade "Fikir adamı" kimliğini öne çıkararak her türlü sivil dayanışmalar içerisinde, sosyal etkinliklerde yer alarak halkın içinde olmaya özen gösterip cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanmalıdır. Tavsiye ettiğim bu süreç devam ettirilebilirse partili olmasına rağmen milletin ortak hissiyatının koruyup kollayacağı seçilme şansı yüksek bir aday olacaktır.
En kısa zamanda olağanüstü kongreye gidilerek yukarıda ifade etmeye çalıştığım sürecin başlaması hem Meral Hanım hem de İYİ PARTİ ve tabiki ülkemiz ve milletimiz için hayırlı siyasi gelişmelere vesile olacağını düşünüyorum. "İki tek adam"ın muktedirliğinin vesayeti uğruna kutuplaştırılarak birbirine değil tahammül etmeyi, ayrıştırılarak nefret boyutuna taşınmış milletin tekrar kucaklaşabilmesi için Erdoğan'dan sonra bir Hanımefendinin yani "Kadın duyarlığı ve hassasiyeti"nin cumhurbaşkanı olması gerekiyor ona da bugün için yetişmiş kadın siyasetçi olarak Meral Akşener'in yakıştığını görüyoruz.

Kılıçdaroğlu'nun varlığı muhalefetin her türlü ittifakını başarısız kılacaktır

Kılıçdaroğlu'nun iradesinin hakim olduğu ne partiye, ne de ittifaka kesinlikle ve kesinlikle oy vermek içimden geçmiyor.

Muhalefet olarak maksimum düzeyde sinerji yüklü ve umut dolu girdiğimiz seçimde; hiç bir ankette, millet ittifakı cumhurbaşkanı adayları arasında ismi üçüncü sırada bile çıkmadığı halde siyasal İslamcı artıkları ile 5'li WhatsApp grubu kurarak ismini dayatıp boyumuzun ölçüsünü aldıran Kılıçdaroğlu'na bencilliğini tatmin için tekrar tekrar aparat olmanın bir anlamı yoktur.
Bay Kemal ''Bay kaybeden'' olmuşsa ne gereği var hep aynı yerde eşelenmeye. Genel başkanı değişmiş bir CHP durumunda; "olayın birleşenleri" değiştiğinden sonucun da farklı çıkacağı hükmünden hareketle kararım da değişebilir ama "Bay kaybeden" ile asla...

Meral Hanım masadan kalktığının ertesi günü Kılıçdaroğlu İmamoğlu ve Yavaş'a "Biz aday değiliz" twit'ini attırdı. 6'lı masa defalarca toplanıp dağılırken; Kılıçdaroğlu niçin önceki gün ve aylarda bu iki isimin cumhurbaşkanlığı adaylıkları telaffuz edilirken aynı twit'leri attırmadı; çünkü işin sonunda kendi ismini dayatmak gibi bir içten pazarlığı vardı da ondan. Sanırım Meral Akşener 'in yanıltan da Kılıçdaroğlu'nun bu içten pazarlığı olmuştur.

Mademki CHP matematiği devre dışı bırakıp duyguları öne aldı; Kılıçdaroğlu'nun egosunu tatmin etmek öncelik olabiliryorsa bu sefer de aynı mantığı İYİ PARTİ üzerinden gerçekleştirmeyi düşünelim; İstanbul, İzmir, Ankara Büyük şehirlerde İYİ PARTİ adayı desteklesin.
CHP'liler "olur mu canım" diyecekler. Olur olur, bal gibi olur; aynen kazanamayacak aday olduğu yapılan her tür ankette belli olan Kılıçdaroğlu'nun aday olmasında olduğu gibi. Kaybetmenin bir riski yoksa(Kılıçdaroğlu özür bile dilemedi) neden olmasın.
Şaka ile ironi ile anlatmak istediğim şu; emekli adamım, işim gücüm okumak, yazmak, siyaseti takip etmek. Diyalog halinde olduğum insanların duygu ve düşüncelerinden, okumaya çalıştığım siyasi konjonktürden çıkardığım sonuç; kurumsallaşmayı ihmal ederek CHP'ye eklemlenerek sürdürülen siyaset İYİ PARTİ'ye büyük bedel ödetmiştir. İYİ PARTİ tabanı CHP ile tekrar ortak hareket edilmesini makul ve mantıklı karşılayacak morale ve motivasyona kesinlikle sahip değil.
Kılıçdaroğlu'nun CHP genel başkanı olmadığı bir konjonktürde kanaatim o ki; O'nun adaylığını dayatması ile yaşanan seçim hüsranının öfkesi ancak diner ve muhalefette yeni bir işbirliği imkanı ve umudu oluşur diye düşünüyorum.

son söz; bu bir bilgi değil çıkarsamadır; eğer 21 yıldır bütün dezavantajlara rağmen iktidar değişmiyorsa/değiştirilemiyorsa muhalefet ile aynı yerden kontrol edildiklerindendir.
Mehmet Soral

21 Ağustos 2023 Pazartesi

CHP VE İYİ PARTİ BERABER MÜMKÜN MÜ

CHP ile zor...?

CHP'nin en büyük sıkıntısı Kılıçdaroğlu'nu aşabilecek karizmatik bir genel başkan adayı alternatifinin olmamasıdır. Sürekli tekrarlanan; Kılıçdaroğlu ile CHP'nin hep kaybettiği. Ancak ben de diyorum ki ismi öne çıkan dop dolu karizmatik birisi CHP genel başkanlığına aday oldu da Kılıçdaroğlu gene mi genel başkanlığı bırakmadı.

Ekrem İmamoğlu karizmatik olduğundan değil, kıyas Kılıçdaroğlu ile yapıldığından CHP iç siyasi konjonktüründe ismi öne çıkan birisi. Herhangi ideolojik alt yapısının ve birikiminin çok da aman aman olduğu söylenemez; açıkgöz veya cingöz diye nitelendirebileceğimiz; sıradan bir Karadenizli mütahit zekası ve karakterinin siyasetteki izdüşümü.
CHP'nin Kılıçdaroğlu ile iktidar olması artık mümkün değil; en belirgin tanınırlığı hep kaybeden olması değil mi. İmamoğlu'nun genel başkan olması durumunda az bir farkındalık yaratma ihtimali olsa bile CHP'nin yine iktidar olması mümkün olamayacaktır, kaldı ki eli g.tünde türbe önünde resim verdi diye hakkında dava açılan bir siyasinin bulunduğu bugünkü noktadan daha ileriye gitmemesi için her türlü şekilde önü kesilecek, CHP genel başkanlığı yolu kapatılacaktır.
Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu dışında ismi telaffuz edilen üçüncü bir isim Özgür Özel; genel başkanlık için oldukça toy, karizma zayıf, mizacı yumuşak; partinin birinci adamı olamaz belki ama her partinin yönetim kadrosunda kesinlikle olması gereken, belagati güzel pratik zekaya sahip her partide olması gereken bir isim.
Her ne kadar, her CHP'li tarafından değişimden söz edilse de; "peki kiminle, nasıl bir değişim olacak" dendiğinde "Ahanda bu isimle şöyle şöyle bir değişim" denebilecek genel kabul gören birisi hala yoktur. Kastedilen değişim nedir; daha mı sosyalist, daha mı liberal veya daha mı dindar olunacak. Kılıçdaroğlu'nun helalleşme manifesto değişim adına iyi düşünülmüş ama gecikmiş bir girişim olduğu için tereciye tere satma babında olunca sonuç alınamadı.
CHP seçmenini konsolide edip diri tutmaya yönelik motivasyon için tabanda gerekli olan sinerjiyi ateşleyecek morali göremiyorum. Yüksek moral ile çıkılmış bir savaşı kaybetmiş CHP seçmeni çok yorgun ve bitkin düşmüş vaziyette. Konumunu mevcudun ötesine taşıması çok zor görünüyor. Kılıçdaroğlu ile mevcudu muhafaza durumu devam ederse aksine mevcudu kaybetme süreci daha da derinleşecektir diye düşünüyorum. Hiç bir ankette cumhurbaşkanı adayları arasında ismi ikinci sırada dahi çıkmayan, millet ittifakına bile bile kaybettiren Kılıçdaroğlu aynı inadı genel başkanlık için sürdürmesi durumda anlaşılan o ki genel başkanlığı tamamen bırakana kadar CHP siyasi olarak nadasa yatacak gibi. İYİ PARTİ CHP'nin muhtemeldir ki içine sürüklenmekte olduğu bu hali kendi lehine dönüştürüp ana muhalefet partisi olabilir ama bunu becerebilecek bir yönetim kadrosuna sahip olmadığını da gözlemliyorum... maalesef.

İYİ PARTİ'ye Gelince...?

Meral Akşener hem kendi tabanını hem de siyaset kurumunu büyük bir beklentiye soktu. Hatta öyle ki; bu anlamda kendisini bile zora soktu. Şahsen benim beklentim, siyaset kurumunda şimdiye kadar gündeme alınıp, dile getirilmeye cesaret edilememiş iddialarla gündemi kontrol altına alıp yönlendirebileceği bir sureci başlatması halinde farkındalık yaratıp dikkat çekerek yeni siyasi bir süreci başlatabilirse ancak o zaman 26 Ağustos'un akılda kalacak bir özelliği olacaktır. Mesela masadan kalktığı gün yarattığı gündem şiddetinde ama masaya dönülmeyen bir çıkış.
Kurulduğundan beridir siyasetteki varlığını CHP'ye eklemlene eklemlene sürdürme görüntüsü İYİ PARTİ'nin kurumsallaşıp iddialı hale gelmesine mani olmuştur. Bu anlamda önümüzdeki mahalli seçimlerde ya her yerde aday göstermeli, kurumsallığının güçlenmesi için; ya da hiç bir yerde aday göstermeyip her yerde cumhur ittifakı karşısında en güçlü adayı destekleme kararı almalıdır.
Önümüzdeki mahalli seçimlerde bir daha kaybedeceği aşikar olan CHP'nin seçmeninin 2028 yılı cumhurbaşkanı ve parlamento seçimlerinde tercihlerinin İYİ PARTİ olacağı neredeyse kesin gibi.
CHP'ye eklemleme yüzünden AKP'den İYİ PARTİ'ye oy akışına mani olan husus ise HDP'nin millet ittifakı üzerindeki gölgesi olmuştur. Bu hal İYİ PARTİ'nin kurumsal iddialarını rahatça dile getirerek siyaset üretmesine mani olmuştur.
Meral Hanım 26 Ağustos'da "Biz mahalli seçimlere girmeyeceğiz, benim cumhurbaşkanı adaylığım ile 2028 genel seçimlerinde tek başımıza iktidar olmaya hazırlayacağız" şeklindeki bir manifesto ile çıkış yaparsa mevcut konjonktürde ancak farkındalık yaratmış olur, aksi durumda mevcut hal kan kaybederek devam edecektir. Bu şekilde CHP'nin her zaman örtülü ittifakı HDP'nin gölgesi ve ithamları altında siyaset yapmaktan kurtulacak, kendi belirlediği alanda istediği siyaseti üretebilecektir.
Netice itibariyle İYİ PARTİ'nin başarılı ve iddialı olabilmesi için ne CHP ile ne de bir başka parti ili ne ilişkili ne de iltisaklı olarak ittifak halinde hareket etmemelidir; kurumsallığı tamamlamak için bunu yapmak zorunda.

7 Ağustos 2023 Pazartesi

DEVLETİN Mİ MİLLETİN Mİ MİLLİYETÇİSİYİZ

Devletin mi milliyetçisiyiz, milletin mi...!

Şimdi sözde Türk milliyetçisi; iflah olmaz, azatlık kabul etmeyen biatçı köleler... bana kızacaklar; "olur mu öyle şey, devlet kutsaldır" diyeceklerdir.
Sözüm onlara; peki öyleyse, bugün beş arkadaş aynı kıyafetleri giyerek, tişörtlerimizin önüne ve arkasına "Bu yaşamak değil sürünmektir " veya "Yaşamak zorlaştı" veya "Faiz haramsa niçin hala var" ya da "İçimizdeki merhameti katlettiler" yazarak Üsküdar Meydanı'nda yarım saat beraber dolaşsak sizce karşılaşacağımız muamele ne olacaktır; muhtemelen sivil veya resmi polisler "Hayırdır hemşerim, amacınız nedir," diyerek, enselerimizde pençeleri ters kelepçe ile haydi karakola.
Böyle bir korkuyu Demokles'in kılıcı gibi vatandaşının boynunda hissettirerek yaşatan devletin milliyetçisi olunmaz. Her vatandaşına, yönetici muktedirlerinin şerrinden korunmak için otokontrol şeklindeki yaşamayı geleneksel hale getiren bir devletin milliyetçisi olunmaz.
Cumhuriyet, hatta Türk tarihinin en büyük ihanetinin yaşandığı 15 Temmuz'da iktidarda olan AKP, Erdoğan ve bakanlarını hukuk karşısına çıkarıp "Devleti yöneten sizlerdiniz, bu ihanetin zemini hazırlanırken sizler nerelerde nelerle meşguldünüz ki; fark etmediniz, önlem almadınız" sorgulamasını yapamayan ancak yine AKP referansları ile "Cemaat/fetö" öğrenci yurtlarında iş bulup soğan patates doğrayanları sorgulayıp ceza kesen, hapse atan devletin elbette milliyetçisi olamam.
Ben ancak devletin en güçlü makamlarında görev ifa eden cumhurbaşkanı, bakan, asker, polis ve diğer sorumluların dahi yaptıkları keyfilikler ve haksızlıkları karşısında hak ve hukukumu koruyan, kollayan hatta cezalarını anında kesen devletin milliyetçisi olurum. Hak ve hukukun yönetici zümre için baki, kalanımız için ise keyfi olduğu bir devletin milliyetçisi olmam.
Partileşmiş, AKP'leşmiş devletin önce aslına rücu etmesi gerekir sonra onun milliyetçisi olurum. Buna inanmak, mücadelesini verme azim ve kararlılığımız en büyük motivasyon kaynağımız olacaktır. Ama bu arada milletin milliyetçisi olmaya kesinlikle varım, elimden geleni de yapacağım. O nedenle her türlü ideolojik taassubu terk ederek her siyasi görüşe sahip insanın partileşmiş devlet karşısında milletin milliyetçiliğinde buluşup ortak mücadele vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Ezcümle; her an tokadını ensemde hissettiğim devletin değil, mensubu olmaktan onur duyduğum Türk milletinin milliyetçisiyim.

İYİ PARTİ niçin kuruldu partinin vekili nasıl bilemez

Neden İYİ PARTİ'de olduğunun bilincinde olmayan; partinin önünden geçerken sigara izmariti misali iki parmak arasına sıkıştırılıp içine atılmış insan misali seçilmiş bir vekil bakın ne demiş;

"CHP'ye gönül vermiş milyonlarca seçmeninin muhalefetine rağmen, 37 vekilini kendisine zıt görüşlü partilere hediye etti. Peki soruyorum; İYİ Parti aynı tabandan milliyetçi-muhafazakar vatandaşlarımızın oy verdiği sağ partilerle ittifak neden yapmasın?"
Fırlatılmış izmarit...
İYİ PARTİ kuruluş meşruiyetini senin İYİ PARTİ'yi yamamak istediğin Cumhur ittifakının bu milletin başına musallat ettiği mevcut ucube sisteme geçiş referandumuna hayır kampanyası ile başlayan bir itiraza dayandırmış, tüzüğünü bu minvalde hazırlayıp parti programını da bu minvalde düzenlemiştir. Ayrıca millet ittifakının ortak paydası da bu ucube sisteme karşı olmalarıdır.
İYİ PARTİ kurulma gerekçesini dayandırdığı meşruiyetini kaybetti mi ki; cumhur ittifakına katılmasını önerebilen vekilleri türedi. Adama bakar mısınız; seçildiği an akabinde hemen yıkmaya bakıyor. Özel sipariş, üstelik de turfanda.

Öyle yağma yok; bu partinin ete kemiğe bürünmesinde meşruluğunu anlata anlata vebal üstlendik. Cumhur ittifakının kıyısında köşesinde gezinip dansa davet beklemek gibi ihanetlerinizi sorgulayıp alayınızı vicdanımızda pekala ihraç edebiliriz, haberiniz olsun.

29 Temmuz 2023 Cumartesi

İKTİDARI GÖNDEREMEDİK YA MUHALEFET

İktidarı gönderemedik ya muhalefet

Meral Hanım'ın masadan kalkma gerekçesini Kılıçdaroğlu'nun aday olacağının ilk defa o gün masaya getirilmesine ve dayatılmasına bağlaması ile Recep Tayyip Erdoğan'nın 15 Temmuz darbe girişimini eniştesinden öğrendiğini söylemesi arasındaki ortak benzerlik; her iki siyasetçinin de; Türk milletinin düşünmeyen, sorgulamayan, muhakeme etmeyen; dolayısıyla da mantıklı olsa da olmasa da gerçek dışılıklara pekala kolayca inandırılabilecek saf bir yığından ibaret olduğu kanaatine sahip olmalarıdır.

İstanbul trafiğinin en yoğun olduğu saatlerde, gün ortasında, E5 üzerinde Boğaziçi köprüsüne doğru yürüyen tankları sadece enişte görmüş; MİT görmemiş, polis görmemiş, zabıta görmemiş(!)
6'lı masa 244 sayfalık ortak mutabakat metni hazırlıyor; içinde sistem değişikliğinden tutun da devletin işleyişinden, partilerin ayrı ayrı görev paylaşımına kadar her şey düşünülüp yazılmış amma velakin bütün bunların gerçekleşmesi için Cumhurbaşkanlığını kazanmak gerekiyor ama masayı terk etme eylemine kadar adayın belirlenmesi hiç ama hiç düşünülüp tartışılmamış(!)
Bu durum karşısında Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına "kontrollü muhalefet" çıkarılarak gene kazanması sağlandı diyecek olsam; yukarıda isimlerini andığım iki siyasi liderin açıklamalarında geçen gerekçelerden daha mı az tutarlı makul ve mantıklı bir düşüncemi paylaşmış olacağım.
Yanarım yanarım da umutlarımın sürekli birilerinin projelerine aparat yapılmasına yanarım. BOP projesini olabildiğince çok geniş kapsamlı; uzun vadeli, kesintisiz devam etmekte olan girift ve kompleks bir yapı olduğunu hiç unutmamamız lazım.
Mevcut muhalefet yapısının mahalli seçimlerde sandığa gömülüp bir sonraki genel seçimlere güncellenmiş muhalefet ile gidilmesi biz muhalif seçmen için en münasip strateji olacaktır. Hep AKP ve Erdoğan'dan kurtulmayı düşündük ancak bir ara da mevcut muhalefetten kurtulmayı düşünseydik Erdoğan iktidarına belki daha kolay son verebilecektik.
Şimdi diyeceksiniz ki; bu strateji ile tüm belediyeleri cumhur ittifakı kazanmaz mı. Doğru, ancak umurunda değil; zira AKP'leşmiş devlette tüm mahalli idareler muhalefetin olsa ne yazar; hepsinin gücünü toplasak Erdoğan'ın bir kanun hükmünde kararname çıkarma gücüne sahip olabilecekkler mi; bir gecede ve tek imza ile İstanbul Sözleşmesi veya bir başka uluslararası sözleşmeden çıkma veya girme yetkisine sahip olacaklar mı. Mevzu belediye rantlarının paylaşımı ise o da umurunda değil, benim derdim BOP projesini boşa çıkarmak, ülkemin ve milletimin istikbaline sahip çıkmaktır. Mahalli seçim sonuçları ile bu sözde muhalif liderler gönderilir, genel seçimlere kadar daha genç ve dinamik olanlar için fırsat doğar, önleri açılır.

Erdoğan niçin hep kazanıyor

Türkiye ortalama algı düzeyi ve sosyolojisinden bihaber siyaset yapan muhalefet Erdoğan karşında ne yaparsa yapsınlar, tekrar tekrar yenilgiyi yaşamaktan öte bir sonuç elde edemeyecektir.
Muhalefet yirmi bir yıldır hala Erdoğan'nın ülkeyi kötü yönettiği üzerinden bahisle eleştirisini yaparak öne geçebileceği umudunda. Oysa ki meselenin aslı, Erdoğan'nın inanç temelinde seçmenini konsolide etmiş olmasıdır. Nasıl ki fakir olan dinini değiştirmeyi düşünmüyorsa ekonomik sıkıntı yaşayan Erdoğan seçmeni de Erdoğan'ı terk edip, partisini değiştirmeyi düşünmüyor.
AKP seçmeni şuna inanmış veya inandırılmış; Erdoğan kendisi ve seçmeni arasında öyle bir rabıta kurmuş ki; hangi şart altında olunursa olunsun abdest almadan namaz kılınmayacağı gibi her seçmeni de hangi şart altında seçim yapılırsa yapılsın oyunu vereceği parti AKP dir. Böyle bir şartlı reflekse bağlı seçmen profili ile hangi seçim kazanılmaz ki.
Muhalefet, nasıl kazanabileceğinin yolunu yöntemini bulamıyorsa hiç olmazsa rakibinin nasıl kazandığını incelesin belki faydasını görecektir.
Erdoğan en ağır ithamlarla muhalefeti suçladı, hatta zaman zaman hakaretlerde bile bulundu ancak hiç bir zaman kendisini yirmi bir yıldır en tepeye taşıyıp oralarda tutanlara "Kahrolun, kahrolun, kahrolun" dememiştir...
Bilmem anlatabildim mi.

Siyasal İslamcıların çelişkisi

Kadın için saçını göstermenin, yani başı açmanın haram olduğundan hareketle zamanın hükümetlerine karşı başörtüsü mağdurluğu üzerinden savaş açarak, bu savaşın sonuçları üzerinden oluşan zeminde kurgulanan BOP "Büyük Ortadoğu Projesi" dahilinde AKP olarak önce siyasi güç haline gelip sonra da Fetö takviyesi ile muktedir olanlar....
Bugün yine aynı "Başörtüleri ile" faizin karar vericileri olarak haram olduğunu bildikleri halde; geçmişte başörtüsü için okulunu bırakanlar bugün her türlü faizin hesaplandığı yerde görev alabiliyorlar. Geçmişte okulunu bırakanların aynı gerekçeler üzerinden aynı mantıkla hareket ederek niçin "Faiz için karar verici olamam" diyerek verilen görevi ret etmiyorlar.
Şahsen benim bu atamalardan herhangi bir rahatsızlığım yoktur. Ben cumhuriyet değer ve kazanımları ile övünç duyup barışık olan Türk milliyetçisi birisiyim. Beni rahatsız eden siyasal İslamcılığı BOP için aparat yapanların(ABD) 15 Temmuz ihaneti başta olmak üzere, içinde samimiyetin ve imanın olmadığı ritüeller bütünlüğü olarak gördüğüm siyasal İslamcılığın Türk milletine büyük bedeller ödetmesi ve halen de ödetmeye devam ediyor olmasıdır.

Müslümanlar Hristiyanların yanında daha mı mutlular

Müslümanların en mutlu ve huzurlu oldukları yerler Hristiyanların yoğun oldukları yerler. En acı çekip, zulüm gördükleri yerler ise maalesef Müslümanların yoğun olduğu yerler.
Bunların alayı yvşk; laiklik karşıtlığından ceza alırlar sonra da ilk fırsatta kaçıp Hristiyanların koynunda saklanırlar. İslam ülkelerine sığınmış hiç bir fetöcü duyduk mu, gördük mü; hayır.
Bu çelişkinin utancını yaşaması gerekenler aslında müsebbibi olanlardır. Gücü ele geçirmek için her daim "Dini telkinde" bulunup pazarlama yaparlar ( İslami-imanı değil, siyasi rant için ). İslam'ın düşmanı haçlılar falan değil bizatihi "Müslümanlar"ın ta kendisidir.
Uzun uzun kesilmiş iplere onlarca müridi tesbih taneleri gibi tutturup her ipin ucunu da Şeyh'in iki parmağı arasına sıkıştırarak, bu iletişim modeli ile Şeyh'den güç devşirerek elde edileceği sanılan kerametine sığınma gericiliği ve yobazlığının akıl dini İslam ve onun tek kudret sahibi Allah inancı ile ilişkilendirmeyi kanıksama hali İsveç'de Kuran'ın yakılması kadar saygısızlık ve saptırma değil de nedir.
İslam inancı; beton, demir, çimento birleşmesi ile vücuda getirilip ışıklandırma ile tamamlanmış camiler ile içinde bilinçli imandan taklidi imana geçmiş şuursuz yığınların hem halinden oluşmuş ritüeller bütünlüğü hiç değildir. Halihazırdaki imanımı korumak için bu yığınlardan ve bulundukları yerlerden uzak durmaya çalışıyorum.