11 Şubat 2015 Çarşamba

BU GİDİŞATIN SONU NEFRETTE BİRLEŞMEKTİR



Tayyip Erdoğan'ın eski Merkez Bankası Başkanı Yılmaz Durmuş için sarf etmiş olduğu sözler; insanlık için, vefa adına ibretlik bir vesikadır aslında.
Oysa, o insanın Merkez Bankası Başkanı seçildiği günlerde; bazı kendini bilmez, Türk milletini yeterince tanıyamamış, ''salon ailesi'' mensubu tipler, gazeteci müsveddeleri, dairesinin önündeki ayakkabıların fotoğraflarını çekerek, küçümseme edası ile başkanın ''özeli''ni çirkince servis etmişlerdi.
Peki Sayın başkanı göreve getirenler sonra ne yapmışlardı; o ''özel''in resimlerini seçim meydanlarına taşıyıp, ''bakın işte bakın! bunlar bizleri küçümsüyorlar, aşağılıyorlar'' diyerek siyasi propaganda için kullanarak, oy toplamışlardı.
O mütevazi, alçak gönüllü insan; hiç kimse ile polemiğe girmedi. Sürekli işini en iyi şekilde yapmaya çalıştı. Başta dairesinin önündeki ayakkabıların resmini çeken gazeteciler olmak üzere her kesimin taktirini kazanan, övgüsüne mazhar olan önemli bir bürokrat oldu.
Durmuş Yılmaz’ın ‘’ düşük faiz ile büyüme arasında bir bağ yok’’ şeklindeki değerlendirmesine, Cumhurbaşkanı;
 "Onu muhatap alıp da burada herhangi bir şey söyleyecek halim yok. Kendisinin başarı grafiğini gayet iyi bilen birisiyim. Onların dönemi bizim faizle mücadelemizde çok farklı bir mücadeleyi sürdürdüğümüz dönem olmuştur. Kendi maharetleri değildir. Bizim özel gayretlerimizdir.’’ Şeklinde karşılık vermiş.
Pöh, pöh…
Pöh ki, ne pöh.. her başarı kendi maharetiymiş, bizler de bunun farkında değilmişiz(!)
Her ne hikmetse Ali Babacan hiçbir zaman Tayyip Erdoğan gibi düşünmedi, ciddiye bile almadı desem abartmış olmam. Gerek Durmuş Yılmaz gerekse şu anki Merkez Bankası Başkanı Erdem Taşçı’ın bütün kararlarını desteklemiştir. Hatta aksine Tayyip Erdoğan eleştirdikçe, Ali Babacan destek mesajları vermiştir; aynen bugün olduğu gibi.
Cumhurbaşkanı tarafsız bir cumhurbaşkanı olarak ismi üzerinden sevgide birleşilmesi siyasetini amaç edinip, sürdürmesi gerekirken, sanki yine ismi üzerinden nefrette birleşilmesi için çaba sarf ediyor. Kendi döneminin kıymetli bir bürokratı var; ona da kızıyor; belki de karşıtları onu övüyor, takdir ediyor diye. ''Karşı tarafın iyi dediği, benim için kötüdür'' mantığı nereye kadar gider Allah aşkına. Bu gidişat hiç de hayra alamet değil; ürküyorum doğrusu..
Mehmet Soral