30 Kasım 2016 Çarşamba

GÜNDEME DAİR DALDAN DALA

Siz Hiç Oğluna Kürşat İsmi Veren Arap Gördünüz mü?
Gülaçtı, Gülnaz, Gülbeyaz, Safigül...
Bu isimler "Gül" sözcüğünden türetilmiş olan bir anda aklıma gelen isimler ve benim memleketimde sürekli verilen, canlı isimler.(Şebinkarahisar, Alucra, Çamoluk yöresi)
...
Değerli dostlar yukarıda "Bir çırpıda" aklıma gelen kız isimleri özbe öz Türkçe olup, maalesef günümüzde Arapça sayesinde asimile olmuş isimlerdir.
...
İnsanlar nasıl ki daha iyi bir müslüman olalım derken bide baktılar ki Fetö'cü olmuşlar; aynı şekilde daha iyi bir müslüman aile olalım derken, isimleri Kuran da geçiyor diye çocuklarına Arapça isimler koydular ve Araplaştılar.
....
Yukarıda örnek verdiğim isimleri önerdiğim de düşünceli düşünceli; ağız veya burun büküyorlar. Didik didik Kuran da geçen isim arıyorlar; üstelik de yaygın olmayan, kendilerine özel olacak. Bu güzelim isimleri de "Yoz" buluyorlar akıllarınca.
...
Yahu be kardeşim insanı hem dinen bem de insani olarak nitelikli yapan taşıdığı isim değil; yarattığı intiba ve taşıdığı aidiyettir. Kuran da en çok geçen ismi dahi koysanız şerefsize de, puşta da faydası olmaz.
...
Maalesef insanların ekonomik imkanları paralelinde kültürel olgunluğa erişip, nitelikleri de artmıyor. İmkanları artan insanlarımızın hac ve umre ziyaretleri üstelik de her sene tekrarlanarak arttı ve bu vesilelerle Kutsal topraklara giden Türkler adeta Araplaşarak, milli kimliklerinden bir şeyler bırakarak geriye döndüler, dönüyorlar.
...
Burada kesinlikle maksadımız Arap düşmanlığı yapmak değil; Arap Arap gibi olsun, Türk de Türk gibi olsun; bizim istediğimiz budur.
Siz hiç oğlunun ismini Kürşat, kızının ismini Gülnaz koyan Arap gördünüz mü?

Of be, gene mi Kudüs...?
Artık usandırdınız be kardeşim..
Müsebbibi olduğunuz, terk-i beden eyleyen İMANLARIN geri dönüşü için ne yapabilirsiniz; bunun için toplantılar yapıp, sempozyumlar düzenleseniz...

Görevini yerine getirmeyenlere sürekli af; ya getirenlere...
Yeniden yapılandırma, faiz silme,erteleme, bazen de af. Daha devam eden nice nice kıyaklar....
...
Kendimi bildim bileli devletime bir gün dahi bir kuruş borçlu kalmadım.
...
Devlet büyüktür, affeder amenna; ama be kardeşim bizler gibi tüm sorumluluklarını zamanında ve gerektiği şekilde yerine getiren insanları onurlandıracak veya keriz konumundan kurtaracak bir iltiması olamaz mı?

Etnik piçler gene Atatürk ile uğraşıyorlar
Ne kadar aidiyet yoksunu etnik piç varsa aynı gazetede bir araya gelip, "1938 de zulüm bitti" başlığını atmışlar.
22.02.2017 tarihinde saat 09:05 de yapılacak duruşmada bunun hesabını verecekler.

Teşekkürler Bülent Bey.
Bülent Eczacıbaşı, şirkette "Uydurukca" adını verdiği, İngilizce kelimelerin aralarına serpiştirildiği "Plaza Dili"ni yasaklamış. Bu dili kullananlardan kelime başına 5 TL kesecekmiş. Kesilen bu 5 TL'ler Eczacıbası Gönüllülerine gidecek ve okullara sözlükler alınacakmış. Amaç her geçen gün fakirleşen Türkçemize sahip çıkmakmış .
...
"Oha falan oldum yani!..." kepazeliğine dikkat çekerek, idealist duygu ve milli hislerle meseleye ne kadar sahip çıkarak dikkat çekip, bişeyler yapabilme çabasını çok manidar buldum.
Teşekkürler Bülent Bey.

Atatürk'ü Karga Kovalayan Adam gören puşt
Hazırladığı belgeselde Atatürk'ü "Karga kovalayan çocuk" mertebesine indiren, rol için seçtiği çocuğu da Türkiye de hiç çocuk yokmuş gibi Yunanlı seçen, Çanakkale'ye gelen emperyalist askerlerini hümanist duygularla bezenmiş gönül elçileri gösteren, sosyal demokrat kamuflajlı puştun üzerinden Avrupa'ya serzenişin kanıma dokunduğu gibi, adamı Avrupalıların gözünde hiç de hak etmediği itibari kazandırıp, ilahlaştırdığının farkındamısın muhterem. Atık parasız, pulsuz kalmaz. Sayende kazandığı ün ile vereceği konferans ve söyleşilerle sırtı yere gelmeyecektir.
...
Harman yerine, öküzün sıçtığı bok misali; kürekle al at bir kenara.
Yine dün de duramadın, nutkunu bu puşt üzerinden attın.
...
Allah rızası için hele bir sus ki; doğadaki diğer seslerin güzelliğini fark edelim.
...
Para sesi, sus sesi ve kadın sesine hasret kaldık; çünkü hiç fırsat vermedin ki.

''Adam gibi erkek,  'Adam gibi kadın'' 
Erdegen buyurmuş; "Ömür boyu korkuyla yaşamaktansa, bir gün adam gibi yaşa..... kadınları tenzih ederim..." demiş.
....
Muhterem "Adam" denince insanın erkeğini anladığı için doğal olarak kadını tenzih etme ihtiyacı duyuyor.
...
Beyefendi söylediğiniz ile kasdettiginiz örtüşmüyor. "Adam gibi " sıfatı sadece erkekler için değil, kadınlar için de kullanılır. 
Dolayısyla kadınları tenzih etmenize gerek yoktur.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

25 Kasım 2016 Cuma

BENİM SEVGİLİ ÖĞRETMENİM

Sene 1978. Hayata pamuk ipliği ile tutunmaya çalışan ben, ya uçurumdan aşağıya yuvarlanıp gideceğim veya bir merhametli el bana doğru uzanacak ve beni kurtaracak.
...
İşte zayıflığım ve çaresizliğim karşında âciz kalan annemin yetmediği anda bir elin parmaklarını hissettim; saçlarım arasında gezinen, başımı okşayan. Ve sonrasında bir hışımla beni sırtındam kavrayarak kendimi bırakmaya ramak kaldığım uçurumun kenarından çekip alan yürekli, vefakar, bir o kadar da cefakar bir kadın; benim çok sevgili ve değerli Mine Bergüzar öğretmenim seni çok seviyorum. Hayatımda yaşadığım kırılmalarda üç kadın bani hayata bağladılar; annem, Mine öğretmenim ve eşim. Allah onlardan razı olsun.
....
Kişiliğimi bulmamda ve özgüvenimin oluşmasında beni yüreklendiren ve hala koruyup, kollayan çok muhterem sevgili öğretmenime teşekkür ediyor, kendisinin şahsında tüm eğitim camiamızın öğretmenler gününü kutluyorum.
Canım öğretim ellerinden öpüyorum.
Seni çok seviyorum.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

19 Kasım 2016 Cumartesi

ESAS MESELE İMAMIN KİM OLACAĞI KAVGASIYDI




Türkiyemiz de her şey sadece bir kişinin heves ettiği Başkanlık sistemine kilitlenmişse ve hatta 15 Temmuz darbe girişimini dahi gölgede bırakmışsa; 150-200 yıllık askeri okul ve hastaneler kapatılıp, ordunun gen yapısı ile oynanmışsa ve bunun gerekçesi olarak da Türk Ordusu'nun genelinde %1.5 dahi olmayan hain puşt gösterilmişse; buna mukabil en az bu oranda din görevlisi Fetöcü çıkmasına rağmen Diyanet İşleri tasfiye edilmemişse; kimse kusura bakmasın, olup bitenler bizlere dayatılan algılarda gösterildiği gibi değildir. Kabul etmiyorum.
...
Şeklen 15 Temmuz gibi olmasa bile AKP-Cemaat ittifakının ruhunda önce sistem, sonra rejim değişikliğini gerçekleştirmek üzere bir sürec planlanmıştı. Ancak burada "İmam veya Halifenin kim olacağı kavgası'' Türkiye'ye 15 Temmuz'u yaşattı. Bu arada Erdoğan da Gülen de; ABD de, BOP da dahil olmak üzereTürkiye üzerine dizayn edilen ortak projede elbette ABD'nin aracı olduğundan karşılıklı olarak haberdardılar. Türkiye Başbakanı veya Cumhurbaşkanı ABD den randevu alamazlarken, Erdoğan'ın Cüneyt Zapsu marifeti ile ABD Yahudi kuruluşları ve sermayesi ile tanışmasını dün gibi hatırlıyoruz. Bu iltimaslara o zamanlar belki bir anlam yüklemek mümkün değildi ama bugün çok iyi anlayıp, yorumlayabiliyoruz.
...
Aslında yıllar önce T.C Devleti'nin tedricen Siyasal İslam Devleti'ne evrilmesine karar verip, anlaşan taraflar(Cemaat-AKP) birbirlerinin gücünün ne olduğu çok iyi biliyorlardı ve pazarlıklarını da bunun üzerinden yaptıkları besbelli.
Mesela itiraflardan öğrendiğimize göre HSYKya seçilecek 160 hakim ve savcıdan 120'nin cemaatci olması pazarlığı bunun en basit örneğidir. Yüksek yargıya seçilen cemaatçi hakim ve savcıların sayısı ve kimliklerini bizzat hükumete bildiren, hatta dayatan cemaatin; orduya ne zamandan beridir sızıp, hangi komutanlıklarda kimlerin olduğunu bildirmemiş olmalarının mümkün olmayacağını düşünüyorum.
...
Kandırıldık diyenlere sormak isterim; İslam referanslı bir cemaatin sizinle bu pazarlıkları yapıp, ısrarla kadrolaşmak istemelerindeki nihai amaçlarının daha Atatürkçü, daha Cumhuriyetçi ve daha milliyetçi bir Türkiye hayal etmelerimiydi? Buna; bırakalım sizi, sıradan sade bir vatandaşın bile inanması mümkün değildir. Dolayısıyla "Kandırılma" hikayesi; millete bir şeyler izah etme zorunluluğundan kaynaklanan; teskin etmeye yönelik çabanın hikayesidir.
...
Erdoğan 2002 de ne düşünüyorsa hala o noktadır. Sistem değişikliğini başarabilirse, elde ettiği yetkilerle rejim değişikliğine gidecektir. Atatürk'ün bambaşka saiklerle söylediği "Yeni Türkiye" sözüne atıf yapıp, kendisinin icat ettiği ''Yeni Türkiye'' ve "Osmanlıcılık" gibi sinsice algı oluşturma gayretlerinden bunu çok iyi anlayabiliyoruz. Bunu başarmak için cemaatten umduğu destek malum nedenlerle ortadan kalkınca; aynı güce olan ihtiyacını kendisinde toplamak istediği yetkilerle aşmak istiyor ki; ısrarla Başkanlık sisteminde diretiyor. Üstelik henüz 15 Temmuz'un yaraları bile sarılmamışken, etrafımız ateş çemberindeyken, her gün şehit cenazesi kaldırılırken. O'nun niyetinin ne olduğunun Bahçeli bile farkında olmadığındandır ki; her geçen gün " Ülkücülerde birlik, Bahçeli'ye de karşıtlık"artıyor.
Dolayısyla; ne yapıp, edip milletce başkanlık sistemine hayır demeli, bunu başarmalıyız.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com
BeğenDaha fazla ifade göster
Yorum Yap

16 Kasım 2016 Çarşamba

SUSKUNLUĞUNUZUN ADINI KOYUNUZ LÜTFEN

Ben MHP ve Türk milliyetçiliğinin geleceğinden endişe duyarak; ne düşünüyor, ne yapıyorsam bu mival üzerine yapıyorum. 
....
Ancak itiraf etmek isterim ki; MHP Genel Başkanlığına niyetlenen adayların ne oldukları ve ne yapmak istediklerine dair epeydir zihnimde süregelen netlik yerini sisli, buğulu bir hale terk etmeye başladı. Ancak Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimlerine karşı muhalif tavrım değişmeyecek, net duruşum devam edecektir.
...
Bizim muhalifliğimiz devletin ve milletin bekası konusunda duyduğumuz endişeye karşın Devlet Bahçeli ve yönetimindeki MHP'nin yetersiz kalması yanında, bize özgü hem camia olarak, hem de ideolojik doğal refleksi gösterebilme yeterliliğini ve yeteneğini gösterememesidir. Yani demem o ki; benim sorunum beka sorunudur.
...
Doğrusu muhalif adayların arkasında, sağında, solunda olmamın nedeni de bu düşüncelerimdendir. Ancak adayların 19 Haziran dan bugüne bir araya gelerek süreç hakında müşterek bir yol izlemek gibi yapıcı düşünce ile hareket etmemeleri de benim için ciddi bir sorun. 

...
Anlaşılıyor ki onların işi MHP yönetimine gelebilmek; bizim umudumuz ise bu adaylardan birisinin Genel Başkanlığında MHP yönetimine gelinerek devlete ve millete sahip çıkıp, endişe duyulan beka endişesini ortadan kaldırmaktır. Hele ki bazı adaylar var ; 19 Haziran dan bu yana ölüler mi, diriler mi haberimiz yoktur. Kardeşim 19 Haziran dan bu güne Türkiye de onlarca olaylar yaşandı bu olup bitenlerle ilgili bir düşünceni bile açıklama gereğini duymamışsan; ''Hangi niteliklerin ile koskoca camiaya lider olmaya niyetlendin. Amacın neydi'' demezler mi adama.
...
Artık iş öyle bir kerteye geldi ki; adaylar bir araya gelip, genel başkanlığı öncelikten çıkarıp müşterek program dahilinde çalışma yapmaları, oluşturdukları sinerjiyi birleştirmeleri gerekmektedir. Aksi durumda samimiyetlerinden şüphe duymamız aşikardır.
...
Meral Akşener'e malum iftira/iftiralar karşısında net tavırlarını dahi ortaya koyamamış adayların suskunlukları onlara birşey kazandırmadığı gibi "Susma, sustukca sıra sana gelecek" sloganının kendi üzerlerindeki tecellisine teker, teker şahit olacaklardır. Zor şartlarda inisiyatif ortaya koyabilenler ancak lider adayı olabilirler. Türk milleti ve Devleti zor bir süreçten geçmekte ve sizler bu konjoktürde iddianızı ortaya koyamıyorsanız; ne Türk milliyetçilerine, ne de Türk milletine umut olabilirsiniz.
...
Yazık oluyor. İnandırıcı olabilmeniz  ve kendinize güvebilmemiz için ne yapıp, edip bir araya gelmelisiniz. Bir adım öne çıkmışsanız bunun gereğini yapınız ya da ''Bizden bu kadarmış'' deyip kenara çekiliniz.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

13 Kasım 2016 Pazar

BİLİM ADAMI, ÇOBAN VE DEMOKRASİ PARADOKSU

Cumhurbaşkanı Boğaziçi Üniversitesinin kendi bünyesinde yaptığı rektörlük seçiminde aday olan ve  %86 oy alanı değil, oylamaya dahi girmeyen, YÖK'ün önerdiği isimlerden birisini atadı.
...
Hani, Cumhurbaşkanı her vesile ile sandıktan çıkana saygı duyulması gerektiğine vurgu yapıyordu. Peki bugün bilimin eşiği, beşiği olan üniversitelerde rektörlük seçimlerinde bu olup bitenlere ne diyeceksinz sayın aktroller. 
Cumhurbaşkanı bu manada en çok oyu alanı atamak gibi bir hakkın teslimini düşünecek olsaydı inanınki 15 Temmuz gecesi olduğu gibi muhalifler bile kısmen de olsa yanında saf tutar, başkanlık sistemi adına ümitvar olabilirdik ama hepimize, "Başkanlık sistemi mi; Allah korusun" dedirtiyor.
...
Cumhurbaşkanı hep fiili durum yaratıyor ya; bu rektörlük seçimleri için de fiili durum yaratıp, en çok oy alan adayın atamasını yapsaydı ya. Mevcut demokrasinin bu millete dar geldiğini idda edip, daha ileri demokrasyi vaad edenlerin; yüzlerce bilim adamının hür iradeleri ile düşünerek seçip belirlediği adayın seçilme amaçlarına uygun olmadığı kararını vermek hangi ''Demokrasi namusu'' kaldırabilir.
...
Türkiye'nin halihazırda sahip olduğu demokrasi kültürü Başkanlık sistemini kaldıracak olgunlukta olmayıp, başkanlık sistemine geçilse bile her seçim sonucunda dikdatörler yenilenmesi dışında bir halt olmaz.



Devam ediyorum;
Türkiye de demokrasi kültürü içselleştirilmiş değil. Buna başkanlık sistemine öncülük edenler de dahil.
Türkiye de ''Olağanüstü Hal'' şartlarında; her gün bir yerlere baskın yapılarak, muhalefetin susturulması tehditi altında, insanlara salınan korku ile kim muhalefetliğini nasıl yapabilecek Allah aşkına. ''Baba yeter artık yazma'' diyen evlatlarımın tedirginlikleri benim yanlışlarımdan değil, ülke yönetiminin ta evimize kadar girerek; çocuklarımıza dahi yaşattıkları korkudandır
...
"Çoban'nın oyu benim oyum ile aynı mı sayılacak" diyenleri millete şikayet edip, "Seni aşağılıyorlar" diyen; bırakalım çobanı, akademisyen oylarını hiç hükmünde değerlendiren muhterem; çobanın oyuna sahip çıktığı kadar niçin akademisyeninkine sahip çıkmaz. İşte böyle bir zihniyetin öncülüğünde sistem değişikliğine gidilmesi tehlikelidir.
...
Gerek Bahçeli, gerekse Erdoğan; demokrasiyi kendi amaçları doğrultusunda kullandıkları sürece helal, başkaları için ise haram olarak görüyorlar. Kendisine içkiyi serbest, millete ise yasaklayan padişah gibiler



...
Yahu siz kimi kandırıyorsunuz be.
Biriniz Türkiye'nin en yetişmiş insanlarının %86'nın oyu ile seçilmiş akademisyenine bir "Çoban" kadar değer vermiyor; diğeriniz delegenin %60'nın yasalarla teminat altına alınmış hakkını gasp edip, kullanmasına izin vermiyorsunuz. Ve çok gariptir ki; demokrasimiz ile ilgili değişime; demokrasiye çifte standard getiren, içselleştirememiş sizlerin öncülüğünüzde gidilmesi Türk milleti için büyük bir talihsizliktir.
...
''15 Temmuz Darbe girişimi'' ile demokrasimize müdehaleyi fırsata çeviren, Eminönü meydanındaki eski karambolcüler gibi ülkücü iradenin tecelli etmesini bir karambolle, siyasi hasmımızla işbirliği yapıp, engel olanların eylem birlikteliği ve otoriteyi korumak adına güç birliktelikleri kesintisiz devam ediyor. ''Alo Fatih hatları'' devam ediyor. 19 Haziran 2016 dan beridir Ümit Özdağ, Sinan Oğan, Özcan Yeniçeri, Yusuf Halacoğlu gibi strateji ve tarih uzmanı kişiler, konjukturel ortamın da var olmasına rağmen; sadece ve sadece siyasi kimliklerinden dolayı CNN Türk, Habertürk, NTV gibi çok izlenen Merkez Medyaya ait kanallarında çıkarılmıyorlar veya davet edilmiyorlar. İslam'dan öte icat edilmiş din ile efsunlanımış beyin bana soruyor ''Meral Akşener ortalıkta gözükmüyor, milletten kaçıyor'' diyorlar. Oysa başkanlık sitemine gidilen yol kesinlikle kazanmaya yönelik olup, şartları da  bilhassa Erdoğan, Bahçeli ve hükümet tarafından belirlenip, uygulamaya konuyor. Dolayısyla çıktıkları bu yolda en büyük ciddi engel olarak MHP parti içi muhalefeti gödükleri için muhalefeti milletin önce gözü önünden, sonra da gönlünden uzak tutmak istiyorlar. Allah aşkına bir Ümit Özdağ veya Sinan Oğan'ın özellikle 19.6.2016 dan buyana Irak ve Suriye de olup, bitenlerle ilgili bir kelam edememe ihtimali olabilir mi; ama edemediler, ettirmediler; niçin, MHP de muhalif sesler unutulsun; milletin ve ülkücülerin vicdanlarına hitap edilemesin, MHP ülkücü vicdanın inisiyatifine geçmesin; dolayısyla başkanlık sistemine doğru sağlimen gidilebilsin.    
...
Dolayısıyla ülkesini ve milletini seven herkesin hayır demeye hazırlanması ve bu amaçla çalışma yapması gereklidir. Malum iki kafadara ne inanıyorum, ne de güveniyorum.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

9 Kasım 2016 Çarşamba

DONALD TRUMP ÜZERİNE.....

DONALD TRUMP kazandı. Bu adam; benim ülkemin milliyetçisi olmam gibi, o da kendi ülkesinin milliyetçisi; bu kadar basit.
...

Neymiş efendim; adam müslüman göçmen kabul etmiyormuş falan, filan. Trump'ın bu tavrını yadırgayanlar "Müslüman veya İslam dünyası" denildiğinde; özellikle tam demokrasinin hakim olduğu, insan haklarına saygılı hukuk devletlerinde neyin anlaşıldığının farkında değiller.
... 
Beyler siz hala Türkistan Alperenleri'nin Türk ve İslam olmanın şuuru ile gönülleri fethettikleri çağlarda olduğumuzu mu sanıyorsunuz Allah aşkına. Bugün maalesef batı dünyasında İslam denince akla kan ve gözyaşından başka bir şey gelmiyor.
...
Bir Norveç vatandaşı olduğumuzu ve bir an için kendimize iman edeceğimiz bir din aradığımızı düşünelim. Sormak isterim; hangi akıl bugünkü müslümanların haline ve İslam coğrafyasına bakarak müslüman olmayı ister. Kendi ülkemizde dahi çocuklarımızın din seçimini serbest bırakacak olsak yine kaç ailemizin çocuğu anne ve babasına imrenerek İslam'ı seçer. Müslüman veya iman ehlinden olmak isteyenlere ilham kaynağı;  rafta Kuran-ı Kerim'in olması, iki büklüm bir ihtiyarin arasıra namaz kalması veya kastının ne olduğu bilinmeyen ezan sesinin duyulması değildir elbette. İslam, ritueller üzerinden değil, insanlığa kazandırdığı erdemler üzerinden anlatılmalıdır. Bugün özellikle de üçyüz yıl önceki camilerin kötü taklidi olan görkemli beton yığınları dışında ne yapılıyor islam adına. Müslümanlar düşünüp, sorgu suale kalkışmasın diye tasavvuf ve İslami felsefe dersleri kaldırıldı.
...
Türkistan Alperenleri; Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre, Hz. Mevlana, Somuncu Baba, Güllü Baba gibi İslam öncüleri bugünkü İslam coğrafyasında var olabilselerdi şayet; Trump da aynen İstanbul'un fethinde papazların yaptığı gibi müslüman göçmenlere "Buyurun efendim, şeref verirsiniz" diyecekti belki de. ...
Dolayısıyla her ne hikmetse Trump'dan ümitliyim, çünkü gerçekçi ve adam kıvırmadan içidekini dışarıya aksettirdi. ABD çıkarları için göç politikasını yanlış buluyor ve kendi kafasındaki "Terör ile özdeşleşmiş, kafa kesen caniler" her ne şekilde olursa olsun, ABD sınırları içinde barınmamalıdır diyor. Hepimiz kendi ülkemiz için benzer şeyleri düşünebiliriz.

...
Trump paraya doymuş adam. Belki bundan sonra insanlığa vereceği hizmetler ile kendini tatmin etmeyi düşünecektir. İş dünyası ve sermayeyi tanıyor. Bu alemin dilini, daha doğrusu puştluğunu bildiği için her zaman niyetlerinide okuyabilir. Yani demem o ki; uluslararası emperyal sermayenin niyetlerini çok iyi okuyabilir. Şimdiye kadar ABD başkanlarını sermaye yönlendirediliyordu oysa bugün bizzat sermayenin içinden birisi başkan oldu. Dünya alem kampanyayı Trump aleyhine yürüttü ama lehine sonuçlandı. 
 Alışılagelen usullere kafa tutup istediği sonucu elde etti. Her ülke özellikle dış siyasetlerini güncellemek durumundalar artk.
....
Turkiye okarak mademki her şeye burnumuzu sokup eş başkan olabiliyoruz, Trump'u da "Sen insanlığın içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulabilmesi için bir şanssın" denilerek bu yönde motive edilebilinir. Bence Erdoğan kutlama mesajında bunu dile getirmelidir.
...
Evet, ben Trump dan ümitliyim. En azından dayatılan isim değil; buna rağmen başkan oldu. Dünya insanlık alemi için bir şans olabilir.
...
Bu arada ciddi ciddi Fethullah Gülen iade edebilir ve Gülen de gelip mahkeme huzuruna çıkarak "Ne yaptıysak beraber yaptık; ahanda tarih, cilt, sayı, sayfa, paragraf da şu...." derse; yandı gülüm, keten helva.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

7 Kasım 2016 Pazartesi

ERKEK GİBİ KADIN DEĞİL ERKEKLERE ÖRNEK KADIN



Meral Hanım'a daha önce paralelci olduğu iftirasını atan ama karşılığında "Bu iddiasının delilini ortaya koymayan alçak oğlu alçak, şerefsiz oğlu şerefsizdir" sıfatını alıp, kabul edenler aynı yönteme kaldıkları yerden devam ederek; bu sefer yine Meral Hanım'ın HDP'yi ziyaret ettiği iddiasını ileri sürerek "Şerefsiz oğlu şerefsizliklerine" devam ediyorlar.
...
Aslında Meral Hanım'a yapılan bu psikolojik zulüm; kendisinin ne derece ciddiye alınarak mevcut otoriter (MHP yönetimi de dahil) yapının çekindiği figür olduğunu gösteriyor. Oluşturmak istedikleri algı üzerine boşluk bırakmıyorlar ki; Türkiye de muhalif güçlü bir sese karşı teveccüh oluşmasın. Onlar da çok iyi biliyorlar ki bırakalım yandaş medyayı; eğer Meral Hanım'a Merkez Medya kanallarında (CNN Türk, NTV, Habertürk) üst üste programa çıkma fırsatı tanınsın; siyasi arenanın yapısı, kimyası değişecektir. İşte ondandır ki hükümet MHP ilişkilerinde tarihi bir süreç yaşanıyor.
...
 Yine her vesile ile milleti önemsediklerini onlardan aldıkları oy ile ifade edenlerin; bu kadar ahmakça hazırlayıp, uygulamaya koydukları "Meral Akşener senaryoları"na ülkücüleri inandırabileceklerini sanan ahmaklar; savunmasız insanlar üzerine yazdıkları bu iğrenç senaryolar hakkında tarih elbette bir gün yazacak; aynen 1960 ihtilalinden sonra yazılan don, külot davaları veya gençlerin kıyma yapılması hikayeleri veya Ergenekon davasında camilerin bombalanacağı; ya da Kabataş da yetmiş gencin türbanlı bir kadının üzerine işemeleri senaryoları gibi.
...
Ancak çok garibime giden MHP'deki diğer muhalif adayların Meral Akşener için ortaya net tavır koyamamaları. 
Kardeşim delikanlıca ortaya çıkın; ya inandığınızı ya da inanmadığınızı söylesenize. 
...
MHP Genel Başkanlığına soyunan insanlar olarak sizler mağdur edilen, itilen kakılan, psikolojik baskıya ve siyasi işkenceye tabi tutulan, ülkücülük hukukunuz olan bu insan için net tavır ortaya koyamayacak kadar acizseniz hangi hakla önümüze düşüp, bizler için liderliğe soyunuyorsunuz. Eğer bildiğiniz somut bir şey var da Türk milliyetçilerinden bunu saklıyorsanız, en azından kendi adıma sizlere hakkımı helal etmem. Sizler yüklenmek istediğiniz misyonun gereğini yapmadığınız sürece MHP üzerine oynanan oyunların taşoranı konumunda kalıyorsunuz bilesiniz. Ekranlar Meral Hanım'a kapatıldı da size kapatılmadımı ki. Aklınızı başınıza toplayın Türkiye'nin geçmekte olduğu tarihi bir dönemeçte Türk milliyetçileri adına inisiyatifinizi ortaya koymanızı bekliyoruz. Mearl Hanım'a karşı yapılan zulüm karşısında sessizliğiniz utanç verici.
...
Size bir şey söyleyeyim mi; bu sessizliğiniz Meral Hanım'ı yüceltir, sizi de unutturur bilesiniz.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

5 Kasım 2016 Cumartesi

KILIÇTAROĞLU KENDİNE GEL


İşte CHP'nin handikapı bu; geleneksel sol ideolojinin hümanist düşüncesinin sınırının CHP de nereye kadar olduğunun belirlenememiş olmasıdır.
...
Zamanında Erdal İnönü'nün SHP'si etnik bölücü Kürt hareketini meclise taşıyarak meşrulaştırıp, bugün olup bitenlerin müsebbibi olmuşlardır. CHP geleneğinin geçmişte etnik ayrımcılın meşrulaşmasına verdiği bu destek ile AKP'nin iktidara geldiğinden beridir; bırakalım HDP'yi, PKK ile doğrudan muhatap olması ve nihayetinde açılım süreci ile hendeklerin kazılmasına, mühimmatların malum bölgemizin her köşe bucağına yığılmasına göz yumulması gibi tarihi vahim hatalar güzelim ülkemizi bu hale getirdi.
...
Maalesef bugün AKP muktedir olma gücünü koruma ve kollama adına; CHP de sol jargonun hümanist felsefesine takılarak bu devleti kuran ve kendi uhdesinde anlam kazanıp, icraya dökülen kurucu felsefeye ters mantalite ile HDP'lilerin tutuklanmalarına yaklaşımlarında olduğu gibi Güneydoğu da olup bitenleri ABD tezgahı olarak (Fetö de olduğu gibi) görmeyip, sürekli  ''Kürt sorunu'' olarak görmek gibi tarihi hataların bedelini ödüyoruz.
...
Sayın Kılıçtaroğlu şimdi de hiç bir zaman Mehmetciğe, hatta kundakdaki bebeğe dahi kurşun sıkanlara otuz senedir terörist diyemeyen ve mecliste olup da tüyü bitmemiş yetimin hakkı üzerinden maaş alanların tutuklanmaları karşısında "Seçimle gelen, seçimle gider" diyor.
...
Sayın Kılıçtaroğlu, onlar seçimle gelmediler ki; terörün omuzlarında meclise taşındılar.

... 
Sormak isterim ki; MHP'nin Şırnak Hakkari, Silopi veya Mardin de seçim bürosu açma veya sade bir vatandaşın arabasında bu ülkenin bayrağı olduğu halde saydığım kentlerde dolaşma şansı olmuşmudur? Ama HDP bu ülkenin her yerinde istedikleri gibi teşkitlanabilmişlerdir. Ama şunu söylemekle sonuna kadar haklısın; hendekler kazılılırken, tüneller açılırken iş makinalarını verenlerin yanında, bunları gördüğü halde görmemezlilten gelen açılımı yürütmekten sorumlu Beşir Atalay, Afkan Ala, Davutoğlu ve tabi ki esas talimatı veren reis; bunlar nerelerde diye haykırarak demokrasiye asıl böyle sahip çıkarak millet adına hesap sormayı deneyip, savcıları göreve çağrsana.
...
HDP'nin "Seçimle gelmesi" hadisesi; malum terör örgütünün inisiyatifinde yaratılan fiili dayatmalarla gerçekleşen bir neticedir. Seçim ve demokrasi ile hiç bir alakası yoktur. CHP'nin sol jargonun hatırı için hümanist duygularla HDP'ye sahip çıkmak; belki bazı siyasal görüşlere yakışabilir ama devletin kuruluş felsefesine imza koymuş CHP'ye hiç yakışmaz.
...
Töre pirim veren ve arasına mesafe koymayanlar her ne gerekçe ile olursa olsun; demokrasinin niğmetlerinden yararlanamaz, koruyucu şemsiyesi altına da giremezler; bedeli de neyse öderler.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com