29 Temmuz 2023 Cumartesi

İKTİDARI GÖNDEREMEDİK YA MUHALEFET

İktidarı gönderemedik ya muhalefet

Meral Hanım'ın masadan kalkma gerekçesini Kılıçdaroğlu'nun aday olacağının ilk defa o gün masaya getirilmesine ve dayatılmasına bağlaması ile Recep Tayyip Erdoğan'nın 15 Temmuz darbe girişimini eniştesinden öğrendiğini söylemesi arasındaki ortak benzerlik; her iki siyasetçinin de; Türk milletinin düşünmeyen, sorgulamayan, muhakeme etmeyen; dolayısıyla da mantıklı olsa da olmasa da gerçek dışılıklara pekala kolayca inandırılabilecek saf bir yığından ibaret olduğu kanaatine sahip olmalarıdır.

İstanbul trafiğinin en yoğun olduğu saatlerde, gün ortasında, E5 üzerinde Boğaziçi köprüsüne doğru yürüyen tankları sadece enişte görmüş; MİT görmemiş, polis görmemiş, zabıta görmemiş(!)
6'lı masa 244 sayfalık ortak mutabakat metni hazırlıyor; içinde sistem değişikliğinden tutun da devletin işleyişinden, partilerin ayrı ayrı görev paylaşımına kadar her şey düşünülüp yazılmış amma velakin bütün bunların gerçekleşmesi için Cumhurbaşkanlığını kazanmak gerekiyor ama masayı terk etme eylemine kadar adayın belirlenmesi hiç ama hiç düşünülüp tartışılmamış(!)
Bu durum karşısında Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına "kontrollü muhalefet" çıkarılarak gene kazanması sağlandı diyecek olsam; yukarıda isimlerini andığım iki siyasi liderin açıklamalarında geçen gerekçelerden daha mı az tutarlı makul ve mantıklı bir düşüncemi paylaşmış olacağım.
Yanarım yanarım da umutlarımın sürekli birilerinin projelerine aparat yapılmasına yanarım. BOP projesini olabildiğince çok geniş kapsamlı; uzun vadeli, kesintisiz devam etmekte olan girift ve kompleks bir yapı olduğunu hiç unutmamamız lazım.
Mevcut muhalefet yapısının mahalli seçimlerde sandığa gömülüp bir sonraki genel seçimlere güncellenmiş muhalefet ile gidilmesi biz muhalif seçmen için en münasip strateji olacaktır. Hep AKP ve Erdoğan'dan kurtulmayı düşündük ancak bir ara da mevcut muhalefetten kurtulmayı düşünseydik Erdoğan iktidarına belki daha kolay son verebilecektik.
Şimdi diyeceksiniz ki; bu strateji ile tüm belediyeleri cumhur ittifakı kazanmaz mı. Doğru, ancak umurunda değil; zira AKP'leşmiş devlette tüm mahalli idareler muhalefetin olsa ne yazar; hepsinin gücünü toplasak Erdoğan'ın bir kanun hükmünde kararname çıkarma gücüne sahip olabilecekkler mi; bir gecede ve tek imza ile İstanbul Sözleşmesi veya bir başka uluslararası sözleşmeden çıkma veya girme yetkisine sahip olacaklar mı. Mevzu belediye rantlarının paylaşımı ise o da umurunda değil, benim derdim BOP projesini boşa çıkarmak, ülkemin ve milletimin istikbaline sahip çıkmaktır. Mahalli seçim sonuçları ile bu sözde muhalif liderler gönderilir, genel seçimlere kadar daha genç ve dinamik olanlar için fırsat doğar, önleri açılır.

Erdoğan niçin hep kazanıyor

Türkiye ortalama algı düzeyi ve sosyolojisinden bihaber siyaset yapan muhalefet Erdoğan karşında ne yaparsa yapsınlar, tekrar tekrar yenilgiyi yaşamaktan öte bir sonuç elde edemeyecektir.
Muhalefet yirmi bir yıldır hala Erdoğan'nın ülkeyi kötü yönettiği üzerinden bahisle eleştirisini yaparak öne geçebileceği umudunda. Oysa ki meselenin aslı, Erdoğan'nın inanç temelinde seçmenini konsolide etmiş olmasıdır. Nasıl ki fakir olan dinini değiştirmeyi düşünmüyorsa ekonomik sıkıntı yaşayan Erdoğan seçmeni de Erdoğan'ı terk edip, partisini değiştirmeyi düşünmüyor.
AKP seçmeni şuna inanmış veya inandırılmış; Erdoğan kendisi ve seçmeni arasında öyle bir rabıta kurmuş ki; hangi şart altında olunursa olunsun abdest almadan namaz kılınmayacağı gibi her seçmeni de hangi şart altında seçim yapılırsa yapılsın oyunu vereceği parti AKP dir. Böyle bir şartlı reflekse bağlı seçmen profili ile hangi seçim kazanılmaz ki.
Muhalefet, nasıl kazanabileceğinin yolunu yöntemini bulamıyorsa hiç olmazsa rakibinin nasıl kazandığını incelesin belki faydasını görecektir.
Erdoğan en ağır ithamlarla muhalefeti suçladı, hatta zaman zaman hakaretlerde bile bulundu ancak hiç bir zaman kendisini yirmi bir yıldır en tepeye taşıyıp oralarda tutanlara "Kahrolun, kahrolun, kahrolun" dememiştir...
Bilmem anlatabildim mi.

Siyasal İslamcıların çelişkisi

Kadın için saçını göstermenin, yani başı açmanın haram olduğundan hareketle zamanın hükümetlerine karşı başörtüsü mağdurluğu üzerinden savaş açarak, bu savaşın sonuçları üzerinden oluşan zeminde kurgulanan BOP "Büyük Ortadoğu Projesi" dahilinde AKP olarak önce siyasi güç haline gelip sonra da Fetö takviyesi ile muktedir olanlar....
Bugün yine aynı "Başörtüleri ile" faizin karar vericileri olarak haram olduğunu bildikleri halde; geçmişte başörtüsü için okulunu bırakanlar bugün her türlü faizin hesaplandığı yerde görev alabiliyorlar. Geçmişte okulunu bırakanların aynı gerekçeler üzerinden aynı mantıkla hareket ederek niçin "Faiz için karar verici olamam" diyerek verilen görevi ret etmiyorlar.
Şahsen benim bu atamalardan herhangi bir rahatsızlığım yoktur. Ben cumhuriyet değer ve kazanımları ile övünç duyup barışık olan Türk milliyetçisi birisiyim. Beni rahatsız eden siyasal İslamcılığı BOP için aparat yapanların(ABD) 15 Temmuz ihaneti başta olmak üzere, içinde samimiyetin ve imanın olmadığı ritüeller bütünlüğü olarak gördüğüm siyasal İslamcılığın Türk milletine büyük bedeller ödetmesi ve halen de ödetmeye devam ediyor olmasıdır.

Müslümanlar Hristiyanların yanında daha mı mutlular

Müslümanların en mutlu ve huzurlu oldukları yerler Hristiyanların yoğun oldukları yerler. En acı çekip, zulüm gördükleri yerler ise maalesef Müslümanların yoğun olduğu yerler.
Bunların alayı yvşk; laiklik karşıtlığından ceza alırlar sonra da ilk fırsatta kaçıp Hristiyanların koynunda saklanırlar. İslam ülkelerine sığınmış hiç bir fetöcü duyduk mu, gördük mü; hayır.
Bu çelişkinin utancını yaşaması gerekenler aslında müsebbibi olanlardır. Gücü ele geçirmek için her daim "Dini telkinde" bulunup pazarlama yaparlar ( İslami-imanı değil, siyasi rant için ). İslam'ın düşmanı haçlılar falan değil bizatihi "Müslümanlar"ın ta kendisidir.
Uzun uzun kesilmiş iplere onlarca müridi tesbih taneleri gibi tutturup her ipin ucunu da Şeyh'in iki parmağı arasına sıkıştırarak, bu iletişim modeli ile Şeyh'den güç devşirerek elde edileceği sanılan kerametine sığınma gericiliği ve yobazlığının akıl dini İslam ve onun tek kudret sahibi Allah inancı ile ilişkilendirmeyi kanıksama hali İsveç'de Kuran'ın yakılması kadar saygısızlık ve saptırma değil de nedir.
İslam inancı; beton, demir, çimento birleşmesi ile vücuda getirilip ışıklandırma ile tamamlanmış camiler ile içinde bilinçli imandan taklidi imana geçmiş şuursuz yığınların hem halinden oluşmuş ritüeller bütünlüğü hiç değildir. Halihazırdaki imanımı korumak için bu yığınlardan ve bulundukları yerlerden uzak durmaya çalışıyorum.


17 Temmuz 2023 Pazartesi

TARİKATLAR OPERASYON APARATI MI

Tarikatlar devletin dizayn aparatı mı
Tarikatların siyasal nedenlerle var olduklarını, toplumun en azından belli bir kısmını istendiği şekilde yönlendirmek düşüncesiyle aparat amaçlı, devlet tarafından varlıklarına göz yumulduğunu hatta desteklendiğini düşünüyorum.
1980 darbesi sonrası özellikle yolu MHP ve Ülkü Ocakları'ndan geçen herkes öyle veya böyle MHP davası ile ilişkilendirilerek aksiyoner bir hareketin mensupları olarak zindanlara atıldılar; eğitimleri yarım kalsın, tamamlayamasınlar diye. Bu arada siyasal İslamcıların ise önleri tamamen açıldı ki; sonraki dönemlerde iktidara geldiklerinde yetişmiş kadroları oluşsun diye.
Türk milliyetçilerinin yetişmiş mensupları hapisteyken dışarıda kalan genç mensupları ise olur da abilerinin kaldıkları yerden mücadeleye devam ederler diye buna mani olmak adına beyinlerini din ve inanç problemleriyle ile meşgul ederek adeta "Günahlardan arınmak için tövbe almak" amaçlı bir müessese icad edilerek "malum dini tarikat"a bilerek planlı bir şekilde yönlendirildiler. Ne garip ki; bu planlanmış projenin bir ayağı da hapishanelerde etkin kılınmış; hapisten çıkan bir grup ülkücü, hareketin mevcut haliyle "yeterince İslami olmadığı" saikla farklı siyasal oluşumların temellerini atarak adeta Türk milliyetçiliği Hareketi artık düşürüldüğü yerden kalkamasın istendi.
Bu yol ve yöntemlerle Türk milliyetçiliği hareketi üzerine nihai amaçlarına erişemeyeceklerini anlayan plan ve proje sorumluları MHP'nin misyonunda güncelleme yaparak değişime gittiler, o da;
"Devletin varlığı, milletin bütünlüğü için ihtiyaç duyulduğunda doğal refleksi koruyacak kadar asgari düzeyde MHP'yi vesile kılarak Türk milliyetçiliği hareketinin varlığını daim kılmak, yine MHP'yi vesile kılarak iktidara talip olacak kadar büyümesine, özgüven sahibi olmasına müsaade etmemek"

Askıda ekmek...?

"Askıda ekmek" ve "Camiye yardım"a son verdim. AKP'yi sürekli iktidarda tutan şey ondan memnuniyet ise....
O AKP'ye verilen oylar aynı zamanda bizlerin de niyetlerimizi ve davranış biçimlerimizi güncelleyip, onaylama veya onaylamama anlamına geldiğine göre...
Buradan çıkardığım sonuç; ne camilerimizin ne de insanımızın bizlerin yardımına ihtiyaçlarının olmadığıdır.
Artık kendime yardım etmeye karar verdim; "Askıda çay" usulünü uyguluyorum. Her sabah demliğe üç yemek kaşığı değil iki yemek kaşığı çay koyuyorum ki; yapmış olduğum tasarruf ile bir zamanlar randevulaştığım çay bahçelerinde yine arkadaşlarım ve dostlarımla buluşup onlara çay ısmarlayabileyim diye.

Türk milliyetçisiyim sağcı değilim

Adam "Türk milliyetçisiyim ve sağcıyım" diyor. Allah diyene selamet versin ama ben itiraz ediyorum, kabul etmiyorum.
Sağcı cahil, yeniliklere kapalı, biraz da yobazdırlar, Türk milliyetçileri ise aydındır, çağı iyi takip eder, okurlar. Fikir ve düşünce üretirler. Realist ve aksiyonerdirler.
Türk milliyetçileri çıkar hesabı yapmadan, mağdur olma pahasına devletine ve milletine sahip çıkarken sağ hep ihanet içinde olmuştur. Onları bulundukları yerden kımıltacak sadece dini argümanlardır, diğer değerlerin hiç önemi yoktur. Seccadelerini serip namaz kalacakları yerlerinin olması onlar için yeterlidir. BOP onlar için en büyük seccadedir.
Aşağı yukarı tüm darbelerin döllenmesi, devamında girişimleri veya gerçekleşmesi de sağın rahminde olmuştur.
Çok tuhaf; sağ darbe p.çlerini kendi rahminde peydahlarken müsebbibi olarak da özellikle hep cumhuriyet değer ve kazanımları ile yetişmiş solu ve Türk aydınlarını görmüş, suçlamıştır. Yine ne tuhaftır ki; özellikle CHP bu anlamda yeterli etkin, yetkin, vizyon sahibi genel başkan ve yöneticilerine sahip olamama talihsizliği ile üzerine yıllardır süregelen algılarla giydirilen bu kirli gömleği bir türlü çıkarıp atamamıştır.
Millet ittifakı belki bu kısır döngünün panzehiri olabilirdi ancak gene tekrarlayacağım; CHP'nin süregelen kurumsal vizyonsuzluğu (5'li WhatsApp grubu kurarak sağ'ın eksiğini tamamlama senin neyine) ve diğer ittifak birleşenlerinin basiretsizliği ile kastettiğim şans heba edilmiştir. CHP kısmen, MHP ise tamamen "Sağ'laşmış"lardır.

Can Atalay'a sahip çıkmamız insanlığımızdandır

Neymiş efendim; Can Atalay'ın hapisten çıkarılıp meclise girmesini bir milliyetçi olarak nasıl istermişim, bu sosyalist TİP aşkım da nereden geliyormuş.

Herkes bilmelidir ki; milliyetçi, ülkücü, Türkçü veya turancı olmadan önce insanım. Önce insan olmak, sonra insana layık sıfatlara talip olmak, elde edince de hakkını vermek lazım.
Türk milliyetçisi, ülkü ocakları başkanı rahmetli Sinan Ateş'in katledilmesi sonrasında fikir namussuzluğu yapıp suskunluğu tercih edenler karşısında elbette "Sinan Ateş'in katilleri bulunmalıdır" diyen fikir namusuna sahip Ahmet Şık'ı da Can Atalay'ı takdir ederim, mağduriyetlerini dile getiririm.
Sinan Ateş'in hatırasına sahip çıkan Türk milliyetçisiyim ama aynı zamanda yine Sinan Ateş'in katillerinin takipçisi olacağını ilan eden Ahmet Şık'ı, Can Atalay'ı takdir edecek kadar hümanist ve demokratım. Böyle olmaya yüreği yetmeyen, özgüven sahibi olmayan biatcı köleler beni sorgulamak sizin haddinize düşmez.
Önce insan olun... sonra ne olursanız olun. Sinan Ateş için vah bile diyemediniz... utanmazlar.