26 Şubat 2018 Pazartesi

MERAL AKŞENER DEMİŞ Kİ


Meral Hanım bir laf etti, ortalık karıştı; iyi ki de karıştı. Sanırım iki veya üç yıl önce “Türk siyasetine bir kadın eli değmeli” dediğimi, hatta yazdığımı hatırladım. Nitekim bir kadın eli değdi ve siyasi arena hareketlendi. Hele bazıları var ki; “Biz gocaman gocaman, kelli felli herifler varken, sen nereden çıktın, biz yapacaktık o işi’’ hayıflanması ile fesatlık çukuruna düşüp, debelenip duruyorlar. Oysa ki; Meral Akşener üzerinden evlerindeki analarını, bacılarını, eşlerini ve kızlarını rencide ettiklerinin farkında değiller.
...
Sosyal bilimci falan değilim. Google'e girdim notlarımı aldım. Okumasını yazmasını bilen herkesin varabileceği hükümlere vardım ve değerlendirmemi paylaşmak istedim.
...
Meral Hanım Sözcü Gazetesine yaptığı söyleşide ne demiş; “AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın kaba ve küfür seviyesinde bir milliyetçilik söylemi var. Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan, Erol Güngör böyle bir dili hiç kullanmadı. Bizim anlayışımızda böyle bir dilin milliyetçiliği yok. Bizim milliyetçiliğimiz Ernest Renan’ın milliyetçiliğidir. Soyut milliyetçiliktir. MHP Genel Başkanı’nın ağzından da Erdoğan tarzı milliyetçilik tanımını hiç duymamışsınızdır. ‘Gün gelir değiştirir, dönerim’ diyebilir. Ama dönüşümlerinin geldiği yer zikzaktan öteye gitmez.”
...
Peki Ernest Renan millet ve milliyetçilik üzerine ne demiş; “Bir millet bir ruhtur, manevi bir varlıktır. Bu ruhu, bu manevi varlığı, hakikatte bir olan iki şey teşkil eder. Biri mazide, öteki haldedir. Biri, müşterek olarak zengin bir hatıralar mirasına konmadır; öteki, bugünkü birlikte yaşama rızası, tüm olarak elde edilen mirası değerlendirmeye devam etme iradesidir”
Bu sözlerden anlaşılması gereken, Renan’a göre Milliyetçilik; dil, din, tarih, kültür ve ülkü birliğiyle oluşan Milletinin menfaatlerini gözetmek, milletini sevmek ve korumaktır.
...
Renan’ın “Birlikte yaşama rızası, tüm olarak elde edilen mirası değerlendirmeye devam etme iradesi” olarak tanımladığı şeyin adı milliyetçilik değil midir. Meral Hanım'ın Ernest Renan’ın bu düşüncelerine atıf yaparak “Bizim milliyetçiliğimiz Ernest Renan’ın milliyetçiliğidir” demiş olmasının Türk milliyetçiliğine ters gelen nesi vardır. Sürekli “Türk milliyetçiliği soy, sop; yani ırkçı milliyetçilik değil, kültürel milliyetçiliktir’’ demiyor muyuz. O halde koparılan yaygara nedir. Ernest milliyetçiliği denince Fransız milliyetçiliğini anlayanlar için Meral Hanım ne yapabilir ki.
Meral Hanım Türk siyasetini hareketlendirdiği gibi aynı zamanda dilinin düzeltilmesi ve düzelmiş dil ile entelektüel boyutta fikri tartışmaların öncülüğünü yaparak, demokrasimize olumlu katkılarda bulunuyor. Yani demek istiyor ki bağırıp, çağırmaya ne gerek var; fikriniz, zikriniz varsa çıkın ortaya tartışalım diyor.
Keşke otuz yıl önce olduğu gibi bugün de siyasi liderler bir araya gelip, televizyonlarda bu tür tartışmaları yapabilseler, keşke bu özgüvene sahip olabilseler. Ancak, maalesef; otoriter liderlerin belki de ortak özelliklerinden olsa gerek bu tür tartışma ortamına girmek istemezler; zira ülkemizdekilerin özgüvenleri buna müsait değil. Hele ki en otoriter olan ikisi hiç müsait değiller. Bunlar konuşacakları, çıkacakları ortamı kendileri belirlerler, sonra da kendi kendilerine atıp tutarlar. Çünkü karşılarında “Yanlış söylüyorsun, o dediğin öyle değil’’ gibi bir itirazla karşılaşma riski sıfır da ondan.
Özgüven sahibi insanlar entelektüel boyutta görüş ve düşüncelerini izah ederlerken; etkilendikleri görüş ve düşünce sahiplerine atıf yaparlar ki; konuşmalarını zenginleştirmek, daha da anlaşılabilir kılmak içindir. Kaynaklara atıf yapmak sohbeti daha kaliteli kılar, derinlik kazandırır. Meral Hanım bir anlamda bunu yapmıştır.
Öte yandan İYİ PARTİ, Türk milliyetçiliğinin yeniden tanımını yapıp, onun üzerine kurulması düşünülmüş bir parti değil ki. Esas gaye, “Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem”e dönme mücadelesini daha kolay kılmak için kurumsal bir kimliğe ihtiyaç duyulmasıdır. Bu mücadelenin parti kimliği ile yapılmasına engel olamayanlar, benzer kurumsal düşünceye sahip olan Türkiye Kamu-Sen gibi, Türkiye Barolar Birliği gibi örgütlü yapılara da müdahale etmeye başladılar. İşte bundandır ki; Meral Hanım'ın konuşmalarını takip ederek, ellerindeki cımbız ile ayıklama yapıyorlar.
...
Oysa bilselerdi(Aslında biliyorlar) ki; Atatürk’ün Ziya Gökalp’den, onun da Emile Durkheim’den etkilendiğini; belki de Meral Hanım'ın ne demek istediğini daha iyi anlayabileceklerdi. Kaldı ki; Ziya Gökalp Emile Durkheim’in görüşlerinden etkilenerek ‘’Türkçülüğün Esasları’’ eserini yazmıştır. Ama esas amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğundan, geçek niyetlerini pekala anlayabiliyoruz.
Ama umarım beklenmedik bir gelişme olur; Meral Hanım'ı TV programlarına çağırırlar, kendisine ne demek istediğini sorarlar; böylece Meral Hanım ve İYİ PARTİ kendisini ifade etme şansına kavuşur.
Mehmet Soral


22 Şubat 2018 Perşembe

BU HAFTA KONUŞULANLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİMİZ

Parlementer Demokrasiden ''Kalleş Demokrasi''yengeçiş.
Evet,  "Parlementer Demokrasiyi" terk ederek, "Kalleş demokrasiye" doğru fora yelken gidiyoruz.
...
Partilerimiz, hangi partinin kiminle fingirdeşip, koynuna gireceği belli olmayan bir izdivaca zorlanıyor.
...
Seçmelerin tercihlerini, birilerinin paşa gönlüne göre verdiği kararla, çoban Hüsamettin'in sürüsünü belirlediği avluya zorla sokmaya çalışması misali bir seçme ve seçilme anlayışı. Çok partili demokrasilerde esas olan partilerin seçim ittifakı değil; bizatihi her birinin tek başına iktidar olmasıdır. Esası terk edip, tali unsura odaklanılırsa ona demokrasi değil, başka şeydir.
...
Yani demem o ki; bu ittifak şekli, kendi gücüne güvenerek tek başına seçime giren partilere seçim yarışında kalleşlik yapan bir seçim sistemidir.
Her zaman kalleşlik değil, mertlik kazandığına göre seçimlerde ittifakın hayrı görülmeyecektir.
...
Bütün bunların nedeni, ülkücülerin başlattığı ve İYİ PARTİ olarak kurumsallaştırdığı "Cesurlar Hareketi"ni cezalandırmaktır. Attıkları ağın kendi ayaklarına dolanacağını düşünüyorum. Siyasi yarışta, güçlünün gücünü kullanarak mağdur yaratma oyununu her zaman Türk milleti mağdurdan yana tavır alarak, bozmuştur.
...
Kenan Evren de zamanında millete MDP (Milliyetçi Demokrasi Partisi) lehine, ANAP aleyhine oy tercihinde bulunmasını telkin ermişti ama tam da tersi tecelli etmişti, yine benzeri olacaktır. 
...
Partilerin ilke ve inançları yerle yeksan olmuştur. Kimin kime ne zaman, nasıl madik atacağı belli değil. Birbirlerine en ağır ithamlarda bulunanlar koyun koyuna olabiliyorlar. Toplum her türlü sürprize hazır olmak durumunda.
...
Müsebbibi olanlar bu durumu "Devletin bekası" için deyip, izah ediyorlar. Diyenler dersin, benim için beka; insanın onuru, şerefi ve haysiyetini kaybetmeme uğruna verdiği mücadelede gösterdiği azim ve kararlılıktır.
...
Ben şeref ve haysiyet kavramlarının siyasetteki onurunu kurtarmak için verilen mücadelenin içinde olmayı tercih ettim. Bu çok değerli kavramların günlük yaşamda hakkını veremeyenlerin, üzerinde taşıyamayanların "Devletin Bekası" gibi yüce bir tanımlamanın içini doldurmaları mümkün değil.
...
Tarih her zaman muktedir olan güçlünün yanında yer alanları değil, onların haksızlıklarına, hukuksuzluklarına hayır diyebilmiş "Cesurları" anlatır ve anar.
...
Bu arada sürekli ismi telaffuz edilen bir cumhurbaşkanı adayı var ki...
Kendisine "Yezid başı" diyenlere onurluca bir duruş sergileyip, iki kelam edemeyenlerden bu millete Cumhurbaşkanı olmaz. Eğer bir tehdit hissedip, sesini çıkarmaktan imtina ediyorsa; değil Cumhurbaşkanı olmak, ondan hiç bir halt olmaz. Kendini bile savunacak kadar riski göze alamayanlar, Türk milletinin hangi onur savaşında baş komutan olabilecektir. 
...
Eşinin başörtüsü için ülkemizi Avrupa'ya şikayet eip, demokrasi mücadelemizi ise sindiği delikten izlemekle yetiniyorsa; ondan Cumhurbaşkanı olmaz.
...
Kısaca son 15 yıla itirazı olmayanın Cumhurbaşkanlığı da olmaz. Biz yakasına papyon takacak adam aramıyoruz.
Şimdi döndük mü en başına
CHP ve "Değişimci cesur Türk milliyetçileri" bugün gelinen noktayı kaç sene önce tahmin ederek, sürekli hükümeti uyarmışlardı. Ancak hükmet ve Aktroller "Katil Esed" sıfatını kin ve öfke eşliğinde uyaranlarla bütünleştirerek, kimliklerine boca etme derdine düştüler.
...
Söylenen neydi; Suriye merkezi hükümet ile diyalog kesilmemelidir, kurulmasının yolları aranmalıdır.
Özelikle "Katil Esed demeyelim, ilişkilerimizi iyi tutalım" diyen Kılıçtaroğlu'na demediklerini bırakmadılar.
Bugün Esad ile yakınlaşan PYD'nin yarın da ÖSO ile anlaşmayacağı ne malum. Bölgede mücadeleci grupların hiç birisi "Milliyetçilik" adına değil, görevli oldukları taşoranlık adına mücadele ediyorlar ve doğal olarak başı da sonu da bataklık olan bir süreç işliyor.
...
Tek çözüm, ülke bütünlüğü için Suriye merkezi Hükumetinin tekrar otoriteyi sağlaması için kendilerine yardımcı olmaktır. Hele ki bundan sonraki süreçte tarumar olmuş Suriye'nin yeniden inşasında büyük rol oynayabiliriz. ABD'ye hesap sorup, oyununu bozmak istiyorsak; böyle bir süreci başlatmakla çok akıllıca bir iş yapmış oluruz.
...
ABD'nin ihanetine karşı en büyük argümanı komşularımızla samimi ilişkiler geliştirerek kurabiliriz. Yeniden güçlü ve samimi bir Ortadoğu paktının kurulmasının öncüsü olabiliriz. ABD ve Rusya'ya rağmen çok zor olsa da; güvenilir bir devlet imajını sağladığımızda bunu başarabiliriz. 200 küsur yıllık geçmişi olan bir ABD 10 bin km öteden gelip, buraları dizayn etmeye kalkabiliyorsa; bölge sakini bir ülke olarak komşularımızla iyi ilişkiler kurarak sinerji yaratıp, bunu pekala başarabiliriz.
...
Sürecin başında, Suriye'de henüz "Arap Baharı" sahtekarlığı devreye sokulmamışken her şeyden önce Davutoğlu'nun "Stratejik derinlik" denen düşünceleri çöpe atılıp, sonra da empati yapılarak; nasıl ki gezi eylemleri sırasında dış güçlerin ülkemizin iç işlerine karışmalarını istemediğimiz gibi biz de benzerini Suriye gibi başka ülkeler için yapmamanız gerekirdi. Efendim "Esad şu idi, bu idi" falan diyerek kendimize mazeret yaratacak olursak; pekala başka ülkeler de bizim ülkemiz ve yöneticilerimiz için aynı gerekçeleri öne sürebilirler. 
Karadeniz kumpası
AKP+MHP İttifakının sembolü
Bir lokantaya girdim, Karadenizli birisinin. Muhterem gene bangır bangır bağırıyor. Ya sabır deyip, verdim siparişi bekliyorum.
...
Konuşma değil adeta gürültü. Üslupta kin var, nefret var, aşağılama var... var oğlu var. Bir bekledim, iki bekledim; baktım dayanılır gibi değil. Gayri ihtiyari "Kardeşim ille de bu meret açık kalacaksa, bu gürültü devam edecekse yiyeceğim yemeğin ne tadı, ne de tuzu olacak; açsana bir belgesel kanal" deyiverdim.
...
Belgesel kanalını açtı mevzu, Karadeniz'de fındık bahçelerine dadanan ayılarla mücadele.😂Velhasıl kelam lokantaya girdik; sahibi Karadenizli, bağıran muhterem Karadenizli, TRT belgeseli açtı, programın konusu Karadeniz.
Ne yapalım, çekeceğimiz varmış. 😂

Hukuk cevap versin...
Türk asıllı Alman vatandaşı gazeteci "Geçen sene niçin tutuklandım, şimdi ise niçin serbest bırakıldım anlayamadım" demiş.
...
Tabi ki ülkem vatandaşı olarak beni ilgilendiren; birisine niçin tutuklanıp, sonra da niçin serbest bırakıldığını izah edememiş bir hukukumuzun olmasıdır.
Soy ağası safsatası
Soy ağacı safsatası ile soysuzluk mu yapılıyor. Resmen rezil bir durum. Anneannemin annesi sağ görünüyor, soy ismi de annemin kızlık soy ismi. Oysa falanca oğullarının kızı filanca gibi bir soy ağacının olması gerekmezmiydi. 1857'ler de yaşamış birisine cumhuriyet döneminde verilen soy isim nasıl verilir anlamak mümkün değil. 
...
Atalarım göç ede ede ekilmeyen, biçilmeyen, susuz, çorak bir dağ köyünde soluklanıp, "Ha burası bizim olsun" deyip, kaldıklarına göre anlaşılıyor ki köyüm özbe öz Türk.😊Çünkü farklı bir etnik kimlikte olsaydık onca göçten sonra verimsiz dağ köyünde konaklamayı düşünmezlerdi. Klasik Türk aklı, belli ki biraz "Havadar olsun" demişler; suyun, toprağın hesabını yapmamışlar. 😊
...
Farklı etnik kimliğim çıksa bile bu sefer de Türk milletine şükranlarımı sunarım ki; "Etnik kimliğimi unutturacak veya aratmayacak kadar beni kendinden bilmiş, ayrımcılık yapmamış ötelememiş, bağrına basmış, kucak kucağa yaşamınız" derim.

Demem o ki; benim için her kapı Türklüğe çıkar. 
İki parti milli ittifakı oluşturuyorsa, geriye kalan ''gavur ittifakı'' mı?
İki liderin paşa gönülleri istedi diye kendilerini ve peşlerinden sürüklediklerini ''Milli ittifak''a dahil, diğerlerini hariç, gayri milli, hatta hain görmek resmen bölücülüktür ve kesinlikle red ediyor, aynen muhataplarına iade ediyorum. Eğer ''Millilik'' bir ölçü ise; kendilerinin milli olduklarının tescilini kimden almışlardır acaba.
...
ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanı olduğunu, siyasi coğrafyasının merkezinin de Diyarbakır olacağını bizatihi kendi ağzından duyduğumuz muhteremin; devri-iktidarında ABD'nin taşoranı Fetö'ye Türk Ordusunun kozmik odasını teslim etmişlerken milli kalmayı başarıyor da; bizler bütün BOP dahil olmak üzere üzerinden hasıl olmuş sonraki tüm gelişmelere hayır dedik diye mi gayri milli olacağız. Hadi canım sende.
...
Ne milli ittifakı be; her iki ismin koltuklarının bekası için sürdürdükleri birliktelik. Öyle lanet olası koltuk bekası ki; uğruna şerefler, haysiyetler, onurlar bile ayaklar altına alındı.
...

Efendim önce devlet immiş de; falanmış da, filanmış da. Kimse kusura bakmasın; bana onursuz, şerefsiz, haysiyetsiz; hatta zürriyetsiz diyen birisi ile hangi devlet ve milletin bekası için kader arkadaşlığı yapabilirim. Bu ağır ithamları karşılıklı kabul edenlere de hiç bir şekilde kutsiyet atfettiğimiz değerler emanet edilemez.

Cumhurbaşkanı ve püsküllü, Atataürk ve Cumhuyet düşmanı meczubu ziyaret eden 
Bu resimdeki her iki kahraman da çelişki içerisindeler.
Ölüm döşeğinde dahi Cumhuriyet değer ve kazanımlarına karşı kin ve nefretini başındaki feste simgeleştirdiğini dünya alemin bildiği muhtereme sormak isterim; "Kin kustuğun değerlerin, yani cumhuriyet değer ve kazanımları sayesinde Cumhurbaşkanı olmuş birisinin seni ziyaret etmesinden rahatsız duymuyormusun."
...
Diğer kahramana da gelince; "Madem ki T. C Devletinin Cumhurbaşkanısınız; Rize'nin İkizdere İlçesinde mütevazi bir ailenin evladı olarak dünyaya gelmiş olan sizi; bulunduğunuz makama taşıyan cumhuriyet değer ve kazanımlarına karşı kin kusan, yetmeyip savaş açan birisini hangi ahde vefa gereği ziyaret ediyorsunuz.
...
T. C Devleti'nin Cumhurbaşkanı sıfatı ile ziyaret ediyorsanız şiddetle protesto ediyorum; kişisel dostluğunuza binaen ise; vallahi ne diyeyim, dışarıda inzibatlar beni bekliyor olabilir.😊
...
Hani bunlar Atatürk'ü anlayıp, sevmişlerdi ve biz de "Bunlar Allah bir deseler bile inanmayacağımızı; zira Allah bir derken, eğer menfaatleri söz konusu ise "Tek"liğini kasdetmediklerini pekala iddia edebilirler demiştik. 
...
Dolayısıyla, Atatürk ve ailesine en büyük hakaretleri yapıp, iftiralar atan "Lozan zafer değil, hezimettir" diyen püsküllü, meczup Kadir'in; Türk milletini temsil makamınca ziyaret edilmesini; hiç de yadırgamadığımı ama çok üzüldüğümü belirtmek isterim.
...
Bu ziyareti yüreklendiren bizatihi Türk milletinin kendisi olup, gaflet ve dalalet içinde olmasıdır.
Kendisine isminin ilki ile hitap edilmesine bile tahammül edemeyen muhteremin, Atatürk ve ailesine en ağır ve aşağılık iftiraları atan "Püsküllü meczup"u Türk milletine yaptığı hangi hizmete binaen vefa adına hastanede ziyaretinde bulunmuştur; anlamak mümkün değil.
...
Şimdi böyle bir gerçek ülkemizde yaşanırken; HDP seçiminden CHP'ye veya İYİ PARTİ'ye gelebilecek oyların "Namusunu" sorgulayacağız öyle mi.
Sorgulayana tek sözüm, "Hadi git yat" derim.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

18 Şubat 2018 Pazar

SEVGİLİ FIRAT SEN ONLARI BİLİYORSUN

Meral Akşener Hanım'ın İzmir'de PKK'lı bir katil tarafından katledilip, şehit edilen Fırat Çakıroğlu'nun mezarını ziyaret etmesini siyasi show olarak gördüklerini paylaşanlar var. Maalesef bunların içinde, rahmetli Fırat şehit edilmeden önce ''PKK'lı eşkıya çetesinden rahatsısız; bizlere bir şeyler yapabilirler; yetkilileri uyarın, gerekli önlemleri alsınlar'' feryatlarına aldırış etmedikleri gibi, cenazesine gitme vefasını dahi göstermeyenler de var. 
...
Siz halt etmişsiniz. Fırat Çakıroğlu son dönemde gencecik yaşında şehit verdiğimiz ülkücü bir evladımız; sembol bir isimdir

Bizzat vefa gösterip, cenazesine katılmış önemli bir siyasinin, daha sonra kabir ziyaretinde bulunmasının garipsenecek nesi var Allah aşkına! Peki Meral Hanım rahmetlinin cenazesine katılınca niçin benzer şeyleri söylememiştiniz; çünkü vefasızlığınızın utancını yaşamak gibi bir gerçekle yüz yüze gelecektiniz değil mi.
...
Ülkücü cesurların projesi olan; diğer siyasi görüşlere mensup, vatanseverlik paydasında birleşen insanların da katılımı ile ete kemiğe bürünen İYİ PARTİ'nin Genel Başkanının İzmir'e gitmişken; Fırat Çakıroğlu'nun mezarını ziyaret etmemesi düşünülemezdi, aksine vefasızlık olurdu. Bu çirkin yorumu yapanlar malum ''Kabir ziyareti''ni karşıtlık üzerinden, bizler ise vefa denen bir akide üzerinden görüp, okuyup, değerlendiriyoruz. Bu anlamda sizlerin ne düşündüğünüzün toplum nezdinde esamesi bile okunmuyor muhteremler.
...

Fırat'ı mızın uğruna şehit olduğu ülkülerini birilerinin koltuğu, birilerinin siyasi ikbali için yine birilerinin ayakları altına itenler; hangi edep, adap ve insanlık anlayışı ile cenazesine dahi katılmadıkları halde,  şehidimizin ismi üzerinden siyasi göndermeler yapabiliyorlar. 
Ayıptır, ayıp.
...
Yapılmak istenen; Meral Akşener'e duyulan kıskançlığın fesat ruhlarda biriktirdiği kin ve öfkenin dışa vurulması halidir. Bunu yapmasalar belki de kurdeşen olacaklardı. Bu hal onlar için daha hayırlı demek ki(!) Ayrıca millet bilsin; kim vefalı, kim vefasız; kim iki yüzlü, kim fırsat düşkünü.
...
Sevgili Fırat sen hepimizi nasıl olsa biliyorsun; çünkü Allah (C.C) şahidimiz. Ruhun şad, mekanın cennet olsun.
Ruhu için Fatiha.
Mehmet Soral
soralmehmet@gmail.com

16 Şubat 2018 Cuma

SÖYLENENLERİN SÖYLETTİKLERİ

2019 genel seçimleri 16 Nisan referandumunun rövanşı olacaktır. 
Yani, "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"ne mi devam edeceğiz yoksa "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e mi döneceğiz oylaması olacaktır. 
...
Dolayısıyla, şahsen benim İYİ PARTİ'nin mensubu olarak kurumsal kimliği altında verdiğim mücadeledeki asıl amacım Sayın Meral Akşener'i "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e dönme mücadelesinde siyasi önder olarak görüp, gerekli desteği vermektir. 
...
Tekrarlıyorum ki; Erdoğan'nın 2019 dan sonra da Cumhurbaşkanlığının devamı halinde genel seçimlerde İYİ PARTİ 200 milletvekili çıkarsa dahi benim için hiç bir anlamı olmayacaktır. Nedenini öğrenmek isteyenler "Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"ni bir daha okusunlar.
Dolayısıyla, kurulan teşkilatlarda o yanlışlıklar olmuş, bu eksiklikler varmış dedikodusuna hiç aldırış bile etmiyorum. 
...
2019 seçim sonuçları ilan edilene kadar, İYİ PARTİLİLER olarak, diğer tüm hususları ertelemek şartıyla tek seçek karşısında iki farklı karardan birisini vermek durumundayız; Sayın Meral Akşener'in "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"in ilk cumhurbaşkanı olmasını istiyormuyuz, istemiyormuyuz.
...
Mahalli seçimlere gelince; zerre kadar kafamı yormuyorum bile; niye yalan söyleyeyim ki." "Türkiye" ve" Türklük" ile hesaplaşmaya girişildiği bir süreçte; iktidarda Erdoğan iken İstanbul Belediye Başkanı İYİ PARTİ'li olsa ne yazar. 


Biz bir kısım Türk milliyetçileri olarak
Şimdi bizler, bir kısım cesur yürekli Türk milliyetçileri olarak, maalesef irademiz dışında "Birisi" sayesinde yine "Birisinin" ayakları altına itildiğimiz yerden kalkmayı başardık; sıra geldi bunun hesabını sormanın onurlu mücadelesini vermeye,veriyoruz da. 

Eğer Hande Fırat demokrasi kahramanı ise...
15 Temmuz'un basın kahramanı Hande Fırat'dan bir kahramanlık daha bekliyoruz; 16 Nisan 2017 den beridir kendine sansür uygulayan medyaya karşı Meral Akşener'i programına çağırsın.
...
Hande hanım sahici kahramansa, bunu yapar diye düşünüyorum. Öyle ya; karşısında namlusu kendisine yönelmiş ne bir fetöcü silahı, ne de CNN'e yönelmiş bir tank namlusu. Yoksa bunlardan daha vahim başka bir tehdit mi var ki; Meral Hanım'ı TV'ye çıkaramıyorlar.
... 
Sanmıyorum; alabildiğine genişletilmiş özgürlüklere sahip bir ülkemiz ve demokrasimiz var(!)


HDP üzerinden korku salma kurnazlığı
Ben senin bu cümleni üfüren aklını sevim e mi.
Aktrol gazeteci CHP'li sözcüye "HDP, ikinci turda CHP'nin adayını desteklerse; CHP bunu nasıl izah edecektir." 
...
Trol kardeş sorun CHP'nin bunu nasıl izah edebileceği değil, sorun sizin de tahmin ettiğiniz akıbetinizin dizlerinizde yarattığı çözülmedir.
...
Eğer AKP fetö'yü devletin her tarafına yerleştirip, sonra da 15 Temmuz hain kakışması ile karşı karşıya kalmışsak; ve de AKP bundaki payını millete izah edebilmiş ve üzerinden bir de seçim kazamışsa; CHP de İYİ PARTİ de kendilerine verilen her oyun nereden gelirse gelsin izahını anamızın ak sütü gibi helal görüp, izah edebilir. 

...
Aktroller şimdi de HDP'nin özelikle önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki kilit rolünü çok iyi gördükleri ve de HDP seçmeni üzerine herhangi bir umut besleyemeyeceklerine kesin kanaat getirmiş olmalılar ki; bu sefer bize yar olmayan CHP ve İYİ PARTİ'ye de yar olmasın dercesine; muhtemel bir desteği de mani olmak için HDP'nin desteklediği her partiyi potansiyel suçlu ilan etme stratejisini yürütmeye çalışıyorlar.
...
Vallahi, o zaman ben de derim ki; PKK otuz beş yıldır Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı akıttığı kan ve gözyaşı, kıydığı canlar da dahil olmak üzere yaptığı ittifaklar ile her türlü kalleşliği deneyip, yapmadığını bırakmadı ama hiç bir iktidar devlete sızmasına da; yerleşmesine de fırsat vermedi. Dahası hiç bir iktidar PKK'ya "Ne istediniz de vermedik" deme ihtiyacı duymadı.
...
Kaldı ki 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimi aslında "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"ne devam edelim mi, etmeyelim mi referandumu şeklinde olacaktır. Erdoğan dışında diğer adaylar "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e dönmeyi vaad ediyorlar. Dolayısıyla, Saray koalisyonu karşısında "Demokrasi bloku" oluşacağından, AKP'nin bütün köprüleri yıkıp, sadece bir geçenek bırakarak, herkesi tek köprüden seçmeye zorlaması karşında HDP ile demokrasimizin oylamasında aynı paralele düşmüş olmak CHP ve İYİ PARTİ için bir handikap değil, aksine AKP ve MHP için utanç vesilesi olmalıdır.


Sene 2019 ve Meral Hanım Cumhurbaşkanı
Bir an için zamanı erkene çekip, düşünelim lütfen. Sene 2019 aylardan kasım;Türkiye'de seçimler olmuş ve Meral Akşener
Cumhurbaşkanı.
...
Hayal etmek bile alnımın ortasında uzun zamandır yer etmiş ağrının, bir bedeni terk eden ruh misali terk-i diyar ederek, yerle yeksan olduğunu hissettim. 
...
Saygı dilinin hakim olduğu; ağır ağır, oldukça sakin bir tonla; üstüne üstlük bir de kadın sesinden, şiirsel anlatımla ülke ve millet meselelerini dinliyoruz Sayın Cumhurbaşkanımızdan. Kin yok; nefrete yok; öfke yok. Düşünebiliyormusunz; tarifini yaptığım günler hakkımız ve yaşamak için de ille de uzayı keşfetmemize gerek yok; dalında asılı meyve misali uzanıp alacağız.
...
Zamanı erkene alıp, bunları hayal edince ne kadar da yorgun ve bitkin olduğumu fark ettim. Aslında AKP seçmeni de dahil bir an için AKP'siz, Erdoğan'sız ve trolsüz Türkiye düşünecek olsalar; onlar da ne kadar yorgun düştüklerini fark edeceklerdir. Bütün mesele yeterince cesur olup, değişimi hayal edememeleridir. Çünkü sadece biz muhalifler değil, AKP'liler de dahil olmak üzere 12 Eylül rejim şartlarından daha beter, tehditkar şartların kabul edilmesi ve bunlar eşliğinde yaşamayı sürdürmek olası değil.
...
Ama bu iş oyla oluyor diyenlere; yazdığımız her cümleyi tekrar tekrar gözden geçirme ihtiyacı duyup, tehdit hissederek muhaliflik yaptığımız bir ortamda; vatandaşa "Bu günden daha güzel günler bizi bekliyor, düşün peşimize" diyebilmemiz mümkün mü.
...
Cumhurbaşkanlığının en güçlü muhalif adayı 25 Ekim 2017 den bugüne ulusal yayın yapan (Halk TV) hariç hiç bir TV kanalına çıkarılmıyorsa; bir kafes içine hapsedilmiş halka, kafesin dışındaki gerçek dünyanın, gerçek güzelliklerini nasıl anlatacağız peki.


İlker Başbuğ ne dedi ki
Saray koalisyonunun kopardığı fırtına karşısında İlker Başbuğ'un söylediklerini tekrar tekrar dinledim.
...
Şahıs ismi vermemiş, parti ismi vermemiş ama her ne hikmetse alınanlar sadece Saray koalisyonu.
...
Annenin "Bunu kim yaptı" sorusuna esas suçlu çocuğun "Ben yapmadım" telaşı ile bir anlamda itiraf etme hali.
...
Bu ne tahammülsüzlük Allah aşkına. Türk Ordusu'na komutanlık yapmış, asker psikolojisini en iyi bilen, üstelik de hükümetin "Ne istedilerse verdikleri" tarafından mağdur edilmiş birisi; askerin görevini gönül rahatlığı içinde yapması ve onlara moral desteği için düşüncelerini açıklamış.
...
Sayın Saray koalisyonu; bu ülkenin insanı olup yine bu topraklarda yaşıyor olmamız sizin himmetiniz ile bizlere sağlanmış bir lütuf değil ki. İlker Başbuğ da ülkemizin birinci sınıf vatandaşı ve onun da Türk milletini, ordusunu sahiplenme duygusu ve hakkı vardır; bu saiklerle fikrini, düşüncesini açıklama özgürlüğüne sahiptir. Koskoca Türk Ordusuna komutanlık yapmış bir paşayı azarlamak yerine, eskiden de uyarılarını dikkate almayıp, mağdur ettiğiniz gibi tekrar aynısının olmamasını dikkate alarak bence tecrübelerinden yararlanmayı düşünseniz daha iyi bir iş yapmış olursunuz; zira aldatılan o değil, siz olmuştunuz. 
...
Saray koalisyonunun kin ve öfkesinin arkasındaki gerçek nedeni tamamen ve tamamen kendilerine muhalif olan herkesi susturmaak için psikolojik baskıya yönelik, bir anlamda tehdittir.
...
Beyler biz muhalifler bu ülkede sığıntı falan değiliz ve sizlerin lütufu ile de yaşamıyoruz. Elbette İlker Başbuğ da dahil olmak üzere devletimiz, milletimiz için duyduğumuz endişeleri her vesile ile dile getireceğiz, getirmeye de devam edeceğiz. Kim demiş ki; devletimizi siz muktedirlere bahşettiğimizi. 

...
Meselenin aslı şu; İlker Başbuğ ve O'nun şahsında çıkabilecek veya gösterile bilinecek güçlü cumhurbaşkanı adaylarına ''Sakın aklınızdan bile geçirmeyin; tepkimizden de anlayabileceğiniz gibi engel olmak için eski dosyalarınız da dahil olmak üzere, her şeyinizi engel olmak adına ortalığa döker, saçarız.''
Çünkü İlker Başbuğ'a isnat edilen kumpas davası hala neticelenmiş değil. Bir anlamda denilmek istenen ''Bu davaya, senin aleyhine olacak şekilde kaldığı yerden devam edebiliriz.''

''Ey ABD İncirliği kapatıyoruz'' desene
İncirlik, Kürecik üslerini kaldır; biz de o zaman niye Osmanlı tokatı diyelim ki; milletçe hep beraber, doğrudan ve büyük keyifle "Reis'in tokatı" deriz, böylece tüm muhalifler arkanızdan gelir, "Hain" olmaktan kurtuluruz(!) 
...
Ha, diyeceksin ki "Kolay mı öyle". O zaman da gaz alma, verme seanslarına son vereceksin. Sonra yalancı çoban misali, usulünüze milleti alıştırırsanız, gün gelir kurdun kuzuyu boğazladığına kimseyi inandıramazsınız; sesinizi duyan "Bırakın canım, onun her zamanki hali" derler.


''Türkiye'' ve ''Türklüğümüzü'' sorun yapanlar
İsimlerinde "Türkiye" ve "Türk" geçen sivil toplum örgütleri ve kamu kuruluşlarından bu iki kelimenin çıkarılması projesi devreye sokuldu. Ancak varlık nedeni bu değerler üzerine olan MHP'nin, hala resmi görüşünün, değerlendirmesinin ne olduğunu öğrenemedik.
...
Lider, doktrin, teşkilat deyip MHP'de kalanlara soruyorum; bu proje karşısında "doktrin"el bir açıklamanız olmayacak mı.
Not: Ümit Özdağ ve Metin Fevzioğlu'nun basın açıklamasından yararlanabilirsiniz. 
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

12 Şubat 2018 Pazartesi

GÜNDEME DAİR

Üç hilal sevgisini ''Şartlı refleks'' üzerinden oya devşirmek
Ülkücüleri okumayan, yazmayan, düşünmeyen, muhakeme etmeyen; sadece ve sadece üç hilali gördüğünde üzerine mührü basan "Ahmaklar" olarak görüp; buradan hareketle aynen İnternet iletişiminde yapılan dolandırıcılık gibi, cumhur ittifakı için, tıkladığın yerin bir başka adrese yönlendirilmesinde olduğu gibi "Üç hilali tıkla, Erdoğan'ı seç" gibi zorunlu bir yönlendirme planlaması yapılıyor. 
...
Namaz vakitleri tıklandığında by lock'a yönlendirilmek gibi bir şey.😊
Bu yapılan, üniversitede doğmuş kitabi bir hareketin mensuplarının aklına, fikrine, zekasına hakaret etmektir.
...
Ama nasıl ki 16 Nisanda bu "Ahmak" yerine konan insanlar referandumda %85'i hayır dediyse; 2019 seçimlerinde de "Nasıl olsa üç hilali gördüğünde mührü basar" peşin hükmünü yerle yeksan edecektir.

...
Cumhur ittifakı için oy kullanacak olan vatandaş aynı anda hem kendi partisi, hem de ittifak için oy kullanacaktır. Genç seçmen bunu becerebilecektir ancak daha yaşlı olanların; (Türkiye ortalaması algı düzeyini dikkate aldığımızda) karıştıracakları aşikar.
...
Muhtemelen seçim günü yine bir öğle sonrası Yüksek Seçim Kurulu kararı ile karşılaşmamız sürpriz olmayacaktır. Ne gibi; "Cumhur ittifakı bölümüne ikiden çok mühür basılması durumunda, verilen oy partilere değil, cumhur ittifakına yazılacak" diye bir karar çıkarabilirler.
...
Dolayısıyla, özelikle muhalif kanadın şimdiden bu tür ihtimalleri dikkate alıp, önlemlerini düşünmelidir. Oy pusulası ve oy kullanımı şekil şartları açık ve net olarak belirlenmesi gerekir. 


Devlet Bahçeli ve kin kusma seansları
"Bunlar eski Mısır'da yaşasalardı Hz. Musa'ya karşı firavunun yanında; bunlar Kerbela'da olsalardı yezidin safında yer tutarlardı".
Demiş "Bilge" 
...
Bizleri içine düşürdüğün vebalden kurtulmak için azatlık kabul etmez kölelerin olmayı red ettiğimiz için mi dir; bu kin ve nefretinizin esas nedeni.
... 
Özelikle son günlerde milletin tek tek her ferdi aynı ortak acıları yaşıyor, paylaşıyoruz. Böyle bir psikolojik, sosyolojik toplum gerçeği ile baş başayken; milletin içinde firavun veya Yezid aramak bu topluma yapılabilecek en büyük kötülüktür. 
...
"Ordumuz savaşta" deyip, ülkemizin bekasını ileri sürerek, psikolojik baskı ile ağzımızı mühürlerken; öte yandan kullandığınız bu dilin, üslubun kimlere, ne faydası olabilir Allah aşkına. 
...
Bütün eylem, düşünce ve bunun paralelinde verdiğimiz kararlarımız; öfkenizin aksine, devletimizin ve milletimizin bekası içindir. Sizin bilip, düşünüp, yaptıklarınızın "Vahiy garantisi" mi var ki; iman etmemizi bekliyorsunuz. Biz de kendi doğrumuzun takipçisiyiz. Yanlış yapan da; yapmaya devam eden de sizsiniz. 
... 
Her ne kadar "Saray koalisyonu" olarak anlamını kaydırmış olsanız da; demokrasi tahammül rejimidir, tahammül edeceksiniz efendim. 


Yaşadığımız kırılmalar ve Devlet Bahçeli
Özelikle Türkiye de milli hassasiyetler üzerinden yaşanan kırılmalarda; zamanlama çok ilginçtir, daima Türk milliyetçilerinin tepkisinin ne olacağı hesabı yapılarak, tepkileri en aza indirmek, bunun için de özelikle oynanan oyuna Devlet Bahçeli de dahil edilerek (Kendisinin nasıl ikna edildiği meçhul) yaşanan kırılma süreçleri planlanan şekilde tamamlama yoluna gidilmiştir. 
...
Şimdi yine etnik özürlü bir takım zevatın antitürklük hastalıkları depreşti. Onlara göre gereğini yapabilmenin tam da zamanı; kurumsal etkinliği ve yetkinliği devleti yöneten muktedirlerin kontrolünde olan MHP'nin de içinde olduğu veya sürüklendiği bir ortamda, isminde "Türk" geçen kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerinden "Türk" ismi kaldırılacakmış.
...
Türk milliyetçilerinin doğal tepkisinin arkasına sığınıp, "Türk tabipler Odası"sının Afrin üzerine "Savaş bir sağlık sorunudur" anlamındaki protestosunu bahane kılıp, sözüm ona "İsminizdeki Türk kelimesini hak etmiyorsunuz" denilerek, cezalandırma yoluna gidiliyor.
...
Burada, tamamen "Türk" kelimesinden (Kimin neresine batıyorsa) ve dolayısıyla Türklüğümüzden rahatsızlık duyulması hali söz konusudur. "Türk Tabipler Birliği" üzerinden bir ard düşüncenin icrasına yol açılarak, bunu daha sonra genelleştirmek istiyorlar.
...
Tabipler odasına gidin ne yapacaksanız yapın, yeter ki Türklüğümün yakasından elinizi çekin. Şimdi MHP'li arkadaşlarımıza sormak isterim, "Devlet Bahçeli buna müsaade etmez, mani olur" diyebiliyor musunuz. 

...
Yine bir kırılma sürecinden geçiyoruz, yine  Devlet Bahçeli'nin inisiyatifi var. AKP ve Erdoğan'ı kayıtsız, şartsız tüm sadakati ile destekleyen Bahçeli ve MHP görevini icra ediyor. Yeni kırılma Türk milletini soy, sop sorgulaması ile kafalarda şüpheler oluşturup, etnik kimliklerle ayrıştırmak ve eş güdümlü olarak da "Türk" ifadesinin içinde bulunduğu tanımlamalardan söküp atmak.
...
Sabahtan beridir e-devletten kimlik bilgilerimin çıktısını almak istiyorum, sistem kilitlenmiş, alamıyorum; yoğun şekilde soy, sop sorgulaması var diye.
Şimdi devletin bekası deyip, eleştirilere karşı ağzımıza mühür vurulanlar; ne akılla, durduk yerde milleti e-devlet de soy sop sorgulamaya yönelttiler.
...
Bu durum benim için ciddi bir konu ve aynı zamanda ülkemde kabul ettirilmek istenen, şimdilik bu kadarı ile başlanan vahim kırılmalara alıştırma seansları dır. Ve ne garip ki; idamın kalkması, ikiz yasaların çıkarılması, tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi gibi yaşanan süreçlerde Devlet Bahçeli hep belirleyici ve yönlendirici olmuş. Bugün de bütün bunlar olurken kayıtsız şartsız hükumetin arkasında durmaya devam ediyor. Oysa doğal refleks; "Haddinizi aşmayın" denmesi gerekmez miydi. 

...
Türk Tabibler Birliği'nin "Savaş bir sağlık sorunudur" protestosundan hareketle ismindeki "Türk"ün kaldırılması gerekçesine Türkiye Barolar Birliği'ni de dahil etmek abesle iştigaldir.
Sayın muhterem; siyaseten sizi eleştiriyor diye isminden "Türkiye"nin çıkarılması gerektiğini düşünmeniz haksızlık olduğu gibi aksine sizin Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile yaşanan kandırılma süreçlerinizde bu kurum tüm mensupları ile feryadı figan edip, TV kanallarında yanlışlarınızı dile getirerek, adına yakışır şekilde mücadele vermişlerdir. Oysa siz muktedirler özellikle cemaat ile beraber olup kendilerine karşı linç kampanyası yürütmüştünüz.
...
Dolayısıyla, Türkiye Barolar Birliği'nin ismi ile uğraşmayın, bence kendilerine özür ziyaretinde bulunmanızı hak ettiklerini düşünüyorum. 

Sana bağlı yeterli sayıda hekimin, hukukcun yok ve de bu meslek kuruluşlarını ele geçirtemiyorsan; müsebbibi olarak benim Türklüğümü mü görüyorsun.
...
Bu meslek kuruluşlarında demokratik yöntemlerle, seçim kurulu nezdinde kongreler yapılıp, yönetimler yenileniyor. Olursa bir hile; seçimleri iptal ettirirsin.
Gücünüz, kudretiniz yetiyorsa organize olup, adayınızı belirleyip, yarıştırın ve kazanın. Veya bunlara bağlı hangi üye devletine, milletine haince sözler söylemişse hakim huzuruna çıkarıp, yargıla; gerekli cezayı alsın; benim Türklüğümden ne istiyorsun kardeşim.
...
Bu işi usul usul, alıştıra alıştıra yapmaya kalkma. Yüreğin yetiyorsa "Türk Ordusu"ndan başla, Türk'ü kaldır. Ne bileyim; ümmet odusu de, Anadolu Halkaları ordusu de, adı belli olmayan milletin ordusu de.
Haydi bekliyoruz, görelim seni; ne diyeceksen de. 

...

Varlık nedeni Türk milliyetçiliği ideolojisine inanmışlık ve adanmışlık olan MHP; birilerinin ellerine geçirdikleri pala ile "Türk ve Türkiye"yi bulundukları her yerden budayıp, atmaya kalkışırlarken, ortaya tepki bile koymuyor. MHP'nin kuruluş amacı doğrultusunda doğal refleksi ne olmalıydı; "Muhterem haddini aşma". 
...
Rahmetli Başbuğ ne demişti "Sakıp ağa, Sakıp ağa haddini aşma".
Ne diyelim, bırakalım haddini aşma denmesini "İstediğini söyle, istediğini yap sana bir beş sene daha garanti veriyoruz" da denebilir. 


Suriyeli göçmenler ve iskan meselesi
Türkiye'de göçmen konumunda olan Suriyelilere; hem Suriye tarafında, hem de ülkemizde konutlar yapılacak mış.
...
Beyler yeter artık; kendinize gelin. Neredeyse böyle bir kaç sene daha gidecek olsa; bizler ülkemizde Suriyeliler yanında ikinci sınıf vatandaş konumuna düşeceğiz.
...
Bu insanlara, İslam inancına göre muhacir dedik ve bağrımıza bastık. Ancak "Muhacir" olma statüsünü kaybettiler. Göçüp, geldikleri yerlerde ne ISID ne de Esad rejiminin varlığı söz konusudur. Dolayısıyla geldikleri yerlere dönebilirler. Belki şu anda konjonktürel olarak erken olsa da; nihai hedef bu insanlara iskan ve istihdam imkanları kendi ülkelerinde sağlanmalıdır.
...
Almış olduğum daireye sahip olabilmek için sekiz senelik kredi borcumu ödeyebilmek uğruna son beş senemi çoluğum, çocuğum ile kendi evimizde adeta hapis hayatı yaşayarak geçirdik.
...
Kimse kusura bakmasın; benim Suriyeli göçmenler için yapabileceğim fedakarlık buraya kadar; daha fazlasına gönlüm razı değil. Büyük oğlum mühendis çıktı, iş arıyor; küçük oğlum ise önce Suriyeli kardeşlerim okusun sonra sıra bana gelecek diye bekliyor.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

İYİ PARTİ ÜSKÜDAR

İYİ PARTİ Üsküdar İlçe Başkanlığı Yönetim Kurulu toplantımızda gündemimiz tanışmaydı. Heyecan çok güzeldi. Sanki Yıllarca bir araya gelmek için hasretle gün saymış insanlardan oluşan bir toplantıydı. Her şey İYİ olacak inşallah.
9.2.2018



5 Şubat 2018 Pazartesi

ERDOĞAN AİLESİNİN VATİKAN ZİYARETİ


Aslında Vatikan'ı bir devlet olarak kabul ediyorsak; bu devleti ziyaret görüntülerinin yadırganacak bir tarafı yoktur. Garipliğin nedeni; insanlar fikirleri ve iddiaları üzerinden değerlendirildiğinde; günlük yaşamındaki davranışlarının da buna uygun olması gerekliliğidir.
...
Şimdi troller bu görüntü ile övüneceklerdir bile. Ancak aynı troller, toprağı bol olsun; Ermeni asıllı Türk milliyetçisi Levon Dabağyan'nın kilisedeki cenaze törenine katılan Meral Hanım'ı kınamışlar, kendisi üzerine algı oluşturarak dinini, imanını sorgulama cüretini gösterip, "Burada ne işi var" diyerek sosyal medyada trollük yapmışlardı.
... 
Bu resmi paylaşmamın nedeni Sayın Erdoğan ve ailesini ayıpladığımdan falan değil aksine modern mantaliteyi kabullenmek adına bunu bir gelişim göstergesi görüp, ülkem adına mutlu olurum. Umudum yok, sadece temennide bulunabiliyorum. 
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

CESURLAR HAREKETİ İYİ PARTİ

İYİ PARTİ'nin değerli mensupları, 
Muhtemel bir erken seçime hazırlıklı olmak ve yine bu muhtemel seçime katılmamızı önlemeye yönelik "Kalleşlikler"e mani olmak, şimdiden önlemini almak üzere sadece ve sadece bir kaç prosedürü yerine getirmek amacıyla alelacele önce ilçe kongrelerini yapıyoruz, sonra da ilçeler tamamlandıktan sonra il kongrelerini gerçekleştireceğiz.
...
Doğal olarak bu yaşanan süreçte, elbette arzulanan düzeyde istişareler yapılıp, güzel ve görkemli organizasyonlarla kongreleri yapmak hem mümkün olmuyor, hem de zaman çok kısıtlı.
..
Anayasa değişikliği olalı 16 Nisan 2018 de tam bir sene olacak. Oysa anayasaya uyum yasalarının ilk altı ayda çıkması gerekiyordu ama hala ses seda yoktur. Sadece iki isim; Erdoğan ve Bahçeli ülkemizin geleceği sadece ve sadece kendi siyasi ikballerine bağlıymış gibi koltuklarını sağlama almak üzere milletin tercihini zorunlu olarak bir avluda toplamaya yönelik "Gayri milli ve vicdani cumhur ittifakı"nı gerçekleştirmenin derdindeler.
...
Dolayısıyla, bu alelacele götürülmeye çalışılan süreçte yaşanan heyecanlara iştirak edemedikleri için gerek sosyal medya üzerinden, gerekse bizzat telefon açarak sitemlerini dile getiren dostlarıma, İYİ PARTİ'li gönüldaşlarımıza demek isterim ki; lütfen sabırlı olalım, sinerjimizi muhafaza etmeye çalışalım. Özelikle MHP ve AKP trolleri İYİ PARTİ üzerine; mensuplarında bir memnuniyetsizlik varmış gibi algı oluşturmaya çalışıyorlar, bu tuzağa düşmeyelim.
...
Lütfen şunu unutmamalıyız ki; seksen milyon insanın en akıllısı bu iki isim olmayıp, alternatifleri yüreklendirelim ki; bunların lider sultalığına ve kirli bir referandum ile dayattıkları tek adam hegemonyasına geçit vermeyelim. Aklı başında insanların hiç de itibar etmediği; ihtiras ve narsist duygulara sahip bu iki insanın her geçen gün bu uç duyguların hazzını yaşayacaklar diye ülkemizin ve milletimizin istikbalini emanet etmek zorunda değiliz.
...
Bu arada birebir görüşmelerimizde kendilerine aktarıyor olsam da; İYİ PARTİ tabanının vicdanının sesine tercüman olmak üzere İYİ PARTİ GENEL MERKEZİ'ne seslenmek isterim; eğer genel seçimler zamanında, yani 2019 yılında yapılacaksa; seçim arifesinde tüm ilçe ve il kongrelerimizde; bugün olduğu gibi atama yönetimlerin gölgesinde ve inisiyatifinde değil, tam katılımlı bir süreçte tekrar yenilenip, tamamen taban iradesinin şekillendirdiği yönetimlerle seçime gidilmelidir. Çünkü böyle bir usulle iradenin ortaya konmasına fırsat tanınmış olacağından, mağduriyetler asgariye inecek, toplamda sinerji maksimum düzeye çıkacaktır.
...
Lütfen tekrar hatırlatmak istiyorum ki; MHP ve AKP'nin İYİ PARTİ üzerinde olmayan bir memnunsuzluğu varmış gibi göstermeye yönelik algı oluşturma tuzaklarına düşmeyelim, partimize sahip çıkalım.
...
Ne mutlu...
Meşruiyetini haksızlığa itiraz kültüründen alan, "Cesurlar hareketi"ne aidiyet duygusu ile ona omuz vermenin onurunu, gururunu yaşananlara...
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

GÜNDEME DAİR

Suriyeli göçmenler için konut yaptırmak
Türkiye'de göçmen konumunda olan Suriyelilere; hem Suriye tarafında, hem de ülkemizde konutlar yapılacakmış.
...
Beyler yeter artık; kendinize gelin. Neredeyse böyle bir kaç sene daha gidecek olsa; bizler ülkemizde Suriyeliler yanında ikinci vatandaş konumuna düşeceğiz.
...
Bu insanlara, İslam inancına göre muhacir dedik ve bağrımıza bastık. Ancak "Muhacir" olma statüsünü kaybettiler. Göçüp, geldikleri yerlerde ne ISID ne de Esad rejiminin varlığı söz konusudur. Dolayısıyla geldikleri yerlere dönebilirler. Belki şu anda konjonktürel olarak erken olsa da; nihai hedef bu insanlara iskan ve istihdam imkanları kendi ülkelerinde sağlanmalıdır.
...
Almış olduğum daireye sahip olabilmek için sekiz senelik kredi borcumu ödeyebilmek uğruna son beş senemi çoluğum, çocuğum ile kendi evimizde adeta hapis hayatı yaşayarak geçirdik.
...
Kimse kusura bakmasın; benim Suriyeli göçmenler için yapabileceğim fedakarlık buraya kadar; daha fazlasına gönlüm razı değil. Büyük oğlum mühendis çıktı, iş arıyor; küçük oğlum ise önce Suriyeli kardeşlerim okusun sonra sıra bana gelecek diye bekliyor.


Siysi rekabet aynı zamanda nezaket gerektirir
AKP ve MHP'nin CHP'nin kurultayına temsilci göndermeme kararları; AKP ve MHP'nin içinden geçmekte olduğumuz sürece atıf yaprak, sürekli birlik ve beraberlikten dem vurmaları; ülkenin bekasını değil, kendi siyasi ikballerini düşündükleri içindir.
...
Türkiye savaşta deyip, muhalefetin her eleştirisini "Şimdi zamanı mı; bunların yaptığı askerin motivasyonunu olumsuz etkilemektir" diyen, hükumet eden AKP; en azından, nezaketen de olsa CHP kurultayına temsilci göndermiş olsalardı, ülke için birlik ve beraberlik adına güzel bir jest olacağı gibi yaptıkları çağrılarını da samimi bulabilirdik.
...
AKP peşin hükümle her yaptıklarının doğruluğunun genel kabul görmesini, aldıkları her karardan vatandaşın zerrece şüphe duymamasını; aksi durumda bizlere kimyalarının çok fena şekilde bozulacağını hissettirmeye çalışıyorlar.
...
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP her geçen gün kendilerini; hiç bir surette bir gün muhalefete düşebilecekleri ihtimaline hazır olamama "Çaresizliğine" itiyorlar. Yani Erdoğan ve AKP'nin kaybetme riski, aynı zamanda çıldırmaları riskini beraberinde getiriyor. Bu "Çıldırma" halinin hangi "çılgınlıklara" gebe olabileceği de meçhul, varın siz tasavvur ediniz.
Dolayısıyla, diyelim ki muhalefet kazansa bile, yönetimi kazanana devrederler mi; hiç kaybetme ihtimalini düşünmemiş olanlar için çok zor olsa da; itiraf ediyorum, ben pek güvenmiyorum. Belki de bende oluşan bu algıyı bilerek yaymaya çalışıyorlar. Bu anlamda muhalefete büyük sorumluluk düşüyor ve vatandaşı bu algının psikolojik baskısından kurtarıp, umut olması gerekiyor.
...
MHP'in AKP'ye entegre olup, iktidar olma iddiasından vaz geçmesi, CHP'nin muhalefet olarak hükumet aleyhine başlattığı eylem ve söylemlerini her defasında çok güzel başlatıp ancak arkasında durup, devamını getirememesi; dolayısıyla, sürekli gündemi başkaları belirlese bile nihayetinde devletin imkanları ve "Devletleşmiş AKP" nin basın ve medya üstündeki tehditti ile seçimle de olsa yenilemez, alt edilemez şeklinde bir Erdoğan algısı oluşuyor ve maalesef her geçen gün de bu algı oturuyor.
...
Ancak bu algıyı oluşturanları da endişeye sokan, korkutan birisi var; Meral Akşener. Dikkat ederseniz Erdoğan, Meral Hanım'ı hiç muhatap almak istemiyor. Bu hal elbette ciddiye almadığından değil, aksine Erdoğan bir bayan siyasetçi karşında kendi diline, üslubuna güvenemediği için bir anlamda kendi kendinden korktuğu için Meral Hanım'ın ciddi eleştirileri karşında topa girmeyi göze alamıyor. Çok iyi biliyor ki; "Ey Meral Akşener" dediği an kaybeden kendisi olacaktır.


Bir belgeselin düşündürdükleri
Bir belgesel izliyorum. Kanser hastasının tedavisi için hekim ve arkadaşlarının verdikleri mücadeleye dair. Ekip gelgitler içinde; hastayı iyileştirme mücadelesi verirlerken, aynı anda zarar da verebilecekleri endişesindeler. Müthiş bir mücadeleyi izledim. 
...
O an için dininin, imanının ne olduğunu bilmediğim ancak verdikleri mücadeleye şahit olduğum bu insanların Allah nezdindeki değerleri, itibarları ne olabilirdi diye bir an için düşündüm. Aslında bu insanlar, Allah'ın bu dünyada her insanı bir başka insan veya insanlara emanet ettiği "Emanete" sahip çıkma mücadelesini veriyorlardı. O mücadelenin içinde zerre kadar maddi anlamda çağrışım yapacak bir riyanın olması mümkün değil.
...
Ve devamında zihnimi ablukaya alan; bu millet sürekli olarak ihtiyaç fazlası olduğu halde cami yapma ve yaptırma için teşvik edildiği halde niçin tedavisi mümkün olmayan hastalıklar için bilim merkezlerinin kurulması teşvik edilmez.
...
Öldükten sonra da yaşarken yaptırdığı cami, çeşme, yol ve benzeri hayırlı işlerden "Nemalanmaya" devam edecekleri telkin edilen insanlarımız; diyelim ki kansere de çare bulunmasına yönelik çalışmalara katılmaları durumda da aynı değerle mükafatlanacakları niçin telkin edilmez.
....
Ve sonra kendi kendime sordum; Cennet dediğimiz yüce makam bu insanları mı bekler, beni mi; kendimden çok emin değilim ama en azından o belgeseldeki o ekibin cenneti hak ettiklerini düşünüyorum.

Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com