22 Ağustos 2014 Cuma

ANNEM İÇİN...


Bir aydır hastahanedeyiz. Annem ile beraber; O cani ile ben sabrım ile mücadele ediyoruz; keza kardeş ve akrabalarimiz; hep beraber.
Annemin iki doktoru var. Birtanesi; beyaz gömlekli, bilinçli ve sorgulayıcı soru sorduğumda, "siz ne iş yapiyorsunuz" diye bana soru soran, diğeri ise; annesinin kuzusu, ciğeri olan ben.
Hastahane personelinin hiçbirisi hasta için ne can ne de Canan dir. Hastahane de özellikle yatarak tedavi görenler için özellikle günbe gün yakinlari tarafindan bilgilerinin arşivlenmesi ve gerektiğinde "ahanda işte" deyip, kendilerine vermemiz gerekebilir.
Hastahane personeli belli bir programa kurgulanmışlar, rutinleşmişler; şefkat, mehamet en önemlisi Allah korkusu ve rızası; proğramin mayasında dikkate alınmamış.
Bir ay boyunca hastahanedeyiz bütün teknik imkanların olmasina rağmen kasdettigim mayadaki eksiklik bunca teknik imkani maf ediyor. Özellikle operasyon sonrası bakım ve takip kadrosu çok önemli olmasına rağmen en büyük aksaklıklar bu yakin takip kadrosunda. Öyle ya, hastanin koluna bağlı vakum cihazının çalışmadığını; kullanilmasina karar veren hoca nereden bilebilir ki. Face de sevgilisine mesaj gönderme derdinde olan hemşire başka dünyalarda seyahate çıkmış. Dosyayı kendisine verirken yüzüme bakmadan aldığı için beni hatırlamıyor ve dosya kayıp, bulunamıyor.
En çok nefret edilen de korkulan da; hasta hakkinda sorguzlayici olmamız.
Sonuç olarak bütün bu olup bitenlerden şunu çıkardım ki, yazılı olan hak ve hukukumuzun takipçisi ve sorgulayicisi olduğumuz sürece ancak muhatap olduğumuz kişi ve kurumlardan beklediğimiz hizmeti alabiliriz. Hiç bir hastahane personeli anamiz, bacimiz, ciğerimiz olamazlar.
Mehmet soral

15.7.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder