22 Mart 2022 Salı

KÜRT SORUNU YOK SORUN YARATAN SİYASET KURUMU VAR

Kürt sorunu yok Kürtler üzerinden sorun yaratan siyaset kurumu var

Sayın Kılıçdaroğlu cumhur ittifakının amacı sana ve CHP'ye "Kürt sorunu var" dedirtmekti, dedin ve maalesef ne yapıp edip seni istedikleri tuzağa düşürdüler. Çünkü onlar önce "Kürt sorunu yoktur" demenin ayıp olduğu şeklinde bir algıyı yaratıp sonra bu algıyı siyasal İslam sosu ile süsleyip genel kanaat haline getirerek Türk milletinin ana birleşenlerinden olan Kürt olma duygusunu sömürerek, üzerinden siyasi rant devşirme yoluna gitmişler ve başarmışlar, bunu telaffuz etmeyenleri de ayıplama yoluna gitmişler.
Sayın Kılıçdaroğlu siz de, CHP ve etnik ayrımcılar bilmelisiniz ki; bu ülkede "Kürt sorunu" diye bir sorun yok, siyasi rant devşirmek için Türk milletinin birleşeni Kürter üzerinden siyaset kurumunun yarattığı suni bir sorun vardır.
Köyde yaşadım, şehirde yaşıyorum, yatılı okudum, çeşitli iş kollarında her yöre ve kesimlerden insanlarla beraber çalıştım, sivil toplum örgütleri kurdum, üye olup çalıştım hiç bir zaman Kürtler veya diğer farklılıklar üzerine ne ayrımcılık yaptım ne de ayrımcılık yapana rastladım. Lütfen, bilerek üzerinde tepinmek üzere uydurulmuş ayrımcı "Kürt sorunu" safsatasını tekrar tekrar telaffuz ederek "Millet ittifakı"nın bir bahtsızlığına dönüştürüp surda gedik açılmasına fırsat vermeyiniz. Şunu biliniz ki; aklımız, fikrimiz ve gövdemizle yanında olduğumuz millet ittifakına dair inanç ve heyecanımıza ket vurup örselemiş olursunuz.
Sayın Kılıçdaroğlu unutmayınız ki; bugün "Kürt sorunu" diye kabul ettiğiniz olguyu yarın karşınıza siyasi daha sonra da coğrafi bölünme talebi ve dayatması şeklinde getireceklerdir.

Yine Çanakkale savaşları yıl dönümü yine Atatürk' ün isminin geçmediği anma programları

Çanakkale savaşı 1919 sonrası kazanılan bir zafer olsaydı; Siyasal İslamcılar, Atatürk'ün misyonu ve vizyonunun katkısından dolayı bu zaferden bugün olduğu gibi heyecanla bahsedip kutlamayacaklardı. Çünkü onlara göre Çanakkale savaşları ve elde edilen zafer Osmanlı'ya aitti. Ondandır ki; her Çanakkale savaşları bahsi geçtiğinde Atatürk'ü yok görüyorlar.
Cumhuriyet dönemine "Reklam arası" demeleri, Cumhuriyet değer ve kazanımlarını "iki ayyaş" diyerek Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü'nün şahsında değersizleştirme çabalarının temelinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne olan tahammülsüzlüklerini görüyoruz. Bütün bunlara rağmen o Cumhuriyetin değer ve kazanımları sayesinde iktidar olabildiklerini itiraf edemeyecek kadar da nankörler.

Demirtaş inisiyatifinden korkup Apo inisiyatifine sığınmak

Demirtaş'ın Kürtler üzerindeki sempatisi Apo'dan daha etkili olduğunu en son yapılan belediye seçimlerinde gören, Apo'ya ısmarlama mektup yazdırılmış olmasına rağmen etkisiz olduğunu fark eden cumhur ittifakı bileşenleri, Demirtaş'ı bilerek AİHM kararlarına (AİHM Tutuksuz yargılanması gerekir diyor) rağmen tutuklu kalmasını istiyorlar.
Cumhur ittifakı, hapisteyken bile Apo'ya rağmen bölge insanı üzerinde bu kadar etkin ve yönlendirici olan Demirtaş'ın serbest kalması durumunda HDP oylarının neredeyse tamamına yakınının muhalefet cephesinde konsolide olacağı endişesini taşıyor. Ondandır ki; 6 farklı parti liderinin demokrasiye inanç ve iman anlamındaki son derece başarılı ortak çalışmalarında masada olmayan HDP'yi o toplantıya monte etmeye çalışıyorlar.
Bu arada muhalefet de ahmak değil ya; Kılıçdaroğlu Kürtlerdeki Demirtaş sempatisini CHP'ye kazandırmak için son derece akıllıca bir siyaset ile "Diyarbakır anneleri"ni değil Demirtaş'ın babasını ziyaret etmiştir.
Kılıçdaroğlu bence doğru yapmış, "Diyarbakır anneleri"ni ziyaret etmemiştir. Özellikle cumhur ittifakı birleşenleri ve onların yandaşları sürekli "Diyarbakır anneleri" meselesini adeta bir mabet haline dönüştürerek, oraya her gidenin ille de onları ziyaret etmeleri gerektiği şeklinde muhalefet partilerine dayatmada bulunuyorlar.
"Diyarbakır anneleri" meselesi hükümetin, dolaysıyla devlet otoritesinin acizliğe düşmesi gibi bir görüntüye neden olmuştur. Yani bir anlamda, bu devletin vatandaşı olan ailelerin kaçırılan çocuklarının bulunması HDP'ye ihale edilerek mağdur ailelere "Bizim gücümüz çocuklarınızı bulmaya ve sizlere kavuşturmaya yetmiyor, bunun için HDP'nin himmetine sığınıp onlardan talepte bulunun" denmiştir.

Millet ittifakı birleşenleri İdeolojik dayatmalarla Erdoğan karşısında şansını riske sokamaz

Kim ne derse desin; AKP'nin siyasi gücü, fetö'nün de devlete yerleşmiş/yerleştirilmiş kadroları ile T.C Devleti'ni ele geçirerek kendi vesayetini oluşturmuş olan Siyasal İslamcı tek adam sisteminin geldiği aşamada olduğu yere gömmek için önümüzdeki seçimlerin son şansımız olacağını düşünüyorum.
Türk Devletinin içinden geçmekte olduğu süreçte; cumhuriyet değer ve kazanımlarının yerle yeksan oluşunun vahameti karşısında ideolojik ilke ve inançlarıma binaen ideolojik taassupla dayatma yapmadan; ideolojik, dini, mezhepsel, etnik ve diğer farklılıkları Türk milletinin zenginliği olarak görüp "VATAN VE MİLLET SEVERLİK PAYDASINDA" bütünleşmemizi sağlayacak her kim olursa olsun, Erdoğan karşısında muhalefet cephesinin tamamının adayı olabilir, ben de böyle birisine oyumu gönül rahatlığıyla verebilirim.
Elbet de benim de arzum Türk milliyetçisi birisinin bu devletin cumhurbaşkanı olmasıdır. O günleri görmek ve yaşamak benim en büyük arzum. Bu günlere erişmek için ömrüm yetmese bile çocuklarıma vasiyetim benim arzumu kendi arzuları bilip aynı duyguları içlerinde taşımalarıdır ama bu sevdamı Recep Tayyip Erdoğan'nın bir daha cumhurbaşkanı olmaması, siyasal İslamcı vesayetin sona ermesi için erteliyorum. Bunu başarmak toplumun diğer kesimlerinin katılımı ile mümkün olacağından, asgari müştereğimiz "VATAN VE MİLLET SEVERLİK ORTAK PAYDAMIZ"a sırtımızı yaslayarak buradan alacağımız güç ile ancak ipi göğüsleyebileceğimize inanıyorum.

Kırk yıl önceki çocukluğumu yaşamak

Bugünlerde, onyedi yaşımdayken annemin bakkal bakkal dolaşıp "sana yağı" kuyruklarına girerek yağ almamı istediği hatırladım.
Elli yıl önce, bu gün olduğu gibi savaşmadan Yunan'a verilen 18 Ege adamız gibi Kıbrıs'ı teslim etmemek için oradaki hakkımızı ve Türk varlığını korumamızın bedelini ödetmek isteyenlerin koydukları ambargodan mütevelli oluşan yağ ve gaz kuyruklarını anlamak belki mümkün ama bugünkü yağ kuyruğunu Cumhuriyet tarihimizin en beceriksiz, en basiretsiz ve en vasat yöneticilerin bir araya gelmiş olma bahtsızlığına bağlamanın dışında başka nasıl bir mazeret bulabiliriz ki.
İnternet'in bile geç gelmesini neredeyse Atatürk'e bağlamaya çalışan malum güruh, acaba hiç sorgulamazlar mı; yirmi yıl önce dünyada gıda temini anlamında kendi kendine yeten yedi ülkeden birisi olan Türkiye'mizde ne oldu da sıvı yağın ana vatanında kuyruklara girerek hep beraber yağ almaya çalışıyoruz.
Önce halkın ortalama algı düzeyini, siyasal İslamcı siyaset üzerinden en vasat düzeye getirerek istedikleri kıvama ulaşınca iğdiş edip belli bir süreçten sonra da iyice mankurtlaştırarak nihayetinde bu ruh haline bağlı tepkisiz bir toplum inşa edildi. Yeniden inşa edilen, hatta inşa değil belki de yıkılan bir toplum yapısı ile her defasında istenilen sonucun elde edildiği birbirini takip eden süreçleri yaşadık, yaşıyoruz.
Ama anlaşılan o ki; dibi bulma halini yaşıyoruz. "siyasal İslamcı siyaset"in uyuşturucu vasfı tesirini iyice kaybediyor, artık sürdürebilir olmaktan çıkmıştır; cumhuriyet değer ve kazanımlarına tekrar rücu edeceğimiz güzel günler çok yakın. Bunu, İdeolojik taassupları terk ederek "Vatan ve millet severlik paydasında" bütünleşmeyi ana ilke edinerek başaracağız inşallah.

Devlet Bahçeli n e diyor...?
Neymiş...
Yağa değil kana bakarlarmış, o kan da Türk kanıymış. Devlet Bahçeli hazretleri böyle buyurmuşlar.
O zaman biz de soruyoruz; basiretsiz ve kifayetsiz ittifakınızın hüneri Türk kanını bir teneke yağ ile kıyaslama ve oradan milli heyecan yaratma gayretinizden anlamamız gereken; verdiğiniz bir istiklal savaşı oldu da biz mi haberdar değiliz, vardı da sadece sizlerin ve bir avuç muktedirin istikbalini ilgilendiriyordu da ondan mı haberimiz olmadı.
Utandım doğrusu; bir teneke yağ bir o kadar Türk kanı kıyaslaması.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem için demokrasi ittifakı

6 liderin kurduğu masa altında HDP'nin varlığını "arzulayarak" arayıp, bulamayınca da "Hayır olamaz, burada olmalıydı" deyip, hayal kırıklığına uğrayan cumhur ittifakı; aynı HDP'nin katılımı ile meclis gizli oturumu düzenliyor, 6 liderin kurduğu masa altında onları arama hassasiyetini gösteren cumhur ittifakının, bu gizli oturumu ne derece anlamlı bulup ciddiye aldıklarının sorgulamasının yapılması meşruiyetini ortaya koymaz mı.
Evet, soruyoruz; masa altında aradıklarınızı hangi akla hizmet olsun diye meclis gizli oturumlarına alıyorsunuz. Siz milletle kafa mı buluyorsunuz Allah aşkına.
O zaman insan ister istemez soruyor; niçin yumurtlayacakmış gibi ses yapıp yaygara koparıyorsunuz da gereğini yapmıyorsunuz.

Ukrayna direnişini takdir edip alkışlıyoruz

Anlaşılan o ki; insanlık vicdanı şimdiye kadar olmayan bir şekilde Rusya'nın oldu bitti ile Ukrayna'yı işgal ermesini kabullenmeyip Rusya'yı büyük yaptırımlarla cezalandırma yoluna gitti.
AB, kurulduğundan bu yana hep siyasi varlığını bildik, gördük ancak bu işgal karşısında ilk defa askeri olarak da varlığını hissettirmek istedi, Ukrayna'ya silah yardımı kararını aldı.
Nato, hem kurumsal olarak hem de tek tek üyeleri Ukrayna'nın Nato üyesi olmamasına rağmen Rusya'ya yaptırımlar konusunda kararlar alarak; kendisini güçlü gören her devletin veya inisiyatifin oldu bittilerini cezalandırabileceği gibi bir tavırı ortaya koydular.
Dünyanın içine girdiği böyle bir konjonktürde kanaatim o ki; Türkiye, özellikle PKK nın Suriye'deki izdüşümü YPG'nin bölgedeki yapılanması ve orada kurulmak istenen "PKKnistan" ve onun ana finansorü ve destekçisi ABD'nin ülkemizin güney sınırı boyunca suni bir yapılanmanın arkasında olmasının Türk milleti ve devleti için ne anlama geldiğini, ABD'nin burada ülkemize karşı nasıl bir kalleşliği icra ettiğini hem AB'ye, hem Nato'ya, hem de dünya kamuoyunun vicdanına haklı gerekçelerle daha kolay izah edebilme imkanı doğmuştur.
Ancak böyle bir konjonktürü değerlendirebilecek yetişmiş dış işleri uzmanlarımız "Monşörler" aşağılanması ile tasfiye edilip yerlerine badem bıyıklılar ikame edildikleri için doğrusu pek de umutlu değilim. Zira dış işleri temsilciliği kadrolarımız, uzman olmalarından ziyafe AKP'den oraya, buraya, şuraya aday olmuş ama seçilememiş AKP'liler ile istihdam ediliyorlar.

Ukraynanıları takdir etmemek mümkün mü. Sözde Müslüman Suriyeli erkekler ülkelerini savunmayı değil kaçarak koynuna sığınacak bir başka ülke aramayı yeğlerken; Ukrayna erkekleri adeta orantısız "Ayı gücünde Ruslar"a direnmek ve ülkelerini savunmak için kahramanca savaşıyorlar.

Suriyeliler için 80 milyar dolar harcadık. Keşke bu paradan en az bir kısmını Ukrayna için harcamış olsaydık da; ortaya konan kahramanlığa katkımız olsaydı.
Kaçanlara değil savaşanlara yardıma hazırım.
Onun içindir ki; samimi olarak itiraf ediyorum; kaçan Suriyelilerin değil Ukraynalıların yanında olmayı tercih ediyorum, çünkü onlar bunu fazlasıyla hak ediyorlar. Allah yar ve yardımcıları olsun.
Takdiri hak edene yapacağız ki bir anlamı olsun.
Mehmet Soral

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder