5 Eylül 2019 Perşembe

DİYANET'İN ATATÜRK'E SÜREGELEN İHANETİ

Diyanet'in Atatürk'e Süregelen İhaneti
Yine milli bayramlarımızdan birisi; 30 Ağustos zafer Bayramı. Ne tesadüf; günlerden de cuma ve imam hutbede.
İmam topu evirdi, çevirdi; millet dedi, ecdat dedi, Müslümanlar dedi, 1071 Malazgirt dedi ama bir türlü Türk milletinin bu özel gününe atfen "Türk milleti" diyemedi. Atatürk'ten bahsetmedi. Sanki dili lal oldu 30 Ağustos Zafer Bayram'ını anmadı. Beynim karıncalandı "Milletini bilmeyen ecdadın..." diye haykırmak istedim.

İmamı dinlemeye çalışıyorum ama içimi; caminin yarattığı uhrevi ve mistik havanın yerine öfke sardı. Çabalıyorum ama boşuna; zihnimden geçenlere mani olamıyorum.
26 Ağustos taarruzu zaferle sonuçlanmasaydı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulamayacağı gibi Osmanlı'nın yerinde yeller esecekti. Muhtemelen İngilizler birilerine; müsaade ettikleri bir yerlere seccadelerini serip namaz kılmalarını temin edeceklerdi ama hiç bir şekilde Türkün adına bir devlet de olmayacaktı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti denince O'nun banisi Mustafa Kemal Atatürk ve O'nun silah arkadaşlarının isim veya isimlerinin bu mübarek ve de özel günde camide; hatırlanıp, vesile kılınıp ruhlarına fatihaların gönderilmediği bir cami hutbesi olabilir miydi.
Sonra düşündüm; bu kadar nankör zihniyetin tayin ettiği imamın arkasında namaz kılmak; eğer imanlı birisi olduğuma dair iddia sahibiysem; camiden çıkıp gitmek gibi bir protestoyu denesem nasıl olurdu. Camide oğlum da vardı; çıkıp gittiğimi görünce merak edecekti. O olmasaydı muhtemelen düşündüğümü yapacaktım.
Allah şahittir ki gerekçem; imanlı ve samimi insana yakışan nankör ve inkarcıların arkasında değil namaz kılmak; önlerine geçip onları insanlığına ve erdemliğe taşıma gerekliliğine inanmamdır.
Her milli bayramımızı bana zehir edenleri lanetliyorum. Bugünkü hutbenin işleniş şekli tesadüf değildi, yıllardan beridir süre gelen genel bir haldir. Türk milliyetçiliği kurumsal kimliği adına; benim gibilere "Türk milliyetçisiyim, ülkücüyüm" demeyi yasaklayıp bu zihniyete kol kanat geren Balgat mukimi ve avenesi; cami cemaati arasında sizler de vardınız. Sormak isterim; vicdanınız rahat mıydı. Türk milletinin ve Atatürk'ün adını anmaktan imtina edenlerin değirmenlerine su taşımanız daha ne kadar devam edecek.
İnşallah 800 bin değil 8 milyon oy farkını çaktığımız gün sadece hutbelerde değil her yerde ve her zaman Türk milletinin de, Atatürk ve O'nun silah arkadaşlarının da isimleri hatırlanacak, rahmet ve şükran duyguları ile anılacaklardır.
Türk milletinin geçmişten bu güne şanlı mücadelelerinin zaferlerle sonuçlanmasına atfen ilan edilmiş olan 30 Ağustos zafer Bayramınızı en içten duygularımla kutluyor, özellikle bugünlerde devamını diliyorum.

Meral Hanım işini bilir; ''Elma'' Demesini de bilir ''Alma'' Demesini de bilir
Meral Hanım pekala elma demesini de alma demesini de bilir.
Cumhuriyet değer ve kazanımları olan Milli bayramlar için kutlama retüellerine iştirak etmek bir gelenek olup, asıl yapılmaması değerlerin kaybı demektir.
Ancak 15 Temmuz ihanet kalkışmasına karşı verilen mücadele ile onun anlam ve önemini bilip, vakıf olmayı sadece belli bir kesime maal etme çabası veya buna yönelik görüntü, söylem ve düşünceler nedeniyle; o ihanet gününün yıl dönümü geldiğinde elbette 30 Ağustos, 29 Ekim veya 23 Nisan kutlamaları gibi olmuyor.
Mesela bu sene 15 Temmuz'dan üç gün önce günlerden cuma imiş. Bakın bakalım o gün hutbelerde imamlar nelerden bahsetmişler, dün yani 30 Ağustos cuma günü yine hutbede hangi heyecanla, nelerden ve nasıl bahsetmişler. Maalesef özelikle AKP 17 yıllık iktidarı boyunca milli gün ve kutlamaları ikiye ayırdı; birincisi cumhuriyet değer ve kazanımlarına binaen belirlenmiş özel günler ki; AKP'nin hükumet eden sorumluları her nedense bu günlerde hep hasta olurlardı. İkincisi, 15 Temmuzu adeta kendilerinin özel günü gibi görüp o gece salalar verilerek farklı bir mantalite ile anılması.
Dolayısıyla 15 Temmuz anısına yapılan davet ile 30 Ağustos, 29 Ekim veya 23 Nisan kutlamaları için yapılan davetlerin aynı ruh haliyle yapılmadığı aşikar olarak fark edildiği hatta yukarıda da ifade ettiğim gibi fark ettirildiği için Meral Akşener 19 Mayıs'da Samsun'da o gün o ilde olduğu halde Erdoğan'ın davetine, söz konusu toplantıyı AKP'nin Show'u olarak görüp katılmamıştı ama 30 Ağustos Zafer Bayramı bir cumhuriyet değer ve kazanımı olduğu için davete icabet etmiştir.
Bazen de olur ki; "Hadi bakım, arkamdan söylediğini bir de yüzüme söyle" demek için de muhatabın makamına gidilebilir ama bu davete iştirakin tamamen cumhuriyet değer ve kazanımları olan retüellere sadakat gereği olduğuna inanıyorum.

İmamoğlu Yanlış Yaptın
İmamoğlu sözüm sana. Sana kurulan Diyarbakır tuzağı, sağladığın prestiji ortadan kaldırmaya yöneliktir. Kurulan bu tezgahı CHP içindeki radikal sol düşünmüş olabilir. Sana strateji hatası yaptırıyorlar, bilesin.
Endişem o ki; İYİ PARTİ'yi AKP'ye, CHP'yi de HDP'ye itmek gibi sinsi bir tezgahın devreye sokulduğudur. Amaç; millet ittifakını ete kemiğe büründüren ortak ruh halini sabote ederek ayrıştırmak, tekrar bir işbirliğini mümkün kılmamaktır. HDP seçmeninin bir şekilde sana oy vermeyi tercih etmesi ile senin bizatihi PKK ile arasına mesafe koyamamış HDP kurumsal kimliğiyle halay çekmen aynı şey değildir. Devlet Bahçeli Ahmet Türk'ü serbest bıraktırır, konuşulmaz ama sen Ahmet Türk ile yanyana gelirsen linç edilirsin.
Oylar sayılırken kimden geldiği bilinmez ama HDP kurumsal kimliği ile çektiğin halay ortada değil mi. Cumhur ittifakı gerekirse Apo ile aynı masada kebap yerler; sahip oldukları medya ve basın gücü sayesinde algı yönetimi ile de bunu çok güzel masumlaştırırlar ancak aynı basın ve medya gücü senin bir günde ipini çekerler bilesin. Dolayısıyla, yol yakınken aklını başına al, kendini toparla derim.
İYİ PARTİ'li birisi olarak millet ittifakını can-ı gönülden desteklememin nedeni; CHP'nin ulusalcı solun inisiyatifinde süreci götürmüş olmasıdır. İmamoğlu formülünü de bunlar bulup, keşfetmişler; sayelerinde de oturmuş ve murat edilen sonuç da alınmıştır.
İYİ PARTİ'ye gelince; bütün meşruiyetini MHP'nin Devlet Bahçeli liderliğinde AKP'ye adeta entegre edilmesine itiraz eden Türk milliyetçilerinin bir projesidir. Dolayısıyla, İYİ PARTİ'nin AKP ile zerre miskal işbirliğine gitmesi demek, partinin kuruluşundaki başlangıca, yani sıfır noktaya dönmesi demek olur ki; buna itirazımız şiddetli olur.
Muhataplarının dikkatine arz ederim.
soralmehmet@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder