8 Kasım 2014 Cumartesi

DUKHA HALKI; KAYIP TÜRKLER


En eski Türk topluluklarından olduğu belirtilen Dukhalar ile ilgili belgeseli izlerken geçen
''Doğayı kirletmemek için ellerini nehirde yıkamıyorlar'' sözü tüylerimi tiken tiken etti.
ister istemez bir Türk olarak bugünkü halimizi dikkate aldığımda'' acaba bizi medeniyet mi kirletti'' diyesim geliyor.

Bir başka aklıma takılan husus da şu ki;
Millet olarak Araplar sayesinde İslamla şereflenmişiz. Türklerin zaten inandığı ''görünmeyen Tanrı'' (Gök tanrı) algısına hiç de ters düşmeyen İslam inancını kabul etmemiz kolay olmuş. Türk gelenek ve görenekleri  ile  İslam inancının ''medenice buluşması, örtüşmesi '' İslam'ım yaygınlaşması ve medeni aleme, insanlığa umut olması biz Türkler sayesinde daha kolay olmuştur.
Peygamber Efendimizin torununu boğazlayan, başını gövdesinden ayıran bir zihniyet (Arap ahlakı) İslamı hangi şerefle temsil edip, Türklerin öncülüğünde geldiği en muteber bir noktaya gelebilirdi ki,.
Ancak maalesef ve tekrararen söylüyorum ki maalesef; Türklerin inisiyatifinin Türk devletlerinin yönetilmesinde devre dışı bırakılması, sorumluluk makamlarına gayri Türklerin gelmesi geleneksel Türk devlet anlayışındaki ''geni'' bozmuş ve buna paralel olarak Arapların da sürekli cahiliye dönemi adetlerine dönmeye meyilli olmaları; medeni alemle buluşamama, kucaklaşamamak gibi zafiyetlerine bizim insanımızın da ''İslamdan dır'' sanıp, onlara uymaları bugünkü sonumuzu hazırlamıştır.

Ne gariptir ki, Türklerin maddi imkanları arttıkça buna paralel olarak Hac ve Umre ziyaretleri de artmış; ancak bununla ters orantılı olarak da Hac ve Umre ziyaretlerinde sanki Türklüklerinden bir şeyleri bırakıp, Arap'ın aslında İslamın özüne de ters geleneklerini alarak dönmüşler; daha sonra başta Rahmetli Erbakan ve onun silsilesinden gelen efradı politikaya girerek, siyasi arenada yer almışlar; Türk'ü anlatmaktan ziyade Arab'ı anlatmayı yeğlemişler; böylece kastettiğim bozulmaya tuz biber olmuşlar; Türk olduğunu söylemekten imtina eden nesillerin türemesine vesile olmuşlardır.
Bunun tek reçetesi ‘’Türkleşmek, İslamlaşmak ve muasırlaşmak’’tir. İslam’ın bayraktarlığı konusunda Türk inisiyatifi devre dışı bırakıldığından beridir İslam coğrafyasında kan ve göz yaşı dinmemiştir.  Bu nedenle üzerinde yaşadığımız bu coğrafya da 36 etnik kimliğin ismini sürekli telaffuz  etmek marifet değil, marifet bu toprakları olabildiğince Türkleştirmek dir. Bunu ifade ederken maksadım zulüm ve çifte standart uygulamak değil; İslam algısını zirveye çıkaran Türk-İslam ahlak ve faziletinin kucaklayıcı, kavrayıcı hoşgörüsünü hakim kılmaktır. Zorbalık; asla…
Devletimin ve milletimin geçmişine, geleceğine ortak olmak isteyenlere gelince;

''Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.''

Beş bin yıldır buralarda olduğunu iddia edeceksin; bu topraklarda milletler doğup, milletler ölürken; sen gelene de gidene de paşam diyeceksin...?
Söyleyin o ölü milletlere (nasıl olur bilemem) ilk önce ödediğimiz bedelleri geri versinler, sonra hesaplaşmamız sizinle belki  daha kolay olacaktır.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder