13 Mayıs 2014 Salı

SATILMIŞGİLLERİN ''ERDEGEN''

Bugün ''Erdegen''i rüyamda gördüm.
Spor salonu gibi bir yerdeyiz. Çıkış kapısına doğru yöneliyorum, Erdegen'le göz göze geliyorum. Oturduğu sandalye üzerinde; beni görünce sırt üstü daha da yayılarak; bacağını gergin vaziyette yüzüme doğru uzatıyor. Ayağı tam da burnuma değecek şekilde, karateci edasıyla pozisyon alıyor. ‘’bak oğlum git’’ diyeceğim ama sesim çıkmıyor. Sanki eli ile suratıma tokat vursa faul olacakmış; hakem kırmızı kart gösterecekmiş psikolojisi ile hareket ediyor; ille de ayakkabısının ucunu burnuma sürtmek istiyor ''senin burnunu sürterim'' dercesine. Ben kendimi geriye doğru çektikçe, onun bacağı da o nispette uzuyordu. Bir ara ayağını iki elimle tutup; kuvvetlice çekip; aşağıya doğru fırlatayım istedim ama tam o anda ''sana değil, senin makamına saygı duyuyorum, bırak yakamı’’ der demez uyandım.
Sonra uyumak mı dediniz; ne gezer.
Ya kaldığımız yerden devam edecek olursak, mazallah.
Bütün kabahat hanımda. Gecenin yarısında bana kavurma yedirirse olacağı buydu.
Şimdi de Erdegen kim diyeceksiniz.
Bizim köyden birisi canım..
Satılmışgillerin, Hüsamettin.
Biz ona hep Erdegen deriz.
Bir zamanlar halis, muhlis bir adamdı; sonradan yük hayvanlarına aşırı yük yükleyip, gaddarlaşınca kendisine Erdegen diye seslenir olduk.
Mehmet Soral

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder