14 Kasım 2024 Perşembe

SORUŞTURMA YOLU İLE SİYASİ TEHDİT

Mansur Yavaş'a inceleme ve soruşturma tehditi

Mansur Yavaş "Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar gereği her türlü eğlenceye yönelik festivalleri yapmaktan vaz geçtik; ayırdığımız bütçeyi pazar yardımı olarak ihtiyacı olan ailelere dağıtacağız" şeklinde bir kararı alarak kamuoyu ile paylaşmış olsaydı malum durumun önüne geçeceği gibi takdir de göreceği muhakkaktı.

Ancak Türkiye gerçeği şu ki; hele belediyeler için adayların yanında olup onun için koşuşturanların bir çoğu seçimi kazandıktan sonra adeta belediye etkinlikleri üzerinden maddi kazanç temini amacıyla doğrudan veya dolaylı aracılık yaparak menfaat temin etmeyi umarlar.
Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde böyle bir sürecin yaşanmış olması muhtemeldir. İçlerinden birisine bu ayrıcalık tanınmadıysa yandaşlara sızdırma bilgiler verilerek malum akıbete zemin hazırlanmış olabilir.
Özellikle CHP'nin kemik yapısını oluşturan tutucularının hiç bir zaman Mansur Yavaş'ı içlerine sindiremediklerini düşünüyorum. Şimdiye kadar CHP'ye hep kazandırdığı için varlığına tahammül etmişlerdir. İçlerine sindirmiş olsalardı millet ittifakının muhtemel cumhurbaşkanı adayları içinde anketlerde üçüncü hatta dördüncü çıkan Kemal Kılıçdaroğlu'nu değil, birinci çıkan Mansur Yavaş'ı aday gösterirlerdi.
CHP, milletin gönlündeki Mansur Yavaş gerçeğini iyiden iyiye fark etmiş olmalı ki; cumhurbaşkanlığını Türk milliyetçisi bir isim ile kazanmaktansa gerekirse CHP tabanından gelen bir isimle kaybedelim diyor.

Nasuh Mahruki

Milletler çok zor yetişen kahramanlarına sahip çıkıp onları her vesile ile onurlandırırken bizim ülkemizin kahramanları ise tek tek bir şekilde uygun zaman kollanarak önceleri fetö ile şimdi de cumhur ittifakının birleşenleri ile kumpaslarla cezalandırılıyorlar.
Türkiye'de yaşanan felaketlerde "sivil kurtarma ekibi" denince ilk akla gelen sivil toplum örgütü "AKUT"un kurucu başkanı, kendisi gibi inanmış ve adanmış binlerce insanın yetişmesine vesile olmuş, öncülük yapmış milli kahramanımız Nasuh Mahruki hakkında da soruşturma açılmış.
Yapılacak muhtemel bir seçimde, YSK başkanının elektronik ortamda oy kullanma yöntemine geçilebileceği söylentilerini de dikkate alarak, YSK'ya yeterince güven duymadığını, dolayısıyla da; bu yeni usule şüphe ile yaklaşılması konusunda muhalefetin uyanık olup tedbirini alması gerektiğinden bahsetmiş. Neymiş efendim; YSK'ya karşı haksız ithamlarda bulunmuş da... falan da filan da, curt da, cut da...?
Seçim günü seçim devam ederken öğleden sonra mühürsüz oyları geçerli sayan veya aynı zarfa aynı anda konan, saat 17:00 de açılan zarftan aynı anda çıkarılan dört oy pusulasından üçünü geçerli sadece birisini geçersiz sayan YSK hakkında geleneksel hale gelmiş şüphelenme halini ifade etmek kadar doğal başka ne olabilir ki. Acaba diyorum yapılmak istenen; YSK'nın sorgulanmaması için biz muhaliflere karşı tehdit amaçlı açılmış bir dava olabilir mi.
Nasuh Mahruki orta düzeyde zekaya sahip her Türk vatandaşının aklına gelebilecek değil gelmesi gereken bir şüpheyi dile getirmiştir. O, Türk milletinin geleneğine göreneğine, sivil kurtarma kültürüne büyük katkıları olmuş
milli bir kahramanımızdır; laboratuvarda hoşafı keşfedip "kahraman" olan birisi değil.

Millet ''Ne istiyorlarsa verin'' noktasına mı taşınmak isteniyor

AKP, CHP, MHP, DEM partileri ortak mutabakatları "Kürt sorunu" konusunda koordineli şekilde bir süreci yönetiyorlar; bıkkınlık ve yorgunluk yaratarak milleti "Tamam yetti artık; ne istiyorlarsa verilsin" noktasına taşımak istiyorlar. BOP sürecini tıkır tıkır işletiyorlar.
Sonra gelsin büyük Kürdistan'ın özerklik verilmiş Türkiye ayağı; Devlet Bahçeli zaten önceden Apo'ya "Türkiye Kürdistan'ı Özerk Bölge Başkanlığı"nı TBMM'ye davet ederek "Görevine hazır ol" diyerek tevdi etmişti, bugün de grup toplantısında "Yok canım bu kadarı da olmaz" diyenlere "Yanlış anlamadınız; davetim ve görevlendirmem doğrudur" demiştir.

''Kürt sorunu vardır'' ortak söyleminde mutabakata gidiliyor

Artık şunu bilelim; "BOP projesi" ve onun eş başkanının görevi kesintisiz devam ediyor.
Kayyum atamalarını, olmayan "Kürt sorunu"nu yaratarak "Türkiye Kürdistan"ının inşası için siyasi kızıştırma operasyonları olarak görmek, Apo'nun meclise çağrılmasını da "görevine hazır ol" ortamının hazırlaması olarak anlamak lazım.
CHP'yi de "Kürt sorunu vardır" kabulünde kendileri ile ortak söylem, devamında ortak mutabakata taşıyarak sürece dahil etmek istiyorlar; kumpasa ha geldi, ha gelecek. Mansur Yavaş bunu fark ettiği için CHP içindeki özel konumuna çekilerek daha net siyasi mesajlar vermeye başladı.

2 Kasım 2024 Cumartesi

GÜNDEME DAİR

Türk milliyetçilerinin toplam oyu %20-25 arasında, peki öyleyse?

Erken seçim olursa demokrat Türk milliyetçisi olarak CHP gene benim oyumu mu alacak öyle mi; mümkün değil.
CHP demokrat Türk milliyetçilerinin oyu ile birinci parti oldu ancak bunu kendisinden ve DEM'den bildi. DEM ile gönül ilişkisini devam ettirip onun kulvarında koştuğu ve de içlerinden bir tek parti sorumlusu dahi "Kürt sorunu" denen suni etnik bölücü dayatmayı kabul ederek, DEM ağzı ile "Kürt sorunu vardır" dedikleri sürece stratejik dahi olsa oyumu vermem, kaderi DEM gibi olacak; dışlayacağız.
Kimse demokrat Türk milliyetçilerinin gücünü küçümsemesin; o güçten nemalanmak için bakın son bir kaç yılda kaç tane parti kuruldu; İYİ Parti ile başlayıp devamında Zafer Partisi, Kutlu Parti, Ata Partisi, Milli İttifak Partisi, Anahtar Parti gibi.
Bu partilerin yanında bir de daha önce başka Saiklerle ama milliyetçi eksen üzerinde kurulmuş partiler var; Büyük Birlik Partisi, Milliyetçi Türkiye Partisi, Milli Yol Partisi gibi.
Buradan anlaşılması gereken o ki; neredeyse etkileme ve yönlendirme gücü ile MHP seçmenini de dahil edecek olursak Türk milliyetçilerinin toplam oyu %25 ile %30 arası. Demek oluyor ki; Türk milliyetçileri taban olarak mevcut milliyetçi eksende siyaset yapan patilerin kurumsal iradeleri konsolide edilebilirse bir milliyetçi cumhurbaşkanı adayı ile seçim kazanılıp ülke yönetilebilir.
İfade etmeye çalıştığım; milliyetçi eksende kurulmuş partilerin kurumsal iradelerinin konsolide olması bu partilerden herhangi birisinin inisiyatifinde değil aksine yine sivil milliyetçi bir platformun öncülüğünde; dilde, fikirde, işte konsolide olmalarının daha çabuk ve yapıcı olacağını düşünüyorum. Bu anlamda inisiyatif ortaya koyan bir milliyetçi platformun varlığının da farkındayım, hatta bir konferanslarına da katıldım; "Milli egemenlik platformu". Akıllıca bir süreç yürütüyorlar, hayırlara vesile olur inşallah.

Esenyurt Belediyesi'ne Kayyum Atanması

AKP'nin seçim yasasında "Adayın seçilmesine mani olabilecek, hakkında devam etmekte olan sonuçlanmamış davalarının olmaması gerekir" şeklinde yasal düzenleme yapması mümkünken bunu bilerek yapmıyor.
Çünkü;
AKP, seçim ile alamadığı yerleri kayyum atama yöntemiyle almayı kendine mahsus "demokrasi"sinde rutine dönüştürdü, yöntem haline getirdi.
AKP, etnik ayrımcı Kürt hareketine gerekçe olacak zeminin oluşması için keşke hatalar yapıyor diyebilsem aksine adeta destek olup, teşvik ediyor, ondandır ki; sıfır düzeyde teslim aldığı terörün maksimum düzeye ulaşması bundandır.
Kanaatim o ki; Erdoğan ve Cumhur ittifakı BOP gereği etnik ayrımcılığı gerekçeleri ile kızıştırarak sözde Kürdistan'ın inşasına katkı sağlıyorlar. Apo'nun TBMM'si kürsüsüne davet edilmesi de bu sürecin bir parçasıdır. Olur mu efendim diyenlere cevabım "sizler BOP eşbaşkanıyım diyen Erdoğan'nın, BOP projesi bir safsatadır, benim de eşbaşkanlığım sözkonusu değildir" dediğini duydunuz mu. Ya da bugün kendisine Türk milliyetçiliği hareketinin "liderliği" atfedilen Devlet Bahçeli'nin "Apo gelsin TBMM'inde konuşsun" diyebileceğini bizlere hangi tehdit altında kimler inandırabilirdi.
Esenyurt belediye başkanının seçim öncesi kesinlikle aday olamamasını gerektiren yeterli ve somut gerekçeler belliyken; seçildikten sonra aynı gerekçeler üzerinden "sen bundan bundan dolayı suçlusun, tutukluyoruz" demek olsa olsa etnik ayrımcılığı tahrik ederek kızıştırmak ve kayyum atamaya zemin hazırlamaktır.

Aslında cumhur ittifakı sistem değişmeden çok önce kurulmuştu

7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP tek başına iktidar olamadı (258 vekil çıkarmıştı). MHP ise oyunu artırmış 80 vekil çıkarmıştı.

Devlet Bahçeli malum olduğu üzere istikşafı görüşmeler adı altında top çevirip sonra taca çıkarıp hakemin maçı bitirmesine kadar zaman kazanıp maçı (AKP'yi tekrar iktidara taşıdı) kurtardı, erken seçime gidildi. 1 Kasım 2015 erken seçim yapıldı AKP büyüdü 317, MHP küçüldü 40 milletvekili çıkardı; AKP'ye kazandırırken kendisine kaybettirmişti.
Günü geldi seçim yapıldı; daha üç ay önce tek başına iktidar olacak vekili çıkaramamış AKP, Türkiye'de ne oldu da üç ay sonra yapılan seçimde ezici çoğunlukla birinci parti olmuştu. Çünkü terör "hortlatılmış" PKK en acımasız eylemlerini seçim hükümeti sürecinde gerçekleştirmişti.
Daha sonra Erdoğan ile ters düşen, kadrosu ile AKP'den tasfiye edilen Davudoğlu PKK'nın terör eylemlerinin azdığı doksan günlük sürece ilişkin "Karanlık günler" demişti. Erdoğan'a "Bu üç ay içinde ne olup bittiğine ilişkin bildiklerimi anlatırım" tehditinde bulunmuş ancak muhtemeldir ki Erdoğan da ona "İstersen anlat; ikimize de hesap sorarlar" dediği için kurduğu o cümle ile ne demek istediğini detaylandırmadı. Davudoğlu'nun kurduğu bu cümledeki gizli mesaj "Güvenlik endişesi yaratmak için kontrol altında terörle oy devşirmeyi planladık" demek değil de nedir. Nitekim Davudoğlu "Ankara Gar patlaması ile bizim oyumuz artmıştır" diyerek bir anlamda itirafta bulunmuştu.
Günümüze gelince; AKP iktidarı dolayısıyla cumhur ittifakı zorda, Devlet Bahçeli yine devrede, PKK terörü yine hortladı, ne garip; Erdoğan bir daha cumhurbaşkanı olmak istiyor; DEM'e ihtiyacı var, açtığı yolda peşinden gitmekte olan CHP'ye ihtiyacı var, MHP ile zaten etle tırnak gibiler...ne garip, herkes de onun dediğini yapıyor; Zafer Partisi ve İYİ PARTİ hariç.
Ben mi çok kötüyüm yoksa devletimizi ortak aidiyetimizden çıkarıp tamamen siyasallaştırarak AKP'leşmiş hale getirenler mi; sizler karar verin. Onlar için, aidiyet duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti değil, cumhur ittifakı birleşenleri ile takviye edilerek AKP'leştirilmiş devletin varlığı ve iktidarının devamı önemli.

Sağanak sağanak milliyetçi parti yağıyor

Var mı daha, egosu tatmin edilecek birileri; ticari yağma için paravan şirket kurulduğu gibi siyasi yağma varmış gibi her ay bir yeni parti kuruluyor.
Siyaset kurumunu siyasi yağmaya teşne bir yapıya dönüştüren bizatihi bu ucube sistemin kendisidir; etrafında üç beş siyasi celep ile bir güçlü tenin apış arasına tutunarak pazarlık yapılıp istenenin alınıp dengelerin değiştirebildiği bu sistemde parti enflasyonu oluştu.
Siyasi celeplerin siyaset kurumunun namusunu kirlete kirlete, adını çıkardıkları kanıksanmış bu durum genel hal aldı. Ne yapalım bize de "alın başınıza çalın" demek düşüyor.
Bugün siyaset kurumunun daha da parçalanmasına değil birbirinden türemiş siyasi partilerin birleşmesine ihtiyaç var. Tavsiyem odur ki; siyasi inanmışlığımız ve adanmışlığımız suiistimal edilerek narsis siyasi celeplerin üzerimizden ego tahminlerine müsaade etmeyelim.