ABD, büyükelçisini bostan korkuluğu olsun diye göndermiş değil; bulunduğu ülkedeki her türlü siyasi, sosyolojik ve ekonomik gelişmeleri takip edip ülkesine rapor etmek için görevlendirilmiştir. Bu görevlendirmeler tüm devletler ve onları temsil eden büyükelçiler için de aynıdır.
Bir şeyler yapmak lazım, birşeyler... Düşünecek, yazacaksın ki üretebilesin. Yaprağı bile öteye itecek, bir yel gerekecek elbet. Mehmet SORAL
24 Aralık 2021 Cuma
DOLARI YÜKSELTEN DE DÜŞÜREN DE...?
7 Aralık 2021 Salı
DHKPC' Mİ ALLAH İLE ALDATANLAR MI
AKP'ye rağmen kazanılan her zaferde hayır vardır, velev ki; , sahipleri ile siyasi olarak hemfikir olmasam bile.
Yeni seçilen Barolar Birliği başkanına DHKPC sempatizanı yakıştırması yapılıyor. Türk milliyetçileri olarak, özellikle 12 Eylül 1980 sonrası, risk teşkil etmekten iyice uzaklaşıp marjinalleşmiş sol fraksiyonlara karşı muhalif duruşta yoğunlaşmaktan, sağ'dan gelen daha acımasız ve yıkıcı risklerin, ihanetlerin hesabını yapmadık.ABD organizasyonu ve fetö'nün kumpasları ile muktedir olanların devleti önce değiştirip sonra dönüştürdüklerine yaşayarak hep beraber şahit olmuşken, Gülen ile yan yana, boy boy resimleri olanların kamu kurumlarına atamaları hala yapılırken...
Yeni seçilen Türkiye Barolar Birliği başkanının artık iyice marjinalleşmiş DHKPC ile ilintili şeklinde dedikodusunun yapılması; olsa olsa sol için nostaljik bir anlamı olur ama benim için kayde değer bir anlamı olmaz.
Yahu artık içi boşaltılmış eski kavramların sihrinden korkmayalım, bu devlet ve millet için kimlerin veya hangi kurumların risk teşkil ettiklerine dair güncelleme yapalım ve zihin haritamızı değiştirelim; And'ımızın kaldırılmasında veya zinanın cezasız bırakılmasında DHKPC veya bunlarla ilişkili olanların ne katkısı olmuştur veya kimler buna katkı sağlamıştır.
Tekrarlıyorum; önemli olan AKP hegemonyası karşısında olmak ve bu hegemonyayı sona erdirmek için güzel ahlak temelli, vatan ve millet severlik paydasında bütünleşmektir. Marjinal unsurları ayak bağı yaparak surda gedik açılmasına fırsat vermemek gerekir. Türk milletinin gerçek sorunu "Allah ile aldatanlar"la savaşmaktır.
''Kontrollü Ülkücü Hareket''
Ülkücü hareketin en büyük talihsizliği; hareketin büyüklüğü altında ezilen bir genel başkana sahip olması ve kendisini aşan birileri karşısında tükeneceğini bildiği için de potansiyeli olan herkesi MHP'den ya tasfiye etmiş ya da ayrılmaya zorlamış olmasıdır.
Onun içindir ki; Devlet Bahçeli sonrası kim MHP genel başkanı olur dendiğinde MHP içinden hiç bir isim akla gelmemektedir; gelmediği içindir ki zaman zaman S.Soylu gibi ithal isimler MHP genel başkanlığına yakıştırılıyor.
Eskiden bu anlamda sorular sorulduğunda bir çok isimi arka arkaya sıralayabiliyorduk; Koray Aydın, Ümit Özdağ, Meral Akşener, Sinan Ogan, Müsavat Dervişoğlu gibi.
En son ne olur ne olmaz diyerek olur da genel başkanlığa talip olurlar veya alternatif arayışların öncüsü olabilirler diye Atilla Kaya, Suat Başaran, Nazif Okumuş gibi isimler ihraç yolu ile tasfiye edildiler. Nedeni; muhtemelen en fazla, olsa olsa AKP'yi eleştirmiş olmalarıdır.
Türk milliyetçiliği hareketini etkisiz, yetkisiz ve pasif hale getirmek için ilk önce onun kurumsal kimliğinden beklenen umutları tüketmek gerekiyordu. Bugün görüp anladık ki gelinen nokta tam da burası.
Amma velakin; Demokrat Türk milliyetçileri, Türk milliyetçiliği hareketi için kurgulanmış bu akıbeti bozdular, cesurlar hareketi olarak başlayan süreç İYİ PARTİ Projesi olarak tamamlandı. Türk milliyetçileri bu projeyi hayata geçirirken kendi tabanı dışında her kesimin vatan ve millet severlik paydasında bütünleşenlerini de projeye dahil ederek umulmayan bir sinerjinin oluşmasını sağladılar. Şimdi bu süreç millet ittifakının inisiyatifinde 13. Cumhurbaşkanının seçilmesi ile tamamlanacaktır.
Velhasıl kelam; "Bu devlet için Türk milliyetçilerinin azı zarar; milli refleks körelir, çoğu da zarar; devleti yönetme gücüne erişirler" şeklinde yazılı olmayan ama hep var olduğunu düşündüğüm "Türk milliyetçiliği hareketini ayarda tutma" kuralından sorumlu tayin edilmiş unsurların rolü cesurlar hareketi ile saf dışı bırakılmıştır. İşte bu rol kaptırıp boşa çıkma durumu birilerini telaşlandırıp, salgınlaştırdı. Gerek Alparslan Türkeş Vakfı etkinliğinde yaşanan olayların, gerekse Mansur Yavaş'ın tehdit edilmesinin arkasında bu korku ve telaşın tezahürünü görüyoruz.
''Cengiz'in Koyduğu'' oyuncaklar
Mehmet Soral
28 Kasım 2021 Pazar
KAÇ DOLAR GÜLEN'İ AFFETTİREBİLİR
Aha da buraya yazıyorum; cumhur ittifakının bu tutarsızlığı, iktidardan gitmemek için kurguladığı akla hayale gelmeyen atraksiyonları, hele ki yeşil paraya tamahı devam ettiği sürece gün gelir de Gülen yine ABD'yi arkasına alıp "Size ihtiyaç duyduğunuz doların temini için söz veriyorum" dediği an ülkeye elini kolunu sallaya sallaya gelir, devamında tüm yandaşları aklanır tutuklular ise affedilebilir.
Yine aynı siyasi akıbet bizi mi bekliyor
Devlet Bahçeli, cumhuriyet hükümetlerin muktedirliklerinin sürekliliğini sağlamak için onların güvenliğinden sorumlu olmayı misyon edindi ve sürekli de bunun gereğini yaptı. Amma vebalin eninde sonunda hem destek olduğu hükümeti bitirdi hem de MHP'yi barajların altına itti.
23 Kasım 2021 Salı
KENDİNE GELİNCE ''NAS'' BİZE GELİNCE ''NAH'' MI
Neymiş; aldıkları kararlarda "Nas"a bakarlarmış...
8 Kasım 2021 Pazartesi
MUHALEFETE PROVOKASYONLAR DEVAM EDECEK
Şehitlerimizin yakınlarının acılarının hesabı devleti yönetmeyenlerden değil yönetenlerden sorulması gerekmez mi.
Meral Akşener mi, Kemal Kılıçdaroğlu mu; hangisi ABD'nin dümeninde, fetö'nün tezgahında BOP eş başbakanı olduğunu ilan edip sonra da Suriye iç muhalefetini kışkırtarak onları devletlerine isyana yönlendirip devlet başkanlarını da katil ilan edip Esad'ı "Eset" yaparak güya aşağılama yoluna gidilerek Suriye'nin ülke bütünlüğünü tarumar ettiler....
Ve bu iki isim; yaratılan bataklığın neden olduğu kaotik ortamda BOP eş başkanları sıfatı ile narsist duygularla kahraman olma özlemlerini tatmin için Suriye iç sorunlarına müdahil olarak verdikleri kararlarla askerlerimizin şehit olmalarına sebebiyet mi verdiler, ne yaptılar. Evlatları şehit olan ailelerin acılarını muhalefet üzerinden dindirme ve yine onlar üzerinden sorgulama yoluna gitmeleri bir haksızlık, hatta müsebbibi belliyken muhalefete yapılan bir zül değil midir.
Şehit yakınlarımızın acısı her Türk evladının da acısıdır ama hem şehit yakınları hem de hepimiz bilmeliyiz ki; AKP iktidara geldiğinde ülkemizde terör sıfır noktadaydı. Eğer o günden bu güne şehitler vermişsek ve bunun nedeni sorgulanacaksa doğrudan muhatap alınması gereken AKP, 2015 den sonra da cumhur ittifakı dır.
Lütfu Türkan bir şehit yakınına yoğun tahrike maruz kalarak ağır bir küfür etti. Elbette yaptığını tasvip etmek hiç bir şekilde mümkün değil. Her zaman her mensubunun önüne çıkarılabilecek ağır bir yükü partinin sırtına yüklemiş oldu.
Ama ben inanıyorum ki sokağa inmeye yüzü olmayıp, yüreği yetmeyen cumhur ittifakı bileşenleri sokakta vatandaşlar ile iç içe olan İYİ PARTİ ve muhalefeti, üzerine saldıkları provokatörler ile yıldırmak istiyorlar.
Çok garip değil mi; ülkede ekonomik kriz başta olmak üzere büyük sıkıntılar yaşıyoruz ama sokakta saldırılar hep muhalefet mensuplarına oluyor. Bu sefer operasyon için bir şehit yakını seçilmiş; tahrik ve tahrip gücü yüksek olsun diye.
Apo'ya ısmarlama mektup yazdırılarak, hatta ne dediği daha iyi anlaşılsın diye HDP seçmenine tercüme etmeyi Devlet Bahçeli'ye yaptırarak siyasi rant elde etme yoluna gittiler tutmadı, hatta geri tepti. Bu sefer de millet vicdanında dokunulmazlığı olan, hep beraber doğrudan yanında olduğumuz, içimizde tuttuğumuz "Şehitlerimiz" üzerinden siyasi rant için kurgular devreye sokuluyor ki; bu yazı da o niyetlerin muratlarına ermemeleri için yaratılan algılara teslim olmamak için yazılmıştır.
Önce bebek katili Apo inisiyatifine sığınarak ondan yardım dilenme, sonra bir şehit yakınının provokasyonunun sonuçlarından medet ummaya kadar varılan savrulma hali; Allah kimseye böyle bir savrulmayı sineye çekebilecek bir tahakküme mahkûm etmesin.
Adam bağırarak "PKK ile beraber kahvaltı yapıyorsunuz" diyor. Muhtemelen müdahale edilmediği sürece dozunu daha da ağırlaştırarak devam edecekti. Lütfü Türkkan adamın boynuna sarılıyor, elini ağzına götürüyor ama nafile provokatör kurgusunu icra etmeye devam ediyor. ''PKK ile beraber kahvaltı yapıyorsunuz'' diyor.
Vallahi her Türk erkeği, en efendi olanımız dahi böyle bir iftira karşısında yeri ve zamanı kontrol ederek aşağı yukarı aynı tepkiyi gösteririz "Yalancının...." la başlayıp devam eden bir cümle kullanırız.
Aslında " İspatlarmısın " ifadesi ile başlayan bir cümle de kurmak mümkün olabilirdi ancak muhatabınızın arsız, üçkağıtçı ve provokatör olduğunu düşündüğünüz an bu nazik düzgün cümleyi kurmak elbette mümkün olmayabiliyor. Maalesef provokatör muradına erdi, Lütfü Türkkan'ın ağzından tepe tepe kullanılabilecek malzemeyi, küfrü çıkarmayı başardı.
Lütfü Türkkan hatasını kabul edip Türk milletinden özür dilemiş olay bitmiştir. Partiye falan da zararı olmaz. Meral Akşener'e her türlü aşağılama ve hakaret cümlesini kullanmış, mahkemenin de cezasını kestiği bu provokatör hesaplı ve planlı şekilde hareket ederek aynı hakaretleri tekrarlama yoluna giderek İYİ PARTİ'yi doğrudan hedef almıştır. O "sözde şehit yakını"na sormak lazım; senin anan ana, bacın bacı da; Meral Akşener de bir ana, bir bacı değil mi.
Partiye zarar verir mi; niçin versin ki. Millet bu eskort kız takipçisi müptezelin arkasında kimlerin olduğunu görünce kanaatim o ki İYİ PARTİ'yi daha çok sevecek, sahiplenecektir.
Yahu, fetö ile Türk ordusuna, komutanlarına ve vatanseverlerine kumpas kurmuş AKP'ye ne ceza kesildi ki, Lütfü Türkkan doğru tepkiyi yanlış usulde gösterdi diye İYİ PARTİ'ye ceza kesilsin. Aksine her yerde üzerine saldırtılan provokatörlerin nedeniyle karşılaştığı mağduriyetlerden dolayı daha çok sahiplenileceğini düşünüyorum.
Tüm İYİ PARTİ mensupları artık bilmelidirler ki; kendilerinin provoke edilmeleri için görevlendirilmiş cumhur ittifakı ve HDP devriyeleri her yerde hazır kıta bekleyeceklerdir.
Muhtemelen sıra geldi İYİ PARTİ mensuplarını camilerde provoke etmeye; secdeye varırsın arkandan tekmeyi yersin döner sana arsızca "Secdeye yanlış gittin" der, gerekçesini de H.Karaman gibi birilerinin verdiği veya vereceği fetvaya dayandırır, ağzınızdan kötü çıkartıp alır, bu milleti gene üstünüze salarlar; aynen bir eskort kız takipçisini saldıkları gibi.
Önümüze uzatılan ipin ucunun hangi puştun elinde olduğunu az çok tahmin edebiliyorsak; ne diye ahmakça, kurgulanmış tuzaklara düşmeye devam ediyoruz.
Her ite hoşt demenin ne gereği var; aldırmayıp yürüyüp gitmek çok mu zor. Adamların muradı ne; kendilerinin inemedikleri sokağa İYİ PARTİ'nin de inmesine mani olmak. Yılmak yok, yola devam; her zamankinden daha inanmışlık, adanmışlık ve korkusuzca.
Unutmayalım ki Erdoğan, Meral Akşener'e karşı Rize'de yapılan sözlü saldırılar sonrası "Bunlar İyi Günleri Daha Neler Olacak Neler" demişti. Dolayısıyla benzer eylemlere karşı hazırlıklı olup, karşılaşıldığında da aklı selimle savuşturma yoluna gidilmelidir.
Mehmet Soral
30 Ekim 2021 Cumartesi
MERAL AKŞENER'İN YERİNDE OLSAM
Siz kimseyi istenmeyen adam falan ilan edemezsiniz. Onlar her zamanki yaptıklarını yapıyorlar; getirdikleri gibi de götürmek istiyorlar.
20 Ekim 2021 Çarşamba
MERAL AKŞENER'İN TUTARLI SİYASETİ
Muhalefeti iktidara talip olmaması için tehdit etmek...
Erdoğan millet ittifakı için "Ülke yönetimine talip olmaktan vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını hatırlatmak istiyoruz" ifadesini kullandı.