Meral
Hanım bir laf etti, ortalık karıştı; iyi ki de karıştı. Sanırım iki veya üç yıl
önce “Türk siyasetine bir kadın eli değmeli” dediğimi, hatta yazdığımı
hatırladım. Nitekim bir kadın eli değdi ve siyasi arena hareketlendi. Hele
bazıları var ki; “Biz gocaman gocaman, kelli felli herifler varken, sen nereden
çıktın, biz yapacaktık o işi’’ hayıflanması ile fesatlık çukuruna düşüp,
debelenip duruyorlar. Oysa ki; Meral Akşener üzerinden evlerindeki analarını,
bacılarını, eşlerini ve kızlarını rencide ettiklerinin farkında değiller.
...
Sosyal bilimci falan değilim. Google'e
girdim notlarımı aldım. Okumasını yazmasını bilen herkesin varabileceği
hükümlere vardım ve değerlendirmemi paylaşmak istedim.
...
Meral Hanım Sözcü Gazetesine yaptığı
söyleşide ne demiş; “AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın kaba ve küfür seviyesinde bir
milliyetçilik söylemi var. Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan, Erol Güngör böyle bir
dili hiç kullanmadı. Bizim anlayışımızda böyle bir dilin milliyetçiliği yok.
Bizim milliyetçiliğimiz Ernest Renan’ın milliyetçiliğidir. Soyut
milliyetçiliktir. MHP Genel Başkanı’nın ağzından da Erdoğan tarzı milliyetçilik
tanımını hiç duymamışsınızdır. ‘Gün gelir değiştirir, dönerim’ diyebilir. Ama
dönüşümlerinin geldiği yer zikzaktan öteye gitmez.”
...
Peki Ernest Renan millet ve
milliyetçilik üzerine ne demiş; “Bir millet bir ruhtur, manevi bir varlıktır.
Bu ruhu, bu manevi varlığı, hakikatte bir olan iki şey teşkil eder. Biri
mazide, öteki haldedir. Biri, müşterek olarak zengin bir hatıralar mirasına
konmadır; öteki, bugünkü birlikte yaşama rızası, tüm olarak elde edilen mirası
değerlendirmeye devam etme iradesidir”
Bu sözlerden anlaşılması gereken,
Renan’a göre Milliyetçilik; dil, din, tarih, kültür ve ülkü birliğiyle oluşan
Milletinin menfaatlerini gözetmek, milletini sevmek ve korumaktır.
...
Renan’ın “Birlikte yaşama rızası, tüm
olarak elde edilen mirası değerlendirmeye devam etme iradesi” olarak
tanımladığı şeyin adı milliyetçilik değil midir. Meral Hanım'ın Ernest Renan’ın
bu düşüncelerine atıf yaparak “Bizim milliyetçiliğimiz Ernest Renan’ın
milliyetçiliğidir” demiş olmasının Türk milliyetçiliğine ters gelen nesi
vardır. Sürekli “Türk milliyetçiliği soy, sop; yani ırkçı milliyetçilik değil,
kültürel milliyetçiliktir’’ demiyor muyuz. O halde koparılan yaygara nedir.
Ernest milliyetçiliği denince Fransız milliyetçiliğini anlayanlar için Meral
Hanım ne yapabilir ki.
…
Meral Hanım Türk siyasetini
hareketlendirdiği gibi aynı zamanda dilinin düzeltilmesi ve düzelmiş dil ile
entelektüel boyutta fikri tartışmaların öncülüğünü yaparak, demokrasimize
olumlu katkılarda bulunuyor. Yani demek istiyor ki bağırıp, çağırmaya ne gerek
var; fikriniz, zikriniz varsa çıkın ortaya tartışalım diyor.
…
Keşke otuz yıl önce olduğu gibi bugün de
siyasi liderler bir araya gelip, televizyonlarda bu tür tartışmaları
yapabilseler, keşke bu özgüvene sahip olabilseler. Ancak, maalesef; otoriter
liderlerin belki de ortak özelliklerinden olsa gerek bu tür tartışma ortamına
girmek istemezler; zira ülkemizdekilerin özgüvenleri buna müsait değil. Hele ki
en otoriter olan ikisi hiç müsait değiller. Bunlar konuşacakları, çıkacakları
ortamı kendileri belirlerler, sonra da kendi kendilerine atıp tutarlar. Çünkü
karşılarında “Yanlış söylüyorsun, o dediğin öyle değil’’ gibi bir itirazla
karşılaşma riski sıfır da ondan.
…
Özgüven sahibi insanlar entelektüel
boyutta görüş ve düşüncelerini izah ederlerken; etkilendikleri görüş ve düşünce
sahiplerine atıf yaparlar ki; konuşmalarını zenginleştirmek, daha da
anlaşılabilir kılmak içindir. Kaynaklara atıf yapmak sohbeti daha kaliteli
kılar, derinlik kazandırır. Meral Hanım bir anlamda bunu yapmıştır.
…
Öte yandan İYİ PARTİ, Türk
milliyetçiliğinin yeniden tanımını yapıp, onun üzerine kurulması düşünülmüş bir
parti değil ki. Esas gaye, “Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem”e
dönme mücadelesini daha kolay kılmak için kurumsal bir kimliğe ihtiyaç
duyulmasıdır. Bu mücadelenin parti kimliği ile yapılmasına engel olamayanlar,
benzer kurumsal düşünceye sahip olan Türkiye Kamu-Sen gibi, Türkiye Barolar
Birliği gibi örgütlü yapılara da müdahale etmeye başladılar. İşte bundandır ki;
Meral Hanım'ın konuşmalarını takip ederek, ellerindeki cımbız ile ayıklama
yapıyorlar.
...
Oysa bilselerdi(Aslında biliyorlar) ki;
Atatürk’ün Ziya Gökalp’den, onun da Emile Durkheim’den etkilendiğini; belki de
Meral Hanım'ın ne demek istediğini daha iyi anlayabileceklerdi. Kaldı ki; Ziya
Gökalp Emile Durkheim’in görüşlerinden etkilenerek ‘’Türkçülüğün Esasları’’
eserini yazmıştır. Ama esas amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğundan,
geçek niyetlerini pekala anlayabiliyoruz.
…
Ama umarım beklenmedik bir gelişme olur;
Meral Hanım'ı TV programlarına çağırırlar, kendisine ne demek istediğini
sorarlar; böylece Meral Hanım ve İYİ PARTİ kendisini ifade etme şansına
kavuşur.
Mehmet Soral