17 Mayıs 2024 Cuma

GÜNDEME DAİR

Serbest bırakılan 28 Şubat tutuklusu Çetin Doğan "Cumhurbaşkanı bana herhangi bir lütufta bulunmuş değil; sağlık raporum ile sabit olan sağlık durumuma bağlı anayasal hakkımı yine kendisinin anayasal görevi gereği bana kullandırmıştır" mealinde açıklama yaptı.
Çetin Doğan, Çevik Bir gibiler aslında siyasal İslamcıların davleti ele geçirmeleri için ihtiyaç duydukları suistimal alanlarını oluşturarak verdiklerini mücadelenin tam aksine en az her bir siyasal İslamcı kadar onların ideolojilerine hizmet etmişlerdir.
Ama yukarıdaki dik duruşunu takdir etmemek de mümkün değil. İnsanın kendi doğruları üzerine inanmışlıklarını ve adanmışlıklarını hep takdir etmişimdir.

Olmayanı oldurup sonra sorun yapmak

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geçtiğimiz gün TBMM’deki partisinin grup toplantısında, “Türkiye’deki alevi-sünni çatışmasını, Türk-Kürt ayrışmasını çözecek olan, bu millet ve onun iradesidir. Bunun da sırrı, kız alıp kız vermekte, yeni bir Türkiye inşa etmektedir” ifadelerini kullanmıştı.

Size itiraf edeyim ki; Türk milliyetçisi olup da yine milliyetçi bir partinin liderinin böyle düşünmesi tüylerimi diken diken etti. Aklıma ilk gelen, cumhur ittifakının yeni bir anayasadan bahsederken o kastedilen anayasanın içine devleti Bahçeli'nin yukarıdaki ifadesinde sözde sorun diye dikkat çekerek, o soruna çözüm getirmek adına olmayan "Alevi'Sunni çatışması, Kürt-Türk ayrışması"nı bahane ederek tasarladıkları yeni anayasa ile özerklik ve federatif yapılanmaya yol mu açılmak isteniyor.
Ülkemizde Kürt-Türk ayrışması da, Alevi-Sünni çatışması da yoktur. Kendi ailem için söyleyebirim; Kürt'e kız verdik, Alevi'den kız aldık. Ailemize kattıkları zenginlik dışında karşılıklı olarak hiç bir rahatsızlığımız söz konusu olmamıştır. Bu anlamda Devlet Bahçeli resmen olmayan sorunlar üzerinden fitne yaratıyor.
Unutmayalım ki Devlet Bahçeli'nin MHP genel başbakanlığı ile mevcut ucube sistem de dahil olmak üzere ikiz yasaları imzalamakla başlayan; Türkiye'de yaşanan her kırılmanın tetikleyici Devlet Bahçeli olmuştur; tüylerimi diken diken eden korkumun temeli de buna dayanıyor.
Yahu biz Türk milliyetçileri değil miyiz; "Kürt-Türk kardeştir, ayrım yapan kalleştir. Aleviler Türklüğün mayasıdır" diyen. Peki şimdi ne oldu da durduk yerde Devlet Bahçeli milletin bu sosyolojisinden kaygılanır oldu.

Yusuf Halaçoğlu Hocamız ''Kutlu Partisi''ni kurmuş...?

Gene milliyetçi söylem ve iddialar adına bir parti daha kurulmuş, adı da "Kutlu Partisi"ymiş. Böyle giderse bir gün sıra bana da gelecek anlaşılan(!)
Yusuf Halacoğlu hocamızın başkanlığında kurulmuş. Aman hocam, sizin bu millete vereceğiniz en büyük hizmet bilim adamı olarak kalmanızdır. Ümit Özdağ hoca siyaset için bilim adamlığını kurban etti, sizin de aynı akibete uğramanıza gönlümüz razı olmaz.
Sayın hocam siz bilim adamısınız, size öğüt vermek haddimize düşmez ama önce baba sonra dede olduk ve yeterince de tecrübe sahibiyiz; Türk milliyetçileri olarak bölüne bölüne değil katıla katıla önce bütünleşme sonra da büyümeye ihtiyacımız var.
Niçin milliyetçilerin kendi arasında ittifakların kurulması denenmiyor ve niçin bunu misyon edinmeyip de en kolayını yani parti kurup daha da ayrışmayı tercih ediyorsunuz. Ne diyeyim, hemen aklıma ilk geleni söyleyeyim; partileşme düşüncesi olmadan "Milliyetçilerin bütünleşmesi platformu" gibi bir çabayı ortaya koysanız sonra milliyetçi sivil toplum örgütleri ve partileri bu çabaya dahil olmaya davet etseniz daha iyi olmaz mı. Bunu misyon etmeniz bilim adamlığınıza halel getiremeyeceği gibi bilakis daha da saygınlık kazandıracaktır.
Şahsen ne kadar başarılı olup olmayacağınız üzene düşüncemi beyan etmeden; doğrudan Türk milliyetçiliği referans kabul edip kurulacak olan hiç bir partiye olumlu bakmayacağımı ifade etmek isterim. Yeni partinin kurulması için uygun zemini hazırlayıp motive etmek için ne zamanımız ne de psikolojimiz müsait değil. Cumhuriyet tarihimizin en büyük siyasi dolandırıcılığına maruz kalmış insanlarız, bundan ötesi var mı.
Türk milliyetçileri açısından bugün elzem olan şey milliyetçi sivil toplum örgütleri ve partiler arasında diyalog kurmak, devamında koordinasyon kurulu oluşturup tek ses haline gelmek ve burada düşünceleri alıp fikir üreterek baskı unsuruna dönüşmektir.

Yumuşa yumuşa... nereye kadar?

İllet diyecekler
Zillet diyecekler
Sürtük diyecekler
PKK yöneticilerinin yanına genel başkanınızı montajlayıp sonra PKK'lı diyecekler...
Bir defa olsun "Sayın Kılıçdaroğlu" hitabında bulunmamış olacaklar...
Fetö ile izdivacın hazzını yaşayıp 15 Temmuz piçini peydahlayacaklar, etrafı beraber kırıp döküp sonra siz de dahil kendilerinden gayri herkese arsızca fetöcü diyecekler...
Ve yumuşayan gene de siz olacaksınız öyle mi.
"Alo, Özgür efendi uyan, uyan; seçim oldu siz kazandınız..." diye anons mu bekliyorsun.
Özgür efendi, İYİ PARTİ'nin kayıtlı üyesi olarak oyumu CHP'ye verdim. Ben oyumu özgül ağırlığının çok iyi farkında olarak kullandım. Dikkatinizi çekerim, bu yumuşama seromilerine devam ederseniz bilin ki; ilk fırsatta oyumun o özgül ağırlığı altında sizi çatır çatır ezerim(!)
Cumhur ittifakına "Aman efendim, zat-ı şahanelerinizin emir buyurdukları gibi istediğiniz şekilde ve kıvamda yumuşarız, yeter ki siz isteyin; zaten biz kazanmadık ki sadece siz bize şaka yaptınız" der gibisiniz.
"Ya adalet ya da kopsun kıyamet" sizden de beklediğimiz bir tavırdır. Konjonktür böyle istiyor; "Ayol yumuşayalım ki var olalım" tavrı hiç değildir.

Yine Sinan Ateş acımız üzerine

Sinan Ateş'in katlinde, mahiyetinizdeki azatlık kabul etmeyen iflah olmaz biatcı sözde "ülkücü"lere sorgulama yaptırmayıp, onları susturabilirsiniz ama iyi ki sosyal demokratlar var, demokrat Türk milliyetçileri var; onlar iz sürmeye devam ediyorlar, Allah razı olsun.
Umudum o ki; biatı tekmeleyip özgür düşünceli demokrat Türk milliyetçileri olarak kendilerini ayrıştıranlar ile fikir namusuna sahip sosyal demokratların çabaları Sinan Ateş'in katledilmesinde dahili olanları, siyaset kurumu da dahil hepsini deşifre edecekler.
Vefasızlığınızın, şeytanlığınızın, hainliğinizin serseri "kurşunları" gelip sizi vuracak...inşallah.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder