12 Haziran 2024 Çarşamba

MERAL AKŞENER TERCİHİNİ YAPMIŞTIR

Meral Akşener hangi kimliğiyle Erdoğan ile görüşmüştür, bu çok önemli. İYİ PARTİ'nin üzerinde bir üst kimliğe sahip olma psikolojisi ile görüştüyse bu İYİ PARTİ kurumsal kimliğini ve Musavat Dervişoğlu'nu "baypas" yapmak olur ki; kabul etmek mümkün değil.

Ya da; Meral Akşener kendisini İYİ PARTİ camiasının manevi lideri olarak görüyorsa; İYİ PARTİ kurumsal kimliğine, camiasının inanmışlığına ve adanmışlığına aşağılama ve hakaret ederken aynı zamanda her türlü kumpası ihmal etmeyen Erdoğan ile malum resmi vermesini tasvip etmemiz mümkün değil. Meral Akşener bırakalım bu çelişkiyi bizlere izah etmesini, torununa bile asla anlatamaz
Eğer Meral Akşener "Ben kaybedersem siyasetin sesinden bahsetmem, bırakır kenara çekilirim demiştim ancak bu demek değildir ki; atanarak da olsa görev yapmayacağım. Erdoğan ile İYİ PARTİ kurumsal kimliği adına değil siyaseti bırakmış ancak kendisinden görev, dolayısıyla atama bekleyen memurluğa namzet sivil bir kişi olarak görüşme yaptım, yakamda da parti rozeti falan yoktu" şeklinde bir açıklama yaparsa bu durumda İYİ PARTİ kurumsal kimliğinin ve tabanın rahatsızlık duymasını gerektirecek bir durum söz konusu olamaz, sadece ve sadece aldatılmışlığımızın keyifsizliğini yaşarız. Bu durumda Meral Akşener tüm saygınlığını kaybeder, İYİ PARTİ de toparlanma sürecine girer.
Meral Akşener'in şahsi ikbali için geriye dönük olarak taban vicdanında makul ve makbul bulunması mümkün olmayan atraksiyonlarının olmuşluğu ortaya çıkıp da disiplin süreci dolayısıyla ihracı sağlanırsa partinin kuruluş günlerdeki heyecanı kesinlikle tekrar yakalanabilir.
MHP'de kongre talepleri henüz yokken ve de Meral Akşener Devlet Bahçeli'ye karşı değil aday olmayı "O benim abimin arkadaşı benim de ağabeyim, son derece saygı duyduğum birisidir" dediği günlerde kendisi için "Türk siyasetine bir kadın eli değmeli o da Meral Akşener olmalı" demiş bir insan olarak bugün de diyorum ki; "Türk siyasetine her zaman kadın eli değmeli ancak Meral Akşener gibiler kesinlikle olmamalıdır" diyorum. Kendisine de, bizlere de daha önemlisi milletimize de yazık etmiştir.

Meral Akşener'in kendisine ve partisine inanmış, adanmışların kesinlikle tasvip etmedikleri; beş tepeye çıkma nedenini açıklamasını beklerken gitti gazeteci İsmail Saymaz'ın ithamlarına cevap vererek onun sözlerini tekzip etme derdine düştü. Anlaşılan o ki; Meral Akşener İYİ PARTİ ile geleceğe yönelik duygusal bağını ve aidiyetini sonlandırmış olmalı ki; iki sayfalık basın bildirisinde İYİ PARTİ camiasına yönelik bir tek açıklama yoktur. Bir anlamda "benim için ne sizlerin ne de İYİ PARTİ'nin bir anlamı kalmamış, hakkımda ne düşündüğünüzün de önemi yoktur" demiştir.
Peki kendisi yaptığı malum görüşmeyi normal karşılıyorken bizler niçin problem yaptık; İYİ PARTİ'nin kuruluş meşruiyeti Recep Tayyip Erdoğan ve onun başımıza musallat ettiği ucube sistem karşıtlığına dayanıyor da ondan. Eğer "karşıtlık" bitip anlaştıysanız o zaman da anlaşmanızı anlatıp onu meşrulaştırın.

Siyasetçiye kefil olunur mu?

Yaşayan hiç bir siyasetçinin namus ve şereflerine güvenerek koruma ve kollama güdüsü ile hareket edip onları aşağılayanlarla kavga edip kimse ile kötü olmayın.
Hayatımda hiç kimseyle sürekli dargın kalmayı istemedim. Zerre miskal kendimi suçlu görsem kesinlikle özür diler bir şekilde barışmayı sağlarım.
Hala iki dangalakla dargınlığım devam ediyor; birisi Devlet Bahçeli'nin onur ve şerefini aşağılamıştı, kavga etmiştim o nedenle dargınız. Diğeri ise Meral Akşener'in onur, şeref ve namusuna dil uzatmıştı, onunla da benzer şekilde kavga ettim; dargınız.
Sonuç; her iki genel başkan da gittiler bizatihi kendilerini aşağılayan kavga ettiğim adamların yine kendilerine her türlü hakareti yapan efendileri ile hemhal olurlarken bizler ise madara olmakla kaldık.
Ha unuttum; bu dargın olduğum iki yavşak var ya; onlar yukarıda isimleri geçen, karşılıklı olarak birbirlerine en kötü sıfatları kullanarak hakaret eden üç lideri de şimdi çok beğeniyorlarmış.

Yeni anayasa dar geliyorsa şalvar verelim mi?

Neymiş efendim; mevcut anayasa 1980 darbe anayasasıymış.
Ulan siz pantolon değil şalvar bile giyseniz dar gelir. Oturma edep ve adabını bilmedikten sonra "takımlarınızı" salar gene bildiğiniz gibi oturursunuz.
Mesele mantalite meselesi; içselleştirme ve yaşama meselesi. Okuyor olmak yetmiyor, anlamak da lazım aynen Kuran'ın okunmasından sürekli bahsedip de hiç onu anlamak gerektiğinden bahsetmemenizde olduğu gibi sanki mevcut anayasaya uydunuz da eksiğini fark ettiniz.
Cumhuriyet tarihinde iktidar-muhalefet liderlerinin bir araya gelmesi ilk defaymış gibi sunulan bugünkü "Yobaz kontrolünde yozlaşmış demokrasi" şartlarından daha üstün şartların yaşandığı günleri bile darbe anayasasının hazırlanmasına yön veren cunta'lı günlerde gördük; muhalefet partileri devletin kanalı TRT'de karşılıklı oturup tartışabiliyorlardı ve bu bir araya gelmeye bugün olduğu gibi bir olağanüstülük atfedilmiyordu.
Bu şartları bile oluşturamamış acizler; yeni anayasa sizin neyinize. Dünyanın neresinde görülmüş; hapiste yatanlardan kimlerin salıverileceği kararının iktidar ve muhalefet partilerinin liderlerinin bir araya gelerek verdikleri. Oysa mevcut anayasa ve ona bağlı kanuni düzenlemelere uyulması durumunda sıkıntı yoktur. Sıkıntı; anayasayı okuyor ancak anlamıyor ve umursamıyor olmanızdadır.

Sayın Bahçeli belge mi istiyorsunuz...?

Devlet Bahçeli diyor ya; "varsa elinizde belge, bilgi savcıya, mahkemeye verin"
Sayın Bahçeli bu resimde eğer senin yerine Özgür Özel varsa en büyük belge senin bu resimde olmayışının açıklamasıdır.
Özgür Özel'in kefil olduğu rahmetli Sinan Ateş'in kendisi ve ailesine siz neden kefil olmaktan imtina edersiniz; Türk milliyetçileri, ülkücü vicdan bunun açıklamasını bekliyor.

Erdoğan Aslıyüce abimin ardından...?


Erdoğan Aslıyüce abimin ardından...
Son derece ahlaklı, çalışkan ve üretken birisiydi. İmanının gücü buradan geliyor, inanmış ve adanmışlığı bu değerlere dayanıyordu.
Büyük gayret ve özverilerle "Yesevi Dergisi"ni çıkarıyordu. Dergiye aboneydim. Bir gün beni aradı "Mehmet'cim dergiyi artık çıkaramayacağız. Kalan abone bedeline karşılık olarak sana hazırladığım bir kitap setini gönderiyorum ne dersin" deyince içimde müthiş bir sızı oluştu. "Abi neden olmasın; kitap olsun da ne olursa olsun" derken o an içimi sızlatan gerçek Erdoğan abimin artık dergiyi çıkaracak yeterli enerjisinin kalmadığı zannımdı. Çok emek veriyor, çok yoruluyordu. Yaşı da bayağı ilerlemiş, sağlık sorunları yaşıyordu.
Türk milliyetçiliği liderliğine soyunup siyasi dolandırıcı çıkanların Türk milliyetçileri üzerine oluşturdukları olumsuz algıların yanında siyasi kimlikleri olmayıp da ahlak, dürüstlük ve imanın "liderliği" pozisyonunda olan Türk milliyetçisi isimlere örnek olsun diye içimden geçeni olduğu gibi anlatarak; artık ne kadar olacaksa algı değişimi adına bir anımı sizlerle paylaşmak istedim.
Ruhu şad mekanı cennet olsun değerli abimin.