29 Kasım 2017 Çarşamba

GÜNDEME DAİR ''ORDAN BURDAN ŞURDAN''

Belge
Emekli bankacıyım. Kılıçtaroğlu'nun belge diye sunduğu "Swift mesajı" denen şey; uluslararası para transferlerinde kullanılan; tüm dünyadaki bankalar tarafından genel kabul görmüş; kullanım şekli ve standartı belli olan mesaj şeklidir. Ülkemizdeki herhangi bir bankadan yurt dışındaki bir başka bankaya bahsi seçen Swift mesajı ile döviz gönderildiyse; karşı bankada anında aynı mesajın çıktısı oluşur.
...
Şimdi yapılması gereken; AKP Kılıçtaroğlu'dan iddia ettiği Swift mesajını alsın, sonra da karşı bankada karşılığını bulmaya çalışsın; bulursa CHP haklıdır, bulamazsa Erdoğan haklı olacaktır şüphesiz.
Buyurun gerekeni yapınız.
...
Evet ticari faaliyet konusu olabilir bu para transferleri; ancak bir ülke lideri, ülke ekonomisine kazandırmak için halkın yastık altı altınlarını ve dövizlerini bankalara yatırmasını isterken; kendi yakınları ülke içinde vergi yükümlülüğünden kurtulmak için ülkedeki dövizlerini dışarıya çıkarıp, vergisiz ticaret yapıyorlarsa; bunun etik olarak görülmesi mümkün olmadığı gibi bu kadar milyon dolarların ülke içinde ne zaman kazanıldığı sorusu da ilk akla gelen soru olacaktır. 


Tosunun taşakları
Tosunun taşaklarını göstere göstere bunun bir inek olduğunu millete kabul ettirebilenlere; doğru olsa bile suçlayıcı hiç bir deliliniz sökmez. Daha da ısrarcı olursanız; isterlerse, sizin dahi karşı cinsten olduğunuzu bu millete inandırabilirler

Erdoğan'ın resmini montajlamak
Fotomontaj yapılarak Erdoğan'ı Putin önünde eğilmiş halde göstermişler. Şimdiye kadar kendi inisiyatifim dahilinde hiç bir tercihimi Recep Tayyip Erdoğan lehine kullanmadım, kullanmam da; ancak bu yapılanı ele güne karşı hoş görmemiz, "Oh olsun" dememiz mümkün değil; doğru bulmuyorum, tasvip etmiyorum. 
...
Ancak şunu da unutmamak lazım ki; Recep Tayyip Erdoğan da; Clinton ve Ecevit'in beraber oldukları malum fotoğraflarında Ecevit'in beyefendiliğinden gelen nezaketli duruşuna hiç hak etmediği halde "Eziklik" montajını yaparak her vesile ile siyasi söylemlerinde kullanmıştır.
...
Sanırım kendisi için yapılan ve hiç kimsenin tasvip etmediği bu montaj işi empati yapmasına vesile olacaktır. Dolayısıyla, her iki montaj da; vicdani de değildir, ahlaki de değildir. 

...
Öte yandan; 
''Kabataş'da; üst tarafları çıplak, deri pantolonlu yetmiş erkek; içinde bebeği olan çocuk arabası ile karşıdan karşıya geçmekte olan başörtülü bir kadını ve çocuğunu yerlerde tekmeleyerek, üzerine işediler'' yalanının mucitleri daha daha neler yapmazlar ki. 
...
Hani şu şantaj, montaj denince, her ne hikmetse hemen bu ''Yalan'' aklıma geldi.
...
Vallahi ben masumum. Demek ki; algı yaratmanın uzmanı olanlar zaman olur bu uzmanlığın mağduru da olabilirler. Sen yetmiş erkeği bir kadının üzerine işetirsen; benim aklıma başka ne gelecekti ki.


İYİ PARTİ Ülkücülere ve MHP'ye iyi geldi
Biz demedik mi; İYİ PARTİ ile her şey iyi olacak diye. Gördünüz değil mi; Balgat müdavimleri artık koltuklarını değil, ayakkabılarını eskitmeye başladılar.
...
Evet, Rahmetli Başbuğ'un doğum yıl dönümü münasebetiyle MHP yönetiminin yönlendirmesi ile "Ocaklı ülkücü gençler"in yapmış olduğu; kalabalık bir kitlenin katılımı ile yapılan güzel bir organizasyon, anma günü ve etkinliğe şahit olduk. 
...
İnsan ister istemez soruyor; "Peki bu heyecan dolu, insanı gururlandıran nümayişlerin daha önceki yıllarda yapılmasına mani olan neydi"
...
Ancak burada "Hareketin bekasına" ilişkin bir samimiyetin olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Ve kesinlikle İYİ PARTİ'ye yönelen ilgi ve alakayı dağıtmak, konjonktürel ortamı kendi Üzerlerine çekmek için yapılması düşünülmüş bir etkinlik ama olsun; izlemek hoşunuza gitti, gurur duyduk. Ne de olsa böyle bir nümayişlerin yıllarca özlemini duymuştuk.
...
Keşke bu kalabalıklar; 15 Temmuz hain kalkışma süreci de dahil olmak üzere, sıfır sayıda dost ülkeye sahip olmamız ve beceriksiz devlet yönetiminin ülkemizi uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya getiren ve bütün bunların müsebbibi olan AKP'ye karşı muhalefetin protesto gücü olarak göstere bilinseydi.
...
Ama öyle veya böyle bizim ocaklı gençleri böyle görmek elbette hoşumuza gitti. Türk milleti onların varlığını hissetti.
Yaşasın bizim ocaklı gençler
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

25 Kasım 2017 Cumartesi

GÜNDEME DAİR ''ORDAN BURDAN ŞURDAN''

Rahmetli Başbuğ'u doğum yıl dönümünde rahmetle anıyorum.
Bugünkü kişiliğimi; annemin öğütleri, yönlendirmeleri; öğrenim hayatımda bir kaç öğretmenim, mahallemizde ilk tanıdığım, elinde T cetveli taşıyan mimar bir ağabeyim; fikir ve düşünce sahibi ve bunların namusuna sahip olmamı sağlayan fikri, siyasi önderim ise rahmetli Başbuğ Alpaslan Türkeş dir. 
...
O Kışta, kıyamette, engelli birisi olarak cenazesine katılmak benim için büyük bir problemdi. Ankara sokaklarında neredeyse teşkilat mensubu arkadaşlarımın omuzlarında nöbetleşe taşınmam ile ne yapıp edip cenazesine katılmıştım. Allah arkadaşlarımdan razı olsun. Ülkücü camia daima o cenazemizi ''Kar ile abdest aldığımız'' gün olarak hatırlayacak; yolculuğumuz da dahil olmak üzere vefa adına çok güzel anılarımızla yad edecektir.
...
Her ne kadar bahar olsa da; şiddetli bir kış gününde; Ankara da bir insanın cenazesinde eğer iki milyon insan toplanmışsa; bu tablo o insana inanmışlık, adanmışlık ve vefanın ne boyutlarda olduğunu gösterdiği gibi aynı zamanda biz faniler için ibret almamız gereken bir görüntüydü ve bu günümüz için de geçerlidir. Vefat ettiği güne kadar üzerine odaklanmış bu sevgi ve sadakatin yükünü taşımak da; yine o insanın ne kadar büyük insan olduğunu gösterir.
...
Her genel başkan lider olamaz; ama bazı liderler bir neslin yetişmesine vesile olabiliyorlar. Mesela Gazi Mustafa Kemal Atatürk kendi döneminin gençliğini yetiştirdi. Aslında onun Türk gençliğine çalmış olduğu mayadır; hala bu devleti ayakta tutan; 15 Temmuz'a geçit vermeyen. Ve Atatürk sonrası yeni sosyolojimiz şartlarında yetişen nesil ise ülkücü gençliktir. Bu gençliğin fikri alt yapısının oluşmasında ve kitabileşmesinde şüphesiz diğer Türk milliyetçisi fikir adamlarının, aydınlarının katkılarının olması şüphesizdir ancak aksiyoner anlamda ete kemiğe bürünmesinin banisi Alparslan Türkeş dir. Bu arada elbette sol gençlik de her zaman var olmuştur ama hiç bir zaman solu disipline edecek, tek seslilik anlamında ne bir lideri, ne de organize bir gençlik olmamış; daha çok parçalı bir yapıda olmuşlardır.
...
Doğum yıl dönümünde kendisini rahmetle anıyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.


''Kara cuma''
Ulan gerzek!
sözüm ona İslam adına "Kara cuma" kampanyasını cuma gününün kutsiyetine atıf yaparak kampanya yapan mağazaların videolarını çekip, ifşa ediyorsunuz. Kullandığınız her oy'unuzu yönlendiren de sahip olduğunuz bu zeka işte. Başımıza gelen bütün belalar da bu zeka ürünlerinin bileşkesi oluyor elbette.
Bu yaptığınızda İlaç niyetine de olsa; zerre kadar akıl yürütme var mı Allah aşkına. Zavallı kızcağıza mağaza önünde esip, gülüyorsun "Nedir bu kara cuma tabelası, burası Müslüman bir ülke " diyerek ekmek parası peşinde koşan mağaza çalışanlarını huzursuz ediyorsunuz.
...
Eğer sizin mantığınız ve gerekçeniz ile protesto yapacaksan; ilk önce milli piyango bayilerinin önüne git, devletini protesto etsene. Devlet 62.000.000._TL'lik kumar masası kurmuş, milleti kumara çağırıyor bundan haberin yok mu, gerzek!
...
Kardeşim bu işi imani olarak ilgilendiren ne var; hiç bir şey. "İnsanların tüketim çılgınlığına itilmesi israf ekonomisine neden oluyor" desen daha mantıklı ve makul bir neden olmaz mı; olamaz; çünkü muhtemelen sen o alış veriş merkezinin kapısına yeni, yetme "Siyasal İslamcı Kapitalist" uşağı birisi olarak, camlarına siyah filim çekilmiş son model Mercedes ile gitmişsindir.
...
Ayrıca 15 Temmuz Cuma gününü "Kara Cuma'' yapanlar kimlerdi; dün Mısır'da yaşanan bir kara cuma değil miydi. Sen Müslüman olarak beynini geliştirmekten öte şekillere yeni şekil vermeye devam ettiğin sürece kara cumalar son bulmayacaktır.
....
Şimdi bu yazımdan sonra daha önce kullandığım ifademi tekrarlayacağım; beni ülküdaşlarımın bazıları, Siyasal İslamcıların hiçbirisi, solcuların da hepsi anlayabilecekler.


Asabi psikopat Nihat Genç
Nihat Genç ukalası bugünkü yazısının son paragrafında "15 Temmuz'da ordusuna karşı topraklarını savunan bu halk..." cümlesini kullanarak ordu düşmanlığı yapıp, sonra da bu millete NATO karşıtlığını anlatıyor. Türk ordusunu da adeta gereksiz, işgalci güç gibi gören "Asabi psikopat" 
...
Halt etmişsin sen. Üç uçak havada, beş tank caddeye çıktı diye; bunlar üzerinden Türk ordusunu 15 Temmuz'un içinde gösteremezsin. Yine diyorum ki be hey ahmak; "Hötün" yiyorsa 15 Temmuz gecesi gördüğümüz asker elbiseli hainleri oralara ne zaman, ne kadarı, kimler tarafından yerleştirildiler; onun sorgulamasını yapsana. Ordu düşmanlığı yaparak, NATO karşıtlığı yapamazsın; bu bir çelişkidir; zira NATO karşıtlığı, gücünü Türk Ordusuna güvenden almalıdır. "ROK karısı Nagihan"ı taklit etmek sana yakışmıyor. 


Alevi kardeşlerimi kucaklıyorum
Türk milliyetçisi, ülkücü ve Sünni birisi olarak tüm Alevi kardeşlerimi en samimi duygularımla kucaklıyorum.
Hiç bir tahrik ve tezgah bizleri kucaklaşmaktan men edemeyecektir. Türk milletinin mayasına müdahaleye izin vermeyeceğiz.
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin.


Rıza Zarraf ve milli mesle
Rıza Zarraf olayı milli bir mesele mi; elbette hayır, en azından ben öyle görmüyorum. Ancak bu malum isim ve "Dörtkağıtcı" kankalarının çevirmiş oldukları dolaplar üzerinden ülkemiz hedefe konduğu için elbette bana ne demiyeceğiz. Nasıl ki bu ülkede; adına kayıtlı bir karış toprağı dahi olmayan, askerlik çağına gelmiş her Türk erkeği şehit olmak da dahil "Bana ne; yeri yurdu, taşı toprağı olanlar askere gitsin" demiyerek askerlik görevinden kaçmıyorsa; bizler de Zarraf olayına öyle bakacağız, devletimize sahip çıkacağız. 
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

22 Kasım 2017 Çarşamba

GÜNDEME DAİR ''ORDAN BURDAN ŞURDAN''

Nihat Genç'in Türk milliyetçilerine hakareti
Nihat Genç, ilk önce Türk milliyetçileri için ağzından çıkan hakaretlerini çıktıkları yere sokarak başlamak istiyorum. 
"Hötün" yiyorsa ABD-CEMAAT öncülüğünde, Cüneyt Zapsu'nun kirveliğinde tayin edilmiş BOP eşbaşkanı ve onun partisini sorgulasana.
...
NATO'ya üyeliğimiz devletimizin geleneksel kabul görmüş ittifak tercihidir. İki kutuplu dünyada her devlet kendi tercihini yapıp, ittifaklarda yerlerini aldılar . Türkiye de tercihini NATO 'dan yana kullanmıştır. 
...
Ahmak herif ülkemizi NATO'ya Türk milliyetçileri mi soktu ki; hesabını da bizlere sormaya kalkıyorsun. 2001 yılından itibaren Nato'nun babası ABD'de Türkiye üzerine operasyon hazırlıkları yapılıp, tetiklenen ekonomik kriz ile hangi "Kahramanın"ın siyaseten önü açılıp, son onbeş yılın kaderine hükmedilmek istenmiştir.
...
Bugün NATO ile Türkiye'nin arasının bozulması üzerinden öfkeni Türk milliyetçilerine kusman; temelinde yatan gerçek belli ki geçmişe dönük intikam hırsının hala içindeki varlığının devam ediyor olmasıdır.
...
Eğer yüreğin yetiyorsa NATO'ya müttefik olma şartlarının gereğini; devlet ciddiyetinden uzak, gerektiği gibi yerine getiremeyen iktidardan hesap soracaksın. Türk ordusu aynı zamanda NATO ordusu olup, NATO'da görevli tüm Türk subaylarının tayin, terfi ve yerleştirilmelerinden ülkemizi yöneten hükumetler sorumludurlar. Eğer ülkemiz adına NATO'da görev yapan askerler bir ihanetin içinde yer almışlarsa ve bundan kaynaklanan Türkiye-NATO ilişkileri bozulmuşsa yine bunun hesabını; ''hötün'' yiyorsa hükumetten soracaksın.
...
Bir evde verilen kız için söz kesilirken; aynı anda bir başka aileye tanışmak için randevu verilmez. Nato ittifakı olmaktan kaynaklanan haklarımızın takipçisi olmak varken; karşı ittifaktan S400 füzeleri almak ne anlama geliyor. İttifaklar güven esaslıdır ve karşılıklı çıkara dayanır; her ittifaka mavi boncuk dağıtarak güvenlik sağlanmaz; işin garibi her iki tarafa da güven vermeyen bir intiba uyandırırsın. Şimdi NATO üzerine bütün bu gerçekler biliniyorken NATO sorununu Türk milliyetçileri üzerinden okumanın sendeki kuyruk acısı ne olabilir ki.
...
Dolayısıyla, Nihat Genç ''Hötün'' yiyorsa git şikayetinin müsebbibi olanlara saldır; Türk milliyetçileri üzerinden sana mastürbasyon yapmaya müsaade etmeyiz.. 


Algıların tasmalı müdavimleri
Algıların tasmalı müdavimleri; iradelerini ipotek ettirmiş gönüllü esirler; bu da yetmeyip sadakat nikahı kıymış zavallılar Zerre kadar Allah'ın lütfü olan düşünme melekesini devreye sokabilseler derler ki; 
Yahu bu kadıncağız Paralelci olsaydı; fetö'nün düşündüğü kalkışmaya daha epeyce de bir zaman varken; Davutoğlu'nun AKP'ye davetini kabul eder; 1 Kasıma kadar sürecek olan Davutoğlu hükumetinde görev alır; cemaatin hükumetteki bir görevlisi olarak; muhtemelen de başbakan yardımcısı olarak cemaat açısından sızamadıkları yerlere sızıp, açık kalan yerlere yerleşme fırsatı bulunupp, eksiklikler tamamlanırdı.
...
Ama Meral Akşener Davutoğlu'nun AKP'ye katılması ve kuracağı hükumette yer alması teklifine anında ''Bu teklifi bana yapılmış hakaret olarak görüyorum'' diyerek red etmiş; daha sonra da Tuğrul Türkeş AKP'ye katılmış, bir veya iki gün sonra da Tuğrul Türkeş-Bahçeli'nin hiç de alışık olmadığımız şekilde mecliste mutluluk pozlarını gördük. Özellikle Devlet Bahçeli çok mutlu gözüküyordu.
...
Bence AKP'nin kurulduktan değil, kurulmadan önce yaşanan süreçler de (Özellikle Cüneyt Zapsu kirveliğini de hatırlayın lütfen) dahil olmak üzere bugüne kadar geçen süreç içinde ülkemizde yaşanan kırılmalar ve bu kırılmalar karşısında Devlet Bahçeli ve MHP siyasetinin iyi analiz edilip, sorgulanması gerekir diye düşünüyorum. Şahsen MHP'nin iktidar olabilme ihtimaline karşı hiç bir argüman geliştirmediğini gördüm. Tek geliştirdiği argüman AKP'yi düştüğü yerden kaldırmaya yönelik olmuştur. Çünkü yine tekrarlıyorum ki; Devlet Bahçeli resmi olmayan Paralel MİT müsteşarı, MHP de resmi olmayan MİT kurumu gibi olup, amaç hükumetin tanımladığı görevi yerine getirmektir. Devlet böyle bir ''Sanal Kurum'' oluşturdu da yoksa millet olarak bizim mi haberimiz yoktur. 


Her ülkücü 2019 seçimleri için şimdiden tercihini ortaya koymalıdır
Ülkücülerin o partide bu partide olmasının hiç bir önemi kalmamıştır. Ülkücüler olarak Demokratik Parlamenter sisteme tekrar dönmek istiyormuyuz, istemiyormuyuz; önemli olan budur. 
..
Tek adamlı diktanın devamını isteyenler Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı kalmasını isteyecekler; cumhuriyet değer ve kazanımlarının devamını isteyenler ise tekrar Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sisteme dönmek için Meral Akşener'i destekleyeceklerdir. Dolayısıyla ne kadar ülkücü olduğumuz üzerinden birbirimizi kem sözlerle incitmenin, hırpalamanın gereği yoktur.


Nato tatbikatında yaşanan rezalet
Nato tatbikatında; Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsında Türk milletini küçük görme, aşağılama eyleminin temelinde fetö diasporasının olduğu büyük bir ihtimal. 
...
Fetö; sadece üç beş puştun seneler süren gizli emellerinin neticesi değil; cumhuriyet kurulduğundan beridir değer ve kazanımlarına karşı savaş açmış güruhun su döküp, yeşerttiği alanda zemin bulup, yetişmiş olan ayrık otudur.
...
Dolayısıyla fetö ile mücadele yetmez; ibrik ile su dökenlerden de hesap sormak; bundan sonra da devlet yönetimine gelen her kişi, grup veya partinin geleneksel görevi olmalıdır.
...
Evet, bu cemaat denen yapı kırk senedir var ama hiç bir iktidar bu iktidar gibi bırakın geçsinler, elleşmeyin yapsınlar dememiştir. 


Devletin bekası sözkonusu ise
MHP adına konuşan arkadaşlarımız ve parti sözcüleri; neymiş efendim; ''Devletin bekası için Recep Tayyip Erdoğan'ın arkasındaymışız''
... 
Madem öyle; defalarca kandırılan Erdoğan bu sefer devletin bekasını düşünerek 2019 yılında Cumhurbaşkanı adayı olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi ortak aday olarak göstersin. İlle de Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olacak diye bir ayet mi var; söz konusu olan devletin bekası ise. 
... 
Nihayetinde elli yıllık bir partinin genel başkanı olup; bu kadar kendisine bilgelik ve devlet adamlığı vehmedildiğine göre güven de duyulmalıdır.
...
Şu "Hareketi" getirdikleri yere bakın; elli yıllık bir parti Cumhurbaşkanlığı seçimleri için kendi adayını kendi içinden gösteremiyor; bir başka partinin genel başkanının siyasi bekası için. Ve Türk milliyetçisi olarak bu utancı yaşamamak adına farklı formüller için inisiyatifimizi ortaya koymamızı; BOP eşbaşkanlığı yerli taşoranları ve onların arkasını toparlayan hizmetkarları sözüm ona bizleri eleştiriyorlar. Geçiniz lütfen.
...
Yine sözümü tekrarlıyorum; ''Saf ülkücüleri'' bostana karga kovalamaya gönderip, sonra bostanda yetiştirdiklerimizden kendinize ziyafet çekemeyeceksiniz. Artık el koyduk; bostan da bizim, sofra da bizim.


Atatürk sevgisi ve takiye yapmak
Ulan içinizden bir taneniz de çıksın "Ben baştan beridir Atatürk hakkında ne düşünüyorsam, şimdi de öyle düşünüyorum" desin. Azıcık da inancınızın delikanlısı olsanız ne var yani. Yahu istisnasız hepiniz mi Atatürkçü oldunuz be. 
...
Bunların hepisi birer topaç denen oyuncak. Bir el bunların beyinlerinden kuyruk sokumlarına kadar ipi sarar sona yere doğru fırlatır; ikinci bir müdahaleye kadar dönmeye devam ederler. Tekrar ipi sarmalar, tekrar yere atmalar, tekrar dönmeler; nihayetinde ipi elinde tutan istediği şekilde hevesi bitene kadar bu topaçları çevirmeye devam eder. 


“Ayakların Yan Basir Yoksa Sen Sarhoş musan”
Erzurum yöresine ait türkü de geçen “Ayakların Yan Basir Yoksa Sen Sarhoş musan” ifadesi, “Ayakların Yan Basir, Yoksa Sen Oruç musan” şeklinde değiştirildi. Gerekçesi; İslami hassasiyet gösteriliyor. Öyleyse bu zihniyete göre Nisa suresinde geçen "Sarhoşken namaza yaklaşmayın" ayetini de değiştirmek lazım; zira "Sarhoş" kelimesi geçiyor(!)
İşin garibi bu zihniyette bir çok insan aynı zamanda devletimizi yönetenlere danışmanlık yapıyorlar. 
...
Şimdi aynı zihniyet, müslüman Türk milletini yılbaşında oynanacak 61.000.000.-TL'lik kumar masasına çağırıyor. Ne yaman çelişki değil mi. 


Mete Yarar ''Tanrımıza hamd olsun'' demeyi yanlış buluyor
Mete Yarar "Hala orduda yemek duasında Tanrımıza hamd olsun deniyor" eleştiriyor ve gerekçe olarak da; "Allah'ın isimleri arasında Tanrı ismi yoktur" diyor. Yahu elbette olmayacaktır, sayılan bütün isimler zaten Arapça. Oysa "Tanrı", Arapça olan "Allah"ın Türkçe karşılığıdır.
... 
Buradan şu mana çıkıyor; eğer bir müslüman Türk olarak "Tanrım bana bu sağlık, sıhhat ve huzuru verdiğin için teşekkür ederim" diye dua ettiğimde Allah benim niyazımı anlamayacak öyle mi. 
...
Ben de iddia ediyorum ki; "Tanrı"nın "Allah" demek olduğunu bilmeyenlerin veya kabul etmeyenlerin imanları da eksiktir; zira Allah'ın gücü, kudreti ve sıfatlarını eksik kabul etmiş olacaklardır. Öyle ya; her şeyi bilen, hâkim olan Allah'ın Türkçeyi bilmemesi gibi bir saçmalık olabilir mi.
...
Size inat bundan böyle duama "Tanrım" seslenişi ile başlayacağım. Çünkü ben Allah'ın Türkçeyi bildiğine inanıyorum; ya siz "Arapçılar"
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

15 Kasım 2017 Çarşamba

GÜNDEME DAİR ''ORDAN BURDAN ŞURDAN''

''İki kutuplu Türk milliyetçileri''
Türk milliyetçileri 2019 seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan'ın tekrar ''Tek adam'' olarak seçilmesine müsaade etmeyecektir. 
...
Türk milliyetçilerinin inisiyatifinde vücut bulan, millici olan diğer kesimleri de kucaklayan, çıktığı kutlu yolda kurumsallaşma sürecini tamamlamaya çalışan İYİ PARTİ ile Balgat'a hiç bir inanç ve güveni olmayan ama MHP( Kudsiyet atfedilen üç harf) den bir türlü duygusal kopuşunu gerçekleştiremeyen gönüldaşlarımızın Recep Tayyip Erdoğan'a karşı aynı karar üzerinde mutabakatımız er veya geç gerçekleşecektir.
...
Bu ittifak hiç de sanıldığı kadar zor değildir. 2018'de MHP olağan kongresinde yönetim Balgat müdavimlerinin elinden alındığı an her şey değişecektir. Bu sonuç elde edildiği an Türk milliyetçileri için müşterek slogan ''Partilere sadakat'' yerine ''İdeolojiye sadakat'' ön plana çıkacaktır. Lütfen bu cümlelerimi okurken ''Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi''nin bizlere neleri dayattığını hatırlamaya çalışalım; MHP ve İYİ PARTİ toplam 300 milletvekili çıkarsa bile eğer Cumhurbaşkanı Edoğan seçilirse hiç bir yaptırım gücü olmayacaktır.
...
Dolayısıyla MHP ve İYİ PARTİ'nin ne kadar milletvekili çıkaracaklarından ziyade; Türk milliyetçileri Cumhurbaşkanı olarak kimi seçecektir buna odaklanmak ve organize olmak lazımdır.
...
Dolayısıyla 2018 yılında yapılacak MHP kongresinde yönetimin Balgat'tan devralınması çok önemli olup, Türk siyasi arenasında tüm taşları yerinden oynatacaktır. Diyelim yine Balgat AKP hükumeti ile ellem gullem yapılıp yönetimde kalmayı başardı; bu durumda Türk milliyetçileri aynen referandumda olduğu gibi ideolojik davranacak, kendi aralarında gene gerekli ittifakı sağlayacaktır.
...
Esas söylemek istediğime gelince; lütfen Türk milliyetçileri olarak bugün için kendimizi nerede konumlandırırsak konumlandıralım; bizleri 2019 seçimlerinde dahi farklı kararlara itebilecek ülkücü edep ve adaba yakışmayan dil ile her geçen gün kin ve nefrete dönüşen bir ''Sosyolojinin'' vücut bulmasına fırsat vermeyelim. Birbirinden nefret eden ''İki Kutuplu Türk Milliyetçileri'' oluşumunun müsebbibi olursak tarih bizi affetmeyecektir.
Hiç olmazsa ikinci turda aynı isim üzerinde mutabık kalabileceğimiz sıcaklığı,yakınlığı muhafaza edebilecek, ülkücülük hukukumuza yakışan bir dil ile süreci götürmeliyiz. 


İman ve vicdan meselesi
Allah'lı kitaplı ama vicdansız ne sağcılar bilirim; Allah'ız kitapsız ama vicdanlı ne solcular bilirim. Dolayısıyla, "İyi insan" tarifi ideolojiler üzerinden değil vicdan üzerinden yapılmalıdır. Vicdan dediğimiz şeyi tüm dayatmalardan azat kılacak olursak; dünyanın her yerinde benzer durumlar karşısında hep aynı davranışı sergileyecektir. Tek ön şart insanlara kendilerini ifade edebilme şansının tanınmasıdır.
...
İmanını kuvvetlendirmeyi daha vicdani delillere bağlayamayan; günde iki satır yazı, kitap bilgi okuyamayan ahmak; Kuran-ı yere koyarak, üzerine basmayıp, etrafında dolaşan kendi davranışından ilham alarak; iman eksikliğini tesadüfü davranışlardan aldığı ilhamla giderme hali toplumun genel hali oldu.
...
Müspet bilimler üzerinden Hz. Allah'ı ve İslam'ı anlatmak lazımdır. Artık akli ilim o kadar hakim ve yaygın hale geldidi ki nakli ilimle ne Hz. Allah'ı ne de İslam'ı anlamak da anlatmak da mümkün değil. Dolayısıyla, din adamları çok özel yetişmeli, temel bilimler üzerine ayrıca bir eğitim almalıdırlar. Menkıbelerle din anlatmak bugünün gençliğini cezbetmiyor artık. 


Mütevazi bir hanımefendi
Türk Bayrağı ve Atatürk yanyana. Diğer emektar arkadaşlarının katkılarına saygıya binaen mütevazi olmayı tercih edip, posterinin asılmasına gerek görmemiş Meral Abla.
... 
Sen bir parti kuracaksın, ülkemizde de ego tavan yapmışken; alışılmışın tam aksine kurduğun partinin genel merkez binası açılışında belli ki çok da yakışacak şekilde posterini astırmayacaksın. Bu hal yine Abla'nın Türk siyasetine kazandırmaya çalıştığı seviyedir. Belli ki ablanın burada vermek istediği mesaj; "İYİ PARTİ" hareketi bir ismin öne çıkması değil, bir inanç ve ilke etrafında bütünleşme hareketi olduğudur.


İYİ PARTİ Yerli ve milli bir harekettir.
İYİ PARTİ'nin arkasında emperyal güç arayan "Çirkin zihniyet" hele şöyle AKP' nin kuruluş sürecini hatırlayın ve sonra karar verin; hangi parti kurulurken arkasında kimlerin olabileceğini.
...
Be vicdansızlar; şu anda İYİ PARTİ Genel Merkezi açılışı var, Meral Hanım konuşuyor, çok da büyük haber değeri var ama belli ki muktedirlerin tehditi ile hiç bir TV kanalı canlı bağlantı yapamıyor.
...
Ve bugün bütün bunlar olurken; yıllar öncesi Cüneyd Zapsu'nun kirveliğinde partisini dahi kurmamış ABD Yahudi lobileri ile gelecekte Türkiye'nin lideri "Olacakmışcasına" ziyaretlerde bulunan, görüşmeler yapan, mağduriyetten güç alsın diye dört ay "Hapis yatırılan", Erol Mütercim'in dediğine göre de hapiste günde sekiz saat eğitim verilen eski İstanbul Belediye Başkanı muhteremi düşünün. Şimdi bu muhterem ile Meral Hanım'ın partisini kurma sürecini karşılaştırın lütfen.
...
İYİ PARTİ hareketi anamızın ak sütü gibi helal ve meşrudur. "Artık çocuklar bu sefer kazandık" diyebilme özleminin ve ahmakça bir sadakatin suistimal edilerek, ihanete uğramasına isyanın ete kemiğe bürünmüş; hak arama ve hakkı teslim etme hareketidir. 


İYİ PARTİ korkusu Atatürk sevgisi
İYİ PARTİ'nin siyasette yer almasıyla özellikle birilerinin rahmetli Atatürk'ü anlamaya, huzuruna çıkmaya ikna olmalarına sebep olduysa; ne mutlu bu yola baş koyanlara. 
...
Sayenizde birileri Atatürk'ü anlama, hakkını teslim etme aşamasına geldiğine göre; sırada kirletilmiş siyaset dilini düzeltmek var.
... 
Millet o kadar kirli dile alışmış ki; Meral Hanım diğer siyasilere hakaret etmeyince sanki yetersizmiş gibi algılanıyor. Oysa siyaset diline seviye getirmeyi misyon edindiğini defalarca açıklamıştı. 
Teşekkürler Meral Akşener.

...
Siz siz olun gene de "Kripto Atatürk sevgisi"ne karşı tatbirli olun derim. Atalarımız ne demiş; "Üzüm üzüme baka baka kararır". Dolaysıyla "Sızma ve yerleşme"de mahir olanlarla izdivaç yapanların %50+1 korkusu ile hidayete ermiş olmalarına elbette inanmayacağız.


İYİ PARTİ'ye medya sansürü devam ediyor
İYİ PARTİ kuruluş dilekçesi 25.10.2017 tarihinde verildi ve hala hiç bir TV kanalı Genel Başkan Meral Akşener'i ekranlarına davet etmediler.
...
Benim için bu durum; İYİ PARTİ hareketinin ne kadar güdümsüz, ne kadar yerli ve milli olduğuna kani olmamı sağlayan en büyük gerekçemdir.
...
Henüz hala "Bu kadını kullanın, kanalizasyona süpürmeyin" diyen çıkmadı, çıkmaz da. çünkü Meral Hanım bunu diyebilecek hiç bir kimsenin elinden tutup okyanuslar ötesine uçmadı; herhangi bir camiyi mesken kılıp, kedilerine has namaz da kılmadı; uşaklık peşinde koşan herhangi bir yerli sermaye patronunun işletme açılışına da katılmadı. Bunlara dair duyan, gören, bilen varsa söylesin. 


Bozaaaaa
Geleneksel kültürümüzün yaşamasına katkımız olsun dedik, dün gece "Bozzaaaa" seslenmesini duyar duymaz gereğini yerine getirdik. Tavsiye ederim. 

İlmi siyaset bumu dur acaba.
İlmi siyaset denen şey bu mu acaba. Hedefe ulaşmak için kendi hükümeti üzerinden "Cam filmi'' tehditi savurup milleti sıkıştırıp, bunaltıp sonra Superman edası ile "Nedir lan bu; tez elden halledile" müdahalesi ile "Türkiye ortalama algı düzeyi"ne "Bak adama; soruna el attı ve hemen halletti" algısı oluşturması ile çok gariptir ki; yaratılan sorun üzerinden yine sorunu yaratanın pirim yapması gibi ters mantıkla çalışan bize özgü sosyolojik gerçeğimiz ortaya çıkıyor.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

9 Kasım 2017 Perşembe

GÜNDEME DAİR ''ORDAN BURDAN ŞURDAN''

AKP'de depreşen Atatürk sevgisi(!)
Atatürk'ün anasına onu diyeceksiniz, babasına bunu diyeceksiniz; bu da yetmeyecek '' İki ayyaştan birisi'' deyip; yıllarca oy devşirmek için bu küfür ve günahların sahiplerini cumhuriyet değer ve kazanımlarına karşı verdiğiniz kavganın en büyük ilham kaynağı, propagandistleri göreceksiniz ve sonra sistem değişikliği ile yediğiniz haltın farkına varıp "Ulan biz ne yaptık" diyerek %50+1'i tutturamama telaşı ile bir sabah kalkıp, Atatürk'ün büyüklüğü ve yüceliğini keşfedeceksiniz öyle mi.
...
Düşünen, okuyan, yazan; özgül ağırlıkları oldukça yüksek Atatürkçü insanların teveccühüne mazhar olmak için yapmak istediğiniz algı operasyonunuz tutmaz; zira onlar sizin "Cemaz'ul evvelinizi" bilirler.
...
Ne yapacakmışsınız; 10 Kasım da Anıtkabir'de alacakmışsınız.
Siz var ya siz; Anıtkabir'e gider; sonra da diğer gidenleri inkar eder, "Bizden başka kimseler yoktu, orada gerçek Atatürkçüler bizdik" bile dersiniz ama tutamaz. Dedim ya; özgül ağırlık meselesi.
Sizi gidi takiyyeciler sizi. 


Düşün yakamızdan
Kardeşim "Parlamenter sisteme dönmeliyiz" diyenleri partiden attınız, onlar da gidip bir başka parti kurdular. Şimdi de doğru yaptıklarına inanan insanlar gidip, onların etrafında kenetleniyorlar. Peki, bıraksanıza yakamızı be kardeşim. İhraç edilenler aynı zamanda bir başka parti de kuramazlar diye kaide mi var.
...
Tek adam isteyenler orada; demokrasi isteyenler de burada. Sistem üzerine düşünce farklılığımız ay ile güneş kadar aşikar olduğuna göre; artık herkesin kendi sepetini kendi koluna takıp, seçtiği yolda yol alması en makul olan değil mi dir.


''Rıza Zarraf'' zarfından ne çıkacak bakalım
Şimdi Zarraf ile ilgili en büyük korkumuz nedir; yediği haltın T.C Devletini uluslararası suç niteliği taşıyan bir kabahat ile karşı karşıya getirme riskidir. 
...
Eğer malum dört bakanın yargılanması Türk mahkemelerinde yapılmış olsaydı; bu Zarraf denen adamın yargılanması da yapılıp; belki de yurt dışına çıkış yasağı olacak, ABD de tongaya düşmeyecekti.
...
Şimdi İYİ PARTİ Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ devleti yönetenlere diyor ki; ''Yahu bu adamın ve diğer dört bakanın yediği haltları siz biliyordunuz, yargılanmadıkları için bizler bilmiyoruz; peki niçin ABD'ye gitmesine müsaade ettiniz''
...
Anlaşılıyor ki ABD'nin ve AKP'nin bildiği ancak Türk milletinin bilmediği Rıza Zarraf olayı uluslararası yaptırımlar bakımından Demoklasi'nin kılıcı gibi sürekli başımızın üstünde sallandırılacaktır.
Dolaysıyla, tüm dünyaya karşı esip, gürlerken; sürekli düşman değil, dost kazanmanın yollarını aramak ve bulmak zorunda olmalıyız ki; gün geldiğinde ABD ülkemize karşı uluslararası kurumlar nezdinde bir yaptırım kararı çıkarmak istediğinde bizim de arkamızda üç beş dostumuz olabilsin.
...
Bu ''İranlı çocuğun'' ne malum; ABD tarafından kullanılmak üzere Türkiye üzerine salınmadığı ve ne malum; zamanı geldiğinde bunun kabahatleri üzerinden fiili yaptırımlar da dahil olmak üzere fırsat kollanmayacağı.
...
Bilmem kimin, bilmem nerelerinde kıl olmaktan haz duyanların gazına gelerek hiç kimse ülkemiz adına yanlış yapma, riske sokma lüksüne sahip olamaz. Açık hava da, tek başına herkes istediği gibi yellenebilir; asıl olan toplum içinde ihtiyaç duyduğun halde insanın kendine mukayyet olabilmesidir.


Artık evlatlarıma ''Bu sefer kazandık çocuklar'' demek istiyorum
Bir "İYİ PARTİ"li olarak AKP trollerine alışığım ama MHP'li ülküdaşlarımın AKP trollüğüne alışmam zor olacak anlaşılan.
... 
Yapmayın Allah aşkına; sizler istemez misiniz evlatlarınıza " Evet çocuklar, bu sefer biz kazandık" diyebilmeyi. Biz bunu diyebilmenin özlemi ile yollara düştük. Hep beraber taşlanacak şeytanımız belliyken; bize yaptıklarınız ayıp olmuyor mu.
... 
MHP kurumsal olarak "Recep Tayyip Erdoğan'ı tekrar Cumhurbaşkanı seçtirmeyecek, parlamenter sisteme; aksayan yönleri giderilmek üzere tekrar dönülmesini sağlayacağız" dediniz de; bizler ille de yeni bir parti kuracağız mı dedik.
...
Türk milliyetçisi, ülkücüyüm. MHP kişiliğime, siyasi kültürüme elbette çok şey kattı; bizler de MHP'ye çok emek verdik, fedakarlık yaptık ama en son geldiğimiz noktada; irademin ipotek edilip, birileri ile sadakat nikahı kıymama müsaade edemezdim. Bu karakterimin oluşması için ödediğim bedelleri kim bilebilir ki; şimdiki siyasi duruş, hal ve tavırlarımı da analiz edip, hakkımı verebilsinler.
....
Artık evlatlarıma "Bu sefer kazandık çocuklar" demek istiyorum; mesele bu kadar basit.


İyi Parti vaadi
İYİ PARTİ iktidar, Meral Hanım Cumhurbaşkanı olduğunda; "Beş Tepe", Türk Dünyası Yüksek Teknoloji Üniversitesi olacak(Ümit Özdağ). Sarayın uçakları ve tüm ithal makam arabaları satılacak; elde edilen gelir ile cemaatlerin ve para basan sözde vakıfların kucağına itilen tüm üniversite öğrencilerinden bir tanesi dahi dışarıda kalmayacak şekilde yurtlar inşa edilecek.

Özne ''Kürtler'' değil, geri kalmışlıktır.
Şimdiye kadar bizatihi özneye "Kürtler" konularak okunmaya çalışılan malum bölge sorunu; İYİ PARTİ tarafından ekonomik şartların ve devlet şefkatinin yetersizliği üzerinden okunduğunu görüyoruz. Bugün için belki devletin tüm imkanları sunuluyor ama beyinlere sinmiş olan geleneksel algının değişmesine yönelik güvenlik tedbirleri dışında bir çalışma yoktur. Düşünebiliyor musunuz, kesim hayvanı ve besicilik için bu bölgemiz atıl tutulup, yurt dışından et ithal ediyoruz, saman ithal ediyoruz. Yazıktır, günahtır. 
...
Dolayısıyla, işe terörü besleyen, insan kaynağı oluşturan bu iki unsurun halledilmesi ile başlanacak. Meral Hanım bölge ve halkı için duygu ve düşüncelerine dair niyetini ortaya koymak, yaşamının bir kısmını da Ahlat'ta geçirmek, bölge halkı ile beraber olmak için ev açmıştır. Hayırlı olsun.


Emre ''PUSLU'' denen alçak hain.
Emre "PUSLU" alçağı İYİ PARTİ üzerinden beklentilerine yönelik ego tatmini için 2019 seçimlerine dair twit atıp, duruyor. Ancak bu alçak başkaları için de daha neler neler yazdı; kimlerle hangi yatakta, hangi piçi peydahladıklarını da yazıp, twit'ler attı; niçin onlara dikkat çekmiyorsunuz; Meral Hanım ve İYİ PARTİ üzerine kinlerini kusmak için bu alçağın twit'ni vesile yapan ahlaksız, vicdansız, iz'ansız kalleşler. 
...
Emre "PUSLU" alçağı elbette 2019 seçimlerinde Meral Akşener Cumhurbaşkanı seçilecek ancak siz istediğiniz için değil, Türk milletinin umudu olacağı için seçilecek ve zaman gelecek senden de seninle o 15 Temmuz piçini peydahlayanlardan da hesap sorulacak.


Uydur uydurabildiğin kadar; nasıl olsa bir cezası yoktur
AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, TBMM düzenlediği basın toplantısında, "Bana göre Mustafa Kemal, 15 Temmuz'un arkasındaki akıl tarafından, FETÖ'nün arkasındaki güç tarafından zehirlenerek öldürüldü" demiş.
...
İşte ülkemizi maalesef bu akıl yönetiyor. Bu iddia olsa olsa FETÖ-ABD şer ittifakı üzerinden dikkati başka yere çekmek, ABD'yi masum gösterme çabasıdır. 
...
AKP kendileri üzerine siyasi eleştiriler içeren karikatürler çizilmesine müsaade etmese de; kendi içlerinden böyle karikatüristler çıkabiliyor.
...
Olayın aslı şudur; bu abzurt iddia üzerinden tartışma yaratarak, dükkandan mal kaçırılmak isteniyor. Müftülerin nikah kıyabilmesi gibi pratikte bir anlamı olmayan, sadece tercih edenin mağdur olabileceği bir uygulamayı millete maal ederek günlerce tartıştıran bu zihniyet; sıkışmışlığın yarattığı can havliyle şimdi de bir başk tartışmayı ateşleyerek muhtemelen başka bir konuyu millete fark ettirmeden yutturma çabasında olmalılar.


İnsanın değeri öldüğü yere mi bağlı?
Ortadoğu'da kamyon halkın içine dalar, 150 insan ölür, kendi ulusal kanallarımız da dahil olmak üzere alt yazı olarak geçilir. ABD de ise 8 insan aynı amaçla öldürüldüğünde; ulusal kanallarımız normal yayın akışını keserek, naklen yayına geçerler. Aynen bugün olduğu gibi. Kırkbeş dakikadır ABD'den yayın yapılıyor. 
...
İşte güçlü ülke bu demektir. Ulusal bir tatsızlık yaşandığında tüm ülkeler senin an be an ilgileniyorsa; demek ki ancak o zaman önemli ve güçlü bir ülkesin demektir. Batının insanını kendinizden değerli görüp, reflekslerimizi de ona göre ortaya koyuyoruz adeta. Ankara'da yaşanan katliam batının ne kadar dikkatini çekmişti; hiç. Yaşadığımız 15 Temmuz kalkışması bile batının ilgisini çekmesi neredeyse iki gün sonra olmuştu.
...
İnsanlığın çifte standardına lanet olsun. Eğer bu katliam Ortadoğu'da olmuş olsaydı, hiç şüpheniz olmasın ki TV yayınları normal akışlarına devam edecekti.
...
İnşallah başta ABD olmak üzere tüm batı ABD'de ki bu menfur olaydan ders çıkarıp, mazlum ve mahsun gariban Ortadoğu hakları üzerinde terörün gerekçesini oluşturabilecek entrika, hile, desise ve bunlardan kaynaklanan göz yaşlarına sebep olmazlar.


Bunu yapan sen değilmisin?
Partin baraj altında kaldı, istifa ettin. Sonra seni gören Çiller ve Yılmaz da istifa ettiler. Ama sen sonradan istifa etmekten vaz geçtin. Çünkü amacın diğer iki ismin de istifasını sağlayarak; ABD'nin güdümünde, fetö'nün omuzlarında yükselecek bir partinin kurulması için siyasi alanı boşaltmak gerekiyordu. Oysa o boşluğu pekala kendi partin ile doldurabilirdin değil mi.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

2 Kasım 2017 Perşembe

GÜNDEME DAİR ''ORDAN BURDAN ŞURDAN''

Senin gönlünden geçenlerle bizim aklımızdan geçenler elbette aynı değil 
Kelimeler üzerinde sihir yaparak; adımı Mehmet iken Ahmet yapıp, sonra da bana dayatamazsınız. "Eşit vatandaşlık" da deseniz; vaya "Vatandaşların eşitliği" de deseniz; her iki ifadeyi bir başka dile tercüme ettiğinizde aynı ifade çıkar. Yuh olsun muhataplarına; hele ki bazıları da var ki; neymiş efendim; parti programını okurlarken bazı kelimelerin sonunda "da" nın ayrı yazılması gerekirken bitişik yazıldığını görmüşler. Aman Allah'ım daha neler neler.
...
Dolayısıyla kasdetilen "Her bireyin birbirlerine ve devlete karşı eşit haklara sahip olması; devletin de her vatandaşını eşit görüp, davranması"dır.
...
Nato meselesi ise ülkemizin kendini batı ekseninde konumlandırmış olması ile alakalı bir durumdur. Bu devlet kurulurken zaten bu anlamda tercihini yapmıştır. AB'ye girmeye evet diyorsak; NATO'ya dahil olmaktan rahatsız olmamızı gerektirecek sebep nedir. NATO'ya vurgu yapılma ihtiyacı tamamen ülkemiz adına özelikle batı ekseninde ve ittifaklarda yaratılan güvensizliğin tekrar güvene dönüşmesi için verilmek istenen bir mesajdır.


16 Senedir tüm süreç Erdoğan'ın kazanması üzerine
Sahi, Ekmeleddin İhsanoğlu MHP ve CHP ortak adayı olarak niçin Cumhurbaşkanı adayı gösterilmişti.
... 
Vallahi geldiğimiz noktadan geriye doğru bakınca; 2002 yılından beridir bütün olup, bitenlerin temelinde; Recep Tayyip Erdoğan'ı "Kalıcı muktedir" kılma amacı olduğunu açıkça görüyoruz.
...
İşte son 16 senedir sürekli Recep Tayyip Erdoğan lehine dönen bu kısır döngünün dişlisine çomak sokan yeni bir inisiyatif olarak tavrını ortaya koyan TÜRK MİLLİYETÇİLERİ MUHALİF HAREKETİ'ne ve onun öncüsü Meral Akşener ve arkadaşlarının başına gelmedik kalmadı; yöntemlerin de değişerek devam edeceğine dair şüphelerimiz de;bunlara karşı psikolojik hazırlığımız da devam edecektir.
...
Bu inisiyatifin içinde bulunmak, dibine su dökmek, heyecanını yaşamak benim için bir onurdur. Bu hareket tarih yazacak. Arkasında, önünde hiç bir emperyal güç yoktur. Muktedirlerin hışmına, kalleşliğine maruz kalmamak için isimleri açıklanmayan nice kahramanlar var bu yürekli, cesur çıkışın arkasında. Allah hepsinden razı olsun.
...
İnşallah evlatlarımıza artık "Bu sefer kazandık çocuklar" diyebileceğiz. O nedenle "Tüzüğün şurasına, programın burasına kıl düşmüş" diyen "Beğenmezükcü" zihniyeti tatmin etme derdinde olmayacağız ancak elbette tamamen kapalı da kalmayacağız.
...
İYİ PARTİ kirlenmiş siyaseti kirlenmiş ellerden ve dillerden kurtararak; bir kadının öncülüğünde ve zarafeti eşliğinde layık olduğu yere taşıyacaktır. Lütfen biraz sabır, ülkemiz ve milletimizin geleceği ile ilgili kaygı duyan herkesten katkı bekliyoruz. 


İYİ Partinin kurulma gerekçesi üzerine
Yönetimi toplayıp, kongre kararı alıyor ve "Bu benim sözümdür" diyerek tarih veriyor. Sonra ne oluyor; birisine talimat vererek "Git beni şikayet et ki; sözünü verdiğim kongre yapılamasın"
...
Merak etmeyin, bu olay Türkiye'de yaşanmadı(!) Sizin de hemen Türkiye aklınıza geliyor. Bu kadar da haksızlık yapmayın canım. Bu olay "Cartcurtdistan" da yaşandı. Antidemokratik olup, demokrasiye henüz geçme aşamasında ve çabasında olan bir ülkeden bahsediyoruz.

...
MHP'de olağanüstü kongre sürecinin başlaması ile bitişi arasında ülkemizin yönetim sistemi değişti; bundan hala bihaber olup da ahkam kesenler bizi şöyle olmakla, böyle olmakla itham ediyorlar. Kafasını ideolojik kuyuya sokup, çıkarmayanlar elbette bizim ne demek ve yapmak istediğimi anlayamayacaklardır. 
... 
Doğal olarak TÜRK MİLLİYETÇİLERİ MUHALİF HAREKETİ'nin gündemi olan MHP parti yönetimine gelme düşüncesi; ülkemizin her geçen gün tek adam hakimiyetine dayanan yeni sistemin yaratacağı kabusa itilmemesine müdahale etme misyonuna evrilmiştir. Dolayısıyla iş adeta MHP' yi kurtarmakken; ülkeyi kurtarmaya dönüşmüştür.
...
İYİ PARTİ'nin kurulma süreci ve gerekçesine bir de böyle bakmak lazım. 

İlk önce "Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi"nin ne getirip, ne götürdüğünün hesabını yapmak isteyenler sakin bir ortama çekilip; " İYİ PARTİ"nin kurulmasının " Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"nin bekasına dönük etkisi ne olacaktır; onu düşünsünler. 
...
Dolayısıyla, İYİ PARTİ'nin kurulmasını; birilerinin MHP Genel Başkanı olup, olamama; yönetiminin değişip, değişmemesi üzerinden anlatmak beyhude bir çabadır. 
...
İYİ PARTİ' nin kurulmasındaki temel gerekçe; "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e geçebilmenin öncülüğünü misyon edinenlerin; bunu kurumsal bir kimlik altında yapabilme zaruretidir.
...
Dolayısıyla, bundan sonra İYİ PARTİ'yi tüzük ve programı doğrultusunda eylem ve çalışmalarının takip edilmesi; söylenecek bir söz söz konusu ise ondan sonra söylenmesi en makul olandır.


Sözüm; öküze. O kendini bilir
Ahmak mı desem; öküz oğlu öküz mü desem, ne desem...
Ulan kadıncağıza 15 Temmuz'da kendisine başbakanlık görevi verildiyse niçin MHP Genel Başkanı olmak için uğraşıp, o kadar sıkıntıyı yaşasın ki; oturup o günü beklemek daha akıllıca olmazmıydı. Ne yani, iki aylık MHP Genel Başkanlığı cemaatin emelleri açısından ne kazandıracaktı ki. Oysa AKP de hazır, paketlenmişi varken. 
...
Yine aynı öküze sesleniyorum, o kendini biliyor.
Yine Meral Hanım Davutoğlu'nun 7 Haziran sonrası kurduğu seçim hükümetine davetini kabul edecek olsaydı; şerefsiz ve alçakca ithamınızdaki mantığa daha uygun düşmezmiydi. Ama Meral Hanım Davutoğlu'na ne dedi "Bu teklifinizi hakaret olarak görüyorum" dedi.
....
Peki azıcık mantık yürütüp bu hükme varmak mümkünken; niçin hala aynı öküzler "İspat etmeyen; elinde belge olup da savcılığa vermeyen namussuzdur, şerefsizdir, alçaktır, korkaktır" nitelendirmesinin muhatabı olmanın hazzını yaşamayı yeğleyerek, hep malum iftiraya atıf yapmaya devam ediyorlar. Çünkü hastalardan seçilmiş "Görevlendirme" söz konusu dur diyebiliriz.


Mahlube
Böylece "Maklube" denen şeyi "İYİ PARTİ" amblemini buna benzetenlerden öğrenmiş oldum. Demek ki bunların cemaat ile aynı sofraya oturup, maklubeye kaşık daldırmışlıkları var ki; kültürlerine vakıflar. Yalnız merak ettim, yanında ne içeceği alıyorlardı; onu da söyleseler

Bir anketin söylediği...
Doç. Dr. Ahmet Kasım Han'ın yaptığı ankete göre MHP seçmeninin %71.8'i Türkiye de yeni bir lidere ihtiyaç var diyor. Bu durumda MHP'nin Erdoğan ve AKP'ye desteği MHP yönetiminin dayatması olmuyor mu. Veya bu aynı zamanda MHP seçmeninin %71.8'ni MHP yönetimini tasvip etmiyor, istemiyor demek değil mi.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com