27 Temmuz 2016 Çarşamba

VELED-İ ZİNALAR

Veled-i zinalar
Gerek Ergenekon, Balyoz davaları gerekse 15.7.2016 tarihli darbe girişimi yıllardan beridir T.C Devleti'nin kurucu felsefesini eleştirerek, oluşturdukları algılar üzerinden güç sahibi olan "Siyasal islam'cı" görüş ile "Bir dini cemaat"in izdivacından peydahlanmış veled-i zinalardır.
....
Gerek 28 Şubat süreci, gerekse 27 Nisan muhtırasında amaç başkaydı; "Siyasal İslama"a alan açmaktı. Milletin öfkesini ( Başörtüsü üzerinden mağduriyet edebiyatı yapmak) belli bir odakta toplayarak, sonra bunu siyasi ranta yani oya dönüştürmekti. Bu süreci de, bugünkü darbe girişimini de düşünen, uygulamaya koyan ABD ve onun devşirdiği hainler ordusu cemaattir. Elbette bu süreçten siyaseten nemalananlar olmuştur; bakmayın onların karın ağrılarına; onlar samimi olsalar "Fırsatı ganimet bildik fazla yüklendik, bilemedik dokunacağını" diyeceklerdir.


Yalancılar aynı zamanda aldatıcıdırlar
Kimse kusura bakmasın değilmi ki; "Üst kısımları çıplak, alt kısımları deri giyisili yaklaşık yetmiş kişi; çocuk arabasında bebeği olan başörtülü genç bir annenin üzerine işeyip, arabayı tekmelemişler, yerlerde sürüklenmişlerdir" gibi kendi itiraflarından öğrendiğimiz üzere yalan bir olay üzerinden yazılan senaryoya milleti inandıranların birinci derece muhataplarının söylediklerine inanmam ve güvenmem mümkün değil. 
....
Çok basit bir örnek.
Adeta hazırladıkları sözde darbe bildirgesinin dilinin FETO dili olmasından ziyade ulusalcı, Atatürkçü ve Milliyetçi bir dili kullanmayı tercih eden, yani darbe yaparken dahi kimliğini saklamayı tercih eden örgüt; niçin aynı gece Genel Kurmay Başkanını çetebaşı ile görüştürmek istemiş olabilir.
Böyle düşünmek benim kabahatim değil; "Kabataş yalanı"dır.
Demokrasilerde güven çok önemlidir.


Askeri liseler kapatılacak mı?
Bugün sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin katıldığı bir toplantıya yönetiminde bulunduğum Dernek adına katıldım. Hükümete yakınlığı ile bildiğim bir bürokrat'ın "Askeri liseler kapatılmalı; ne o, darbeci zihniyetle yetişiyorlar" ifadesini kullanınca; "Ey vah gene ders alamıyacağız herhalde" diye içimden geçirdim. Oysa yıllardan beridir kurumsallaşmış ve bu kumsal kimliğin oluşması için ödenen maddi ve manevi bedel hesabını yapmak bile mümkün değil. Oysa o kurumlardan nice vatanseverler çıktığı ve halen de var olduğu içindir ki; malum darbenin savuşturulmasında etkin olabilmişlerdir. Dolayısyla askeri okullarımızın kapatılması değil; yerinde ve sistem üzerinde iyileştirilmesi düşünülmelidir. Darbeden darbe çıkarma fırsatçılığı yapılmamalıdır. Millet siyasi görüş farklılığı gözetmeden meydanlarda "Demokrasi nöbeti" tutarken darbenin müsebbibi olanlara karşı önlem alınması adına en az yüzelli, ikiyüz yıllık askeri kurumlarla hesaplaşma veya genleri ile oynamak gibi bir hata yapılmamalı; "Siyaset kurumu" kendisine çeki düzen vermeli. Ana referans kaynağı "Alnı secdeye değme"yi kabul ederseniz siyaset kurumu olarak her zaman aldatılmaya, suistimal edilmeye açıksınız demektir.
ASKERI OKULLARIMIZA DOKUMMAYIN

Tüm sırlarımız deşifre oluyor.
Bu nedir Allah aşkına. TV'lere çıkan her emekli ordu mensubu askerler, strateji uzmanı akademisyenler, gasteciler sayesinde Türk ordusunun gizlenebilecek hiç bir sırrı kalmadı. Nerede, hangi mevkide uçak, helikopter Pistleri ve.mühimmat; boğaziçi Köprüsünü koruyan top ve tank birliği nerede konuşlanmış...
...
Yahu yapmayın, etmeyin; hainin şerefsizliğini anlatabilmek için yine hainin vermek istediği zarara farkında olmadan taşoranlık yapıyorsunuz. Dünya alemin ordumuz hakkında bilmediği kalmadı. Öte yandan Sayın Cumhurbaşkanı "Darbeyi eniştemden öğrendim" demesini nasıl izah edeceğiz. Keşke "O da; bende gizli kalsın" deseydi; yine Rus uçağını düşüren pilotların darbeciler olduğunun söylenmesi kısa vade de bir müşgülatı izah açısından işimize gelse de uzun vadede ne faydası olabilir mi Allah aşkına.
...
Sayın Cumhurbaşkanının diplomasi dilinin zayıf olmasının olağan şartlarda negatif yansımaların telafi edebilmek.mümkündür ancak olağanüstü şartlarda mümkün olmayacağı belli. Çünkü zaman kısa ve başınız belada.
...
Halkın dilini bilip, nabzını çok iyi tutabildiği için onları meydanlara çağırarak darbeyi önlemiştir; buradaki ince zekayı tebrik ediyorum ancak hala diplomasi dilinde bu ince zekayı göremiyoruz maalesef. 


Teşekkürler Hande Fırat.
Kader işte; yıllarca "Ey medya..."diye azarlanan aşağılanan, horlanan medya Darbenin akışını değiştirdi, hatta önledi. Teşekkürler Hande Fırat.
...
Bu arada Allah "Enişte" den razı olsun. 
....
Herkes dostunu, düşmanını iyi tanıdı; insanların gerçek karekterleri ortaya çıktı. Umarım Cumhurbaşkanı o kadar lüzumsuz adamı yanında tutmaz, MİT'in başına da Enişte Bey'i getirsin.


OHAL
-Hey amca
-Buyur oğlum
-Bu Olağanüstü hal bizim "feysbuk"a bir şey yapar mı?
-Bilemem oğul; huyu, suyu bilimmez "At" gibi; sen gene de fazla kıçına yaklaşma.


Türkiye üzerindeki ABD hegomanyasına darbe indiriliyor
Bilmiyorum farkındamısınız; ağır bedeller ödüyor olsak da, aslında 1940'lardan beridir süregelen Türkiye üzerindeki ABD hegomanyasına darbe indiriliyor
Artık hiç bir siyasetçi ABD'ye sırtını dayayarak Türkiye de siyaset yapmayı düşünemeyecektir.
Terörün niçin bitirilemediğinin cevabını da bulmuş durumdayız; Allah'ın izniyle PKK da bitecek. 
...
Yüce yaratan ne diyor; "Sizin şer bildiğinizde hayır, hayır bildiğinizde de şer olabilir" Allah ne paralelin, ne AKP nin; ne de ABD"nin heves ettiklerinin gerçekleşmesine fırsat vermedi. Bundan belki de 16 yıl önce kurulan ittifakı tarumar ederek sarsılmak istenen Türk milletini tuttu tekrar ayağa dikmiştir.
...
Bundan sonra kavramlar ve anlamları yeniden gözden geçirilip, yorumlanacaktır şüphesiz. Ulusalcılar kimlermiş; milliyetçiler kimlermiş; Aleviler, Sünniler, ateistler kimlermiş; geziciler, alnı secde görenler, görmeyenler kimlermiş; Atatürkçüsü, koministi, sosyalisti kimlermiş; bunların hepisi karşılıklı olarak muhatapları tatafından ve de özellike iktidar partisi tarafından vicdanen tekrar muhasebe edilecek ve ister istemez ilk önce vicdanlar kendi sorgulamalarını yapıp aklandıktan sonra iç barış ve kardeşlik tesis olacaktır.
...
Artık umarım Sayın Cumhurbaşkanı kitleleri sadece AKP seçmeni olarak görmeyecek; kullandığı dil bunun üzerine olmayacak; olursa maalesef demokrasi nöbetleri sadece AKP'lilere kalır ki; bu durum meydanlarda sağlanan birlik ve beraberliģi sabote eder. Atılan sloganlar tamamen bir siyasi düşünceyi veya partiyi çağrıştırmamalı. Rabia isareti de, bozkurt işareti de terk edilmelidir.
...
Allah ülkemizi ve milletimizi belkide hiç bir şekilde hesabı yapılmamış sonuçlara savurdu. Ben bunu hayra yorumluyorum.
...
Allah'ım böyle dedim diye sen beni utandırma.
Amin.....


Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com



17 Temmuz 2016 Pazar

KONTROL ALTINDA ''ALLAH'IN LÜTFU DARBE'' BÖYLE OLUYORMUŞ

Tam demokrasinin işlemediği; hak, hukuk ve adaletin tecellisine inanıp, güvenilmediği; yıllardır devam edegelen süreçte Ergenekon ve Balyoz gibi sivil darbelerin gerçek müsebbibi olanların en azından bir kanadının hala yargılanma ihtimalinin olmaması; bugün ve bundan sonraki süreçte olup biteceklerin yine bir Ergenekon ve Balyoz senaryosunun başka bir versiyonu olup olmadığından nasıl emin olabiliriz ki.
Tam demokrasiyi yaşayamadığımız sürece olup bitenleri sunuluş şekline göre yorumlamak ne doğru, ne de sağlıklı olacaktır.
En büyük üzüntüm belki de hain komutanının nereye götürdüğünden habersiz; aldığı emir gereği peşinden giden masum erlerin sokağa çağrılan insanların içindeki ISID zihniyetli hainler tarafından linç edilip, boğazı kesilerek katledilmeleridir. Demokratik, hukuk devletinde yaşıyorsak  bunun da hesabı sorulmalıdır. Sorulmadığı sürece hukukun rafa kaldırıldığı;  bir başka darbe devam ediyor demektir.

...
Yine en büyük sevincim; Türkiye de antidemokratik uygulamaları vesile kılarak; fırsat düşkünlüğü yapıp meydanlara çıkarak kaosa sebebiyet verilmemesidir. Bu manada Gezi olaylarını bugün belki de daha iyi analiz edip, yorumlamak mümkündür. Demek ki Türk milleti sağ duyu sahibi olup, doğrudan demokrasiye müdahaleyi tasvip etmemiş ve devletinin yanında olmuştur. 

Cumhurbaşkanı muhalefete özellikle teşekkür etmesi gerekir.
Sosyal medyayı da bu arada takip ediyorum; Aman Allah'ım hükümet yanlıları özğüven patlaması yaşıyorlar; mazallah sanki farklı bir sivil darbe sürecine evrilme sözkonusu; idam edilmesini istedikleri isimleri listeleyerek paylaşıyorlar. Bu psikolojik hal doğrusu beni ürkütüyor.
...
Türk milletine geçmiş olsun. Büyük bir badire atlattık. Şehitlerimiz var; gazilerimiz var. Şehitlerimize Allah tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

ANCAK....
Bir darbe girişiminin akabinde 3000 küsur hukuk adamı görevden el çektirilip, tutuklanıyorsa bu nasıl iş dememek elde değil. 
Sanki darbeyi yapan askerler, müsebbibi olanlar yargıçlarmış. Demekki bu kadar hukukcunun görevden alınması için "Olağanüstü halin" mevcut olması gerekiyordu ve bunun için de "Kontrollü darbe" veya "Kontrol altında darbe" yapılması gerekiyordu.
Herhalde hocalarımız bizlere mantık dersi verirlerken az çok, böyle durumlarda mantık yürütelim diye emek verdiler.
...
Asker (Bir grup) hükümete, hükümet de yargıya aynı anda "Darbe" yapıyorlar. Bunun bir cevabı, açıklaması olmalı değil mi? Zerrece aklı olanın zihninden bunlar geçiyor.
Şimdi üç beş kuş beyinli, zeka fukarası "Sen darbe yanlımısın" diyecekler. Ben hiç bir darbenin yanında değilim. Her türlü darbeye kaşıyım ancak Ergenekon ve Balyoz darbelerinin işbirlikci ve tetikciligini yapanlar gibi de çifte standartcı; menfaatci fırıldak olmadığım gibi kandırıldım demeyi de ar sayarım.
Ben her şeyi kendi mantığı içinde ölçer, biçer tartarım, değerlendiririm. Aklımı, irademi birilenin iradesine ipotek ettirip nikah kıydırmadım.
...
Darbelerin de bir mantığı vardır. Hiç bir darbe akşam dokuzda başlamaz. İnternet, sosyal paylaşım siteleri herzamankinden daha hızlı çalışmaz. Ulusal yayın yapan kanallar yayına devam edemezler; çünkü ilk önce onlara el konulur. Çok ileri saatlerde darbeciler ekranı karartıyor ancak halk gidip müdahale ediyor tekrar açılıyor(Biraz tebessüm lütfen) Hükümet yanlısı hiç bir TV kanalı ve medya merkezinin faaliyeti durmuyor, yayınlarına kesintisiz devam ediyorlar.(Burada biraz kahkaha lütfen). Hayli ilerleyen saatlerde sokaklara çıkın anonsu yapıldıktan sonra her ne hikmetse darbe inisiyatifi bundan sonra başta TV kanalları olmak üzere bazı yerleri ele geçirmeyi düşünebiliyor; oysa hiç olmazsa darbe başladığı saatte yapılması gerekmezmiydi. Cumhurbaşkanı kaldığı otelden ayrılıyor, kendisini emniyete alıyorlar, bu arada darbeci F-16 lar yolculuk sırasında uçağını taciz ediyorlar ama gene her ne hikmetse
Meclisi bombalayan şerefsiz güruh Cumhurbaşkanının uçağına bir şey yapmıyor, torpil geçiyorlar(!) Havalimanına inince adeta darbecilere ben buradayım diyerek kendi ağzından yine kendisini ihbar ediyor. Yine Sayın Cumhurbaşkanı gece boyunca çok rahattı sanki şehir meydanında seçim mitingindeydi ve ortalık güllük gülistanlıktı...
Ve daha neler, neler....
Ama "Bunca insan öldü" diyeceksiniz...
Kimin umurunda
Mehmet Soral


15 Temmuz 2016 Cuma

ISID'I ANLAMAK VE TETBİRİNİ ALMAK

ISID bütün bu vahşetine rağmen kendince hangi gerekçelere binaen gençleri yanına çekip, ikna edebiliyor; bunun alt yapısı, argümanları nedir. Bu konularda ülkemizde hala bir çalışma yapılıp da özellikle camilerimizde yeterince halka bilgi verilmediği kanaatindeyim. 
.....
Sürekli dile getirdiğim şeyi tekrar hatırlatmak isterim ki; Türkiye de din eğitimi, öğrenimi ve yaşamı maalesef algılar ve ritueller üzerinden oluyor, imani tarafı adeta görülmüyor. ''Namaz kılmaz, oruç tutmazsan Allah seni cayır cayır yakacak'' denilmesi alışa gelen din öğretisi. Korku temelli din öğretisi sadist insan yetiştiriyor. Allah korkusundan ziyade, Allah'a minnet duygusundan hareketle Allah sevgisini vermek lazım. Allah'ın şefkatini, merhametini; esirgeyen ve bağışlayan olduğunu anlatacak; dini bilgiler yanında fizik, kimya, biyoloji, matematik hatta uzay bilimlerine az çok vakıf insanların yetişmesi gerekiyor ki; insanları ikna edebilme kaabiliyetleri yüksek olsun.
...
Mesela sürekli sokak iftarları yapmak, teşvik etmek; olur, olmadık yere islam esettiğine dikkat etmeden camiler yapıp, adına dernek kurup, yanına da bir çay ocağı açarak akşama kadar geyik muhabbeti yapıp bir siyasi partinin arka bahçesi konumunda faaliyette bulunmak...
Mesela Allah'ın gücü ve kudreti üzerine derin sohbetlerin yapıldığı vaki olmadığı gibi bir mekan da bulamazsınız; tasavvuf denen şey zaten yoktur. Oysa malum kişinin inadı uğruna her tarafa imam hatip okulu açılacağına; bu okulların sayıları azaltılarak, nitelikleri artırılıp dini bilgisi müsbet isimlerden de beslenen; ikna gücü yüksek, özgüveni tam ve aynen ISID misyonerleri kadar sonuç alıcı; önce eğitilmiş sonra da eğitimci konumuna gelmiş insanların yetiştirilmesine şiddetle ihtiyaç vardır. Bu alanda yetişmiş insanların uzmanlıkları o kadar kıymetli olacak ki alacakları maaş da bunu teyid edecek kadar tatmin edici olacaktır.
...
Yaşadığımız modern çağın çelişkilerle dolu günlük yaşamdan kaynaklanan sorunlar karşında manevi dünyamızı ilgilendiren sıkıntılara adeta bir psikolok gibi cevap verebilecek "Dini sorunlara bakan" görevlilere ihtiyaç var. Klasik mantalite ile yetişmiş din adamları; modern çağ ile yeterince iletişim kuramadıklarından; dolayısıyla da sorunlarından da habersiz olduklarından özellike gençlerin çok zekice sordukları sorular karşında yetersiz kalabiliyorlar.
...
Mesela Türkiye de klasik din anlayışı perşembe aksamları yatsı namazından önce ertesi günün cuma olması nedeniyle cami minarelerinden "Sala" verilmesini çok önemsiyor ama gençlerin ISID veya sosyal bir yara olan uyuşturucu belasından nasıl korunabileceklerini sorun yapmıyor.
...
Bu ISID denen yapılanmanın menbağından ülkemize göç etmiş resmi 3 milyon, gayri resmi belki de 4 milyon insanın, üstelik de vatandaşlığa kabullerinden sonra ülkemizde yeni bir ISID menbağı oluşturmayacakları ne malum. Dolayısyla yukarıda tanımlamaya çalıştığım "Din hekimlerine" ihtiyacımız bugün var yarın daha da çok olacaktır; şimdiden tedbirini almak lazım.
Mehmet Soral

11 Temmuz 2016 Pazartesi

TÜRKİYE ÇİÇEK BAHÇESİ Mİ, MOZAİK Mİ YOKSA MERMER Mİ?

Erol Mütercim'i dinliyorum. Birara ''Ben devlet tarafından, Deniz Kuvvetleri marifeti ile çok iyi ikinci adam olarak yetiştirildim; bakınız birinci adam demiyorum, ikinci adam olarak yetiştirildim. Birinci adam olmayı hiç düşünmedim, çünkü işim o değildi. Bütün gayretimle de bunun gereğini yapmaya çalıştım'' dedi.
...
Erol Mütecim'in bu sözünü niçin önemsedim; çünkü doğrudan bana Sayın Devlet Bahçeli'yi hatırlattı da ondan.
...
Evet aynen Erol Mütercim'in kendisini tanımlamasında olduğu gibi; Sayın Devlet Bahçeli de bu devlet tarafından yetiştirlmiş, görevlendirilmiş ''En değerli ikinci derecede adam'' konumunda misyonunun gereğini yerine getirmeye devam etmektedir.
...
Misyonu ne; bu devletin bekası için her zaman varlığına ihtiyaç duyulan ancak güçlenmesi durumunda da kontrol edilemeyeceğinden ürkülen Türk milliyetçiliği ideolojisini kontrol altında tutmak, mensuplarını da bu minvalde ''Terbiye'' etmektir.
...
Sayın Bahçeli'yi MHP'nin Genel Başkanı olarak değil, Devletine sadık, görevini en iyi şekilde yerine getirmeye çalışan ve kendisine biçilen misyonun gereği olarak ''En iyi ikinci adam'' olmaya çalışan bir ''Görevli'' olarak görmek lazımdır. Hiç bir zaman Sayın Erdoğan'ın yönettiği devlet; Sayın Bahçeli'yi Erdoğan'a alternatif yapmaz; lütfe
n bunu kabul edelim artık. 
...
Şunu bilmeliyiz ki; Devlet geçmiş zamanda şuna karar vermiş; ''Türk milliyetçiliği bu Devlet için çok elzem olan bir şey. Devletin yaşaması için adeta bir mayası konumunda. Ancak bu maya aslının yerine de geçmeye çalışırsa tehlikeli olur, kontrol edilemez bir hal alır''. 
Şunu da belirtmek isterim ki alınan bu karar özellikle Atatürk sonrası ve de ABD ile mütfefik olduktan sonraki dönemde olmuştur; yani ABD'nin de inisiyatifi sözkonusu. 
...
Değerli Türk milliyetçiliğine gönül vemiş dostlarım; belki de inançlarımız, ilkelerimiz ve ülkümüzle ilgili çok önemli karar aşamasına geldiğimiz günleri yaşıyoruz. Ya, Sayın Bahçeli'nin kabullendiği ve son derece başarılı bir şekilde götürdüğü ''İkinci adam'' görevlendimesi gereği; bugünkü şekliyle kendisine sadakatta kusur etmeyip, destek vermeye devam edeceğiz; MHP de bir ''Devlet Partisi'' konumunu sürdürecek veya T.C Devletini kuran ''Türk milliyetçiliği iradesi''ni bugün için devletin yaşamasına elzem olan ''Maya'' yani tamamlayıcı unsur olmaktan kurtarıp, terfi ettirerek asli unsur veya hakim unsur konumuna getirip, hakim kılacağız. 
...
Sayın Bahçeli zannımca şöyle düşünüyor; ''Ne yani her parti iktidar, her genel başkan başbakan olacak diye bir kural mı var. Eğer mevzubahis devlete hizmetse bunun gereğini her türlü şekilde yapabiliriz. Zaman zaman devlet siyasi çekişmeler gereği darda ve zorda kalabilir hatta sistem tıkanabilir. Böyle durumlarda devletin önemsediği ikincil konumda olan inisiyatifler devreye girerler ve duruma müdahale ederek gerekeni yaparlar. İşte bugünkü günde o inisiyatif ben ve partim MHPdir.''
...
Korkarım böyle giderse gün gelecek federal yapılanmanın önünü açacak olan başkanlık sisteminin icra safhasına geçildiğinde Sayın Bahçeli'nin buna hiç müdehalesi olmyacak; zira misyonu buna itirazını gerektirmiyor. Niye mi?
2006 Yılında sanırım miting alanında Sayın Bahçeli şöyle demişti ''Türkiye bir çiçek bahçesidir''. Bu cümlenin kullanılması, çok etnik kimlikli millet tarifinin ta o zamanlar kabul edilebilirliğinin ilanı demektir.
Yine daha da eskilere gidelim ve hatırlamaya çalışalım. Yine bir TV programında rahmetli Başbuğ; kendisi ile program konuğu olan muhatabının ''Türkiye moziktir'' benzetmesine karşılık hiddetlenerek ''Ne mozeği ulan! mermer, mermer'' diyerek muhatabını uyarmıştı. Şimdi lütfen rahmetli Başbuğ ile O'nun halefi olan Sayın Bahçeli'nin bu sözlerini tahlil edelim ve her ikisini de anlamaya çalışarak, Sayın Bahçeli'nin de bundan sonra ne yapıp, yapamayacağının da hükmünü verelim. 
...
Türk milliyetçileri olarak devletin ihtiyaç duyduğu durumlarda devreye girerek; sürekli ortalığı toparlayan, evde pişen aşa minnet duymaya zorlanmanın dışında bir defa olsun iltifat görmeyen, her şeye razı edilmiş, evde kalmış kız muamelesine tabi tutulmaktan bıkmış, usanmış olmamız gerekmiyormu. Dolayısıyla MHP de değişim talebinin arkasında durup, destek vererek; yıllardan beridir itilmiş, kakılmış muamelesine tabi tutulmaktan kurtulalım. Bizler T.C Devletini kuran ve bize ait olan iradeye rücu etmek durumundayız. Sayın Bahçeli ''Devlet için önemli ikinci adam'' konumunu varsın sürdürsün ama bizi de rahat bıraksın.
Mehmet Soral

5 Temmuz 2016 Salı

ÖPECEKSİN ELİMİ YOKSA SİLERİM SENİ

Sayın Bahçeli, sevdiklerimizle, sevenlerimizle nerede, ne zaman ve nasıl bayamlaşacağımızı size mi soracağız. 
...
Şunu artık bilmelisiniz ki; boynuz kulağı geçebilir. Birileri senden sonra gelip, seni geçip, saygınlığı ile gönülleri feth edip, kitlelere maal olabilir. Sonra, kendisine değer atfeden insanları ağırlamak için evleri yetersiz kalabilir. Dolayısıyla daha geniş mekanları ayarlayarak bayramlaşma programı düzenleyebilirler. Nitekim Meral Hanım; (Kendisi komşumuz olur) Belki bilmiyor olabilirsiniz; evi binlerce insanı ağırlayacak kadar musait değil. Hanımefendi kendine dostları ve sevenleri ile bayramlaşmak için Ankara da bir mekanı ayarlamış olabilir. Bu programı vesile kılıp, disiplin sürecini işletmenin ve de yine arkasına paralel yaftasını yapıştırmayı koltuğunuz için bir tedbir olarak düşünüyorsanız; beyhude, uğraşmayın. Meral Hanım'ın bir çaba sarfetmesine gerek yok ki; akla, mantığa ve vicdana uymayan atraksiyonlarınızla camiayı Meral Hanım'ın yanına yönlendiriyorsunuz, iyi de yapıyorsunuz. Üslubunuzu devam ettirin ki değişim çabuklaşsın.
...
Sayın Bahçeli eğer Meral Hanım'ın paralel bağlantısı var ise ve buna da samimi olarak İnanıyorsanız; sanırım 2001 den beridir sizin davetiniz ile partiye gelip İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı, milletvekili ve meclis Başkan vekili olmasını temin etmeniz neyin nesidir Allah aşkına. Hanımefendi gün geliyor delege iradesine binaen "Sayın Bahçeli bu harekete çeki düzen verelim, bulunduğumuz nokta hak ettiğimiz nokta olamaz" dediğinde kendisinin paralel organizasyonu olduğunu fark edebilmişseniz şayet; bu partiyi ilk önce siz, sonra Hanımefendi terk etmelidir. Kırk yıllık partiye üç günlük cemaat hakim olmuşsa şayet bu sizin başarısızlığınız, hatta sorumsuzluğunuz olmalı. Bu partiye birileri uçkur zaafiyetleri ile, birileri de paralel zaafiyeti ile musallat olmuşlarsa şayet; bedel ödeyen hep MHP kurumsal kimliği ve bu kimlik ile bütünleşmiş bizler mi ödeyeceğiz; sen ve diğer Balgat müdavimleri niçin ödemiyorsunuz.
...
Sayın Bahçeli dedel ödeme sırası nihayet size geldi, öyle yağma yok. Sandığımızı koyacağız, kararımızı vereceğiz. MHP delegasyonunun entellektüel seviyesi seni ablukaya alan zevatin ortalama algı düzeyinin çok üstünde. Dolayısıyla bu delegasyona "Bunlar kim ki, birşeyden anlamaz, kafaları da basmaz" muamelesi yapamazsın. Eğer bu harekete Paralel çengel atmışsa; sizin kadar delegeler de fark edip, gereğini de yapar, kararını da verir; yeter ki gölge etmeyiniz.

Mehmet Soral

1 Temmuz 2016 Cuma

ESAS OLAN İDEOLOJİNİN YAŞAMASIDIR

Türk milliyetçileri artık karar aşamasına gelmişlerdir. Ya T.C Devletini kurmuş olan Türk Milliyetçiliği ideolojisi; Genel Başkanı Devlet Bahçeli olan "MHP'ye kıyamama" lüksüne binaen olduğu gibi Bahçeli'nin inisiyatifine bırakıp, kendi haline terk edeceğiz; ya da muhalifler olarak bu duruma itiraz edip, halihazırda var olan bir partinin listesinden "Milliyetçi Cephe" nin adayları olarak gösterilerek işbirliği yapılıp, muhtemel bir erken seçimde MHP'nin baraj altında kalacağı bir durumda Türk milliyetçiliğinin siyasi kurumsal kimliğinin baraj altında kalmasına mani olacağız.
...
Bu senaryo gerçekleşirse Bahçeli'ye rağmen Milliyetçiler kurumsal olarak baraj altında kalmayacakları gibi, AKP de 400 milletvekili çıkaramayacak ve iki partili başkanlık sisteminin; azu edenleri tarafından artık hayali bile kurulamayacaktır.
...
Bu senaryo çaresizliğe bir çözüm olup, kesinlikle arzu edilen bir durum değildir. Göz göre göre ülkemizi iki partili, federal yapılı başkanlık sistemine götüren sürece engel olabilmek adına üretilen bir çözümdür.
...
Baraj altında kalan MHP' ye; bu akıbetin müsebbibi olanlar artık sahip çıkabilecek yüzleri olmayacağından çekip gidecekler; seçime girdikleri partiden milletvekili seçilen milletvekilleri ise istifa ederek MHP'ye dönecekler ve böylece Türk milliyetçileri yine tarihi bir misyonun gereğini yerine getirmiş olacaklardır.
...
Böyle bir senaryoyu gündeme getirmenin meşruluğu hususunda Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimleri ne gerekiyorsa yapmışlardır. Bu hususta gerekeni yapmak hiç bir ülkücü vicdanda rahatsızlık yaratmayacaktır; aynen geçmişte refah partisi çatısı altında MHP milletvekillerinin seçilmelerinde olduğu gibi.
...
Ancak bu senaryonun meşruluğu konusunda milleti ve özelikle de ülkücü vicdanı ikna için bugünkü muhalif adaylar arasında tam mutabakatın sağlanması ve daha sonra kamuoyuna anlatılması gerekir.
....
İzah etmeye çalıştığım senaryo dışında yeni bir partinin kurulması sadece ve sadece başta Bahçeli olmak üzere AKP ve Erdoğan'ın projelerine taşoranlık vazifesi göreceği gibi, pratikte bir sonuç getirmez; atı alan Üsküdar'ı geçmiş.olur, ham hayalden öteye gidemez. Zaten bugünkü muhalif adaylar bu senaryo gereği bir araya gelemezlerse; MHP'nin baraj altına kalacağı ihtimali üzerinden diğer partiler teke tek görüşmelerle milliyetçi adayları listelerine koymayı düşüneceklerdir ve her ülkücü vicdan da bu durumu makul karşılayacaktır. Şahsen; Meral Akşener, Ümit Özdağ, Sinan Oğan, Yusuf Halacoğlu, Özcan Yeniçeri, Suat Başaran, Sait Gönen, Süleyman Sazak gibi isimler böyle bir tercihte bulunmaları durumunda hangi partinin listesinde olurlarsa olsunlar tercihimi onlardan yana kullanırım. Çünkü biliyorum ki MHP'nin bugünkü hali ile seçime girmesi durumunda CHP ve AKP den oluşan iki partili sisteme fiilen geçilmiş olunacaktır. Örülen bu duvarda kesinlikle bir tuğla olmak istemem.  Asıl olan ideolojinin yaşamasıdır
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com