24 Ağustos 2024 Cumartesi

CAN ATALAY MI ANAYASA MI

İYİ Parti, CHP'nin Can Atalay için TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağırma girişimine olumsuz yanıt verdi. CHP'nin Can Atalay konusundaki usul ve yöntemlerini beğenmiyor olabilir ancak bu konuda pekala kendi argümanını ortaya koyarak takipçisi olup gereğini yapabilir. Örnek mi; Can Atalay'ın davası örneği üzerinden Anayasamızda yazılı hüküm gereği Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararların kesin hüküm içerdiğinden uyulması gerektiği aksi durumda anayasayı tanımamak anlamına geleceği gerekçesine bağlanarak bir eylem şekli düşünülebilirdi; Silivri'de cezaevi önünde ''anayasaya sadakat nöbetleri'' tutulması gibi.
İYİ Parti Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, bu tür toplantıların Meclis'te gerginlik yaratabileceğine dikkat çekerek, "Normal yasama dönemi beklenmeli" ifadelerini kullandı. Eğer "Meclis toplanırsa Alpay bizi döver" korkusu bunu yaptırıyorsa yazıklar olsun; vekillerinin güvenliğinin sağlanamadığı bir mecliste demokrasinin güvenliğini nasıl sağlayacaktır.
Hayırdır Kürşat Bey, meclis işgal edilip sizler de esir mi alındınız. Neden korkuyorsunuz; eğer yaşanacaksa bir rezillik millet müsebbibi olanlara cezasını keser, bedelini ödetir.
İYİ PARTİ kurumsal özgüvene bir türlü kavuşamadı; aldığı kararlarda MHP ve AKP'nin ne düşüneceği üzerinden hesaplamalar yapıp hükümlere vararak ürkek ve tedirgin bir görüntü veriyor. Ondandır ki; devletin en büyük mahkemesinin Can Atalay hakkında verdiği karar doğrultusunda siyasi duruş ortaya koyması gerekirken aksine zımnen kararları tanımayan cumhur ittifakının yanında yer almayı tercih ediyor.
Anlaşılan o ki; Akşener-Erdoğan buluşmasının İYİ PARTİ üzerindeki gölgesi hala devam ediyor; Meral Akşener gitti ama gölgesini bırakarak.

Ümit Özdağ; karıştır ayrıştır

Ümit Özdağ bugün çıkmış 2018 yılında seçim öncesinde Meral Akşener ses geçirmeyen sağır odada kendisine "Erdoğan'ı seçeceğiz, bana nedenini sorma" demiş. Sosyal medyada yayılıp tepki çekince ''Hayır benimle değil araştırma şirketi sahibi ile böyle bir konuşma yapmış, o bana anlattı'' diyor.

Sonra devam ediyor...
Bu anket şirketi sahibi adam 2021 yılında konuyu Ümit Özdağ'a anlatıyor, peşinen de kendisine "bunu kamuoyuna açıklarsan yalanlarım, inkar ederim" demiş nitekim adam şimdi aynen "inkar" ediyor; "Ümit Özdağ ile aramızda böyle bir konuşma geçmedi" diyor.
Ümit Özdağ'a bakamısınız; olur da kapı açılmasın diye çift kilit kullanıyor; kendisinin de karşı tarafın da yalanını sorgulamaya çift taraflı olarak engel koymuş; hepimizi iddialarına inanmaya mecbur kılmış(!)
Hoca niçin bu bilgilerinizi, ayıplarınızı o günlerde değil de bugün açıklıyorsun. Çünkü o gün açıklasaydın Türk milliyetçileri kendilerince çevirdiğiniz dolapların farkına varıp önlemler alacaklardı değil mi. Kusura bakmayın hiç de masum değilsiniz. Koordineli bir şekilde el ele verip milliyetçi camianın gücünü bölüp parçalayarak tesirsiz hale getirme emeli dışında yaptıklarınızdan hayırlı bir sonucu çıkarmak mümkün değil.
Mademki elinizde bu kadar suçlayıcı güçlü bir bilgi vardı da niçin son seçim arifesinde kullanmadınız ki; bizler de oyumuzu size vereydik(!)
Seçime iki gün kala Kılıçdaroğlu ile yaptığın gizli protokolü açıklıyorsun; HDP'liler sana kızsın Kılıçdaroğlu'na oy vermesin diye. Aynı saikla Meral Akşener masayı dağıtıyor, sen ittifak ortağın Sinan Ogan'ı Erdoğan'nın yanına gönderiyorsun... daha neler neler. Artık çok iyi farkındayız ki; aynı insanlarla aynı konuda hem karşıt hem berabersiniz; biriniz 6'lı masayı son günde dağıtıyor, bir diğeriniz yani siz yine son günde "Kılıçdaroğlu ile gizli mutabakat yaptık, içeriği iç işleri ve MİT bizim olacak, DEM'in kazanacağı belediyelere kayyum atayacağım" diyorsunuz. Bugün geldiğimiz noktada ise birbirinizi karşılıklı güya ifşa ediyorsunuz. Maşallah millet ittifakının yolunu her taraftan kesip tek bir çıkış yolu bırakmışsınız; Recep Tayyip Erdoğan...

Velhasıl kelam sizler, lider görünümlü alayınız Türk milliyetçiliği hareketine ayar vermekle görevlendirilmiş bir kadrosunuz; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin her daim ihtiyaç duyacağı asgari düzeyde milli refleksini muhafaza edecek kadarına ve etkinliğine müsaade etmek, devleti yönetmeye talip olacak kadar özgüvene sahip olmasına da mani olmak; misyonunuz bu.
Artık bundan böyle siyasi partim yok, siyasi konjonktüre göre kullanacağım oyum var ve de oyumu çok değerli buluyorum; kontrol altına alınamayan "serseri oy" onur duyuyorum. Unutmayalım ki; AKP'yi son yerel seçimlerde bu oylarımızla devirdik.

Af buyurun

Kimin hangi partiden seçildiğini ayırt etmeksizin söylüyorum; insanların şahsi iradeleri ile seçtikleri milletvekilleri vekillikten istifa edebilirler, bağımsız kalabilirler, başka parti kurabilirler ancak bir başka partiye geçemezler, geçmemeliler. Meşruiyetini bu ucube sisteme karşı olmaya dayandırarak kurulan bir partinin kurucusu oluyorsun sonra tam tersini yapıyorsun; semt pazarında tezgah altına atılan sakat meyve değerine sistemi başımıza musallat eden bir başka partinin tezgahında pazarlanmaya gidiyorsun.
Fahişe bile yeri gelir ''pzvnk''ine ahde vefa gösterir, sizde o bile yok; hangi karakterle milletin vekili oldunuz anlamak mümkün değil.

Hiç kimse oylarımızın gücünü genelev kapılarında sermaye misali pazarlanmasını istemez zira vekil seçiyoruz ''pzvk'' değil.

Biraz da ironi yapalım

Onlar yolsuzluk yapmıyorlar ki "Helalden kaçınıyorlar" aynen "Vergi ödemeyip, vergiden kaçındıkları" gibi "Tecavüz etmedim ki; zevkimi yaşadım" der gibiler.
Biliyoruz; onlar kötülük de yapmadıklarını sadece "Günah işleme özgürlüklerini" kullandıklarını daha önce ifade etmişlerdi.
Arsızın bilmem neresine kütük çakmışlar "Hele bakın, bu gürültü nereden geliyor" demiş.

10 Ağustos 2024 Cumartesi

AKP GİTSİN ''ISTRGRAM'' GELSİN

Eğer inanç ve ahlak üzerinden toplumda oluşan tahribatın nedenlerini sorgulayacak olursak tüm sosyal medya uygulamaları AKP'nin 22 yıldır yaptığı tahribatın yanında pirüpak kalırlar.

Türk gençliği "deist" kavramı ile ilk defa AKP iktidarı sürecinde tanıştı. "Günah işleme özgürlüğü"nün bir meziyetmiş gibi sunulması ve işledikleri günahların bu özgürlük hakkının kullanımına bağladıklarını gene deve dışı bir AKP'linin kullandığı cümlelerinden öğrendik. Kuran'da "Akrabalık ilişkilerinizi geliştirin, koruyun" mealindeki ayetin "AKP'li yandaşlarınızı koruyun, kayırın" şeklinde yorumladıklarını yine AKP'lilerin kendi cümleleri ile şahit olduk.
Yandaş medya TV kanallarında gündüz kuşağında adeta aynı konularda ortak yayın yapıyormuşçasına işlenen konular; bir kadın doğum yapıyor, çocuğun babası doğal olarak resmi nikahlı kocası gözüküyor. O arada bir başka adam çıkıyor çocuğun babası benim dediği anda anne ise müthiş bir çıkış yaparak "her ikisi de değil, üçüncü bir kişi var; çocuğumun babası Abuzittin" diyor.
Veya, gencin anası ölmüş, babası genç bir bayanla evleniyor. Bu arada evdeki 19 yaşındaki genç 34 yaşındaki üvey anasına aşık oluyor. Bir süre sonra kadın hamile kalıyor. Nihayetinde günü geliyor çocuk doğuyor ancak beraberinde ciddi bir sorunla doğuyor; evin babası bilinen adam bu çocuğun hem babası, hem dedesi oluyor, genç ise hem babası hem de abisi oluyor. Bu iğrenç konu tamı tamına bir hafta boyunca yandaş besleme kanallardan birisinde yayınlanıp izletildi.
Dolayısıyla ahlaki ve dini yozlaşmanın son bulması için çözüm sosyal medya uygulamalarına erişimi engellemek değil önce bu tur iğrenç olayları konu başlığı seçenlerin sırtlarını dayadıkları 22 yıllık AKP iktidarının son bulması ve onun yandaş TV kanallarının da tamamının kapatılması gerekir.
Bu arada her ne hikmetse, LGBT'liler cumhurbaşkanının çocuk yaşta olan torununun dikkatini çekiyor ancak "Nüge yenge"sinin, "Nidem Ablası"nın veya "Nesra Herol"un TV programları dikkatini çekmiyor. Belki de dedesi kendisinden LGBT'lilerle ilgili rapor istemiş olabilir(!)

İnanç iman temelli ise ancak....?

"Ezan Türkçe okunabilir" diyeni cezalandırmak için "Zina serbesttir" diyeni ihya eden bir toplumuz.
Böyle bir toplumun gelişmesi ve kalkınması mümkün değil zira yukarıda dikkat çektiğim üzere toplumu oluşturan bireylerin akıl ve zekaları arasında senkronizasyonun olduğundan bahsetmek mümkün değil.
Toplumda İnanç, iman temelli olmaktan ziyade aynı alışkanlıkları hep beraber edinme, gösterme ve sonraki nesillere aktarma şeklinde kendini gösteriyor.

Siyasi hasımlığın da böylesi...?

TRT'nin bu kin ve öfkesi nedir anlamak mümkün değil, üstelik de Türk milletini tarafsız yayın yaparak her türlü gelişmeden ve etkinliklerden haberdar etmesi asli görevi olduğu halde.
Fransa'da yapılan yaz olimpiyatlarda Spor bakanımızın görüntülerini TRT sayesinde defalarca gördük Ancak aynı TRT İmamoğlu, Yavaş gibi; birisi başkentimizin diğeri İstanbul'umuzun önemli iki ismi belediye başkanları ile ana muhalefet partisi lideri Özgür Özel'in milli sporcularımıza moral desteği amacıyla yanlarında olmalarını takdir ederek başarılarını zafer coşkusuyla kutlamalarına dair tek bir kare görüntü vermediler.
Bakın bu devran bölge devam etmeyecektir, bunu en iyi bilecek olan da gene sizler olmalısınız
Peki gün gelip de bu devran dönerse haliniz ne olacak.
Kenan Evren de ömür boyu dokunulmazlığını %92 ile kabul edilen 1982 anayasası ile teminat altına almıştı, sonra ne oldu.
Hiç mi ibret almazsınız.

Devlet memuru imama dair...?

Eğer imamlar devlet memuru ise toplu namazı kıldırdıktan sonra kendi bireysellikleri gereği sorumlu oldukları aynı namazı ayrıca kılmaları gerekmez mi.
Emlak vergisi ödediğimizde memur vergimizi tahsil ederken nasıl ki aynı zamanda kendisine ait evin vergisini de tahsil etmiş olmuyorsa cami imamının da sorumluluğu vergi memuru gibi olmalı; para ile bir iş(imamlık) yapıyor bizlerin para ile yaptırdığımızı (vergilerimizle maaş alıyor) imam kendisi için bedavaya getirmiş olmuyor mu.
Bu uygulamanın normal olduğu kabul ediliyorsa
Devlet Sünniler için imam, müezzin gibi devlet memuru tayin ettiği gibi "inanç hizmeti"nde adaletin sağlanması için cem evlerinde onların inanç ve ritüelleri için memur tayin etmesi gerekmez mi.
Bu yorumumda dile getirdiğim rahatsızlık veren husus ezanın Türkçe okunmasından daha rahatsızlık verici değil mi.
Bu sorgulama cuma namazı çıkışında aklıma takıldı.

Yas için rol yapamam

Efendim muhteremler buyurmuşlar; benden olmayan bilmem kimin ölümü nedeniyle yas tutacakmışım.
Evvela eğer ki beni temsilen ulusal yas ilan edeceksiniz; cümlenize "milletim adına" değil "Türk milleti adına" diyerek başlamanız gerekirdi, bu bir; ikincisi yas tutacaklarımız Türk milleti için hatıralarımızda kalacak hangi iyiliği yapmışlar; bilelim ki yasımız anlam kazansın; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni mi tanımışlar, "Mavi Vatan" ülkümüz için ne düşünmüşler ya da; niçin tarihin akışı sırasında Osmanlı askeri onların topraklarında açlıktan çekirge yemek zorunda kalmış. Veya, Rusya otuz beş Mehmetçiğimizi şehit ettiklerinden neler hissedip, ne yapmışlar.
Ulusal yas ancak ve ancak Türk milleti ve devletinin menfaatleri için inanmışlık ve adanmışlık uğruna üstün gayretleri ve hizmetleri olmuş kahramanlarımızı kaybettiğimizde ilan edilir, Türk milleti de ahde vefa gereği alınan karara uyar.

Arapları kıskandıran Arapçılık

Arap'tan çok Arapçılık yaparsan işte böyle olur; Türkiye olarak Mahmud Abbas'a "Kendinizi dünya kamuoyuna ifade edebilmeniz için TBMM'de konuşma şansı vermek istiyoruz" diyoruz ancak adam "size ne" dercesine teklifi karşılıksız bırakıyor sonra da ite kaka lütfen kabul ediyor.
Bundan yıllar önce bir hemşerilerimizin evinin bitişiğindeki boş arsada hafriyat çalışması yapılıyordu. Dozer fütursuzca komşunun evinin temelinin altını oyarcasına özensiz ve dikkatsizce çalıştığını görünce babam "adamın evini yıkacaksınız" diyerek müdahale etmek istedi ancak toplu saldırıya uğradık, adamların elinden zor kurtulduk ama dozerin çalışmasını durdurmayı da başarmıştık.
Peki sonra ne oldu dersiniz; evinin yıkılma tehlikesini önlediğimiz adam babama "Komşularımla aramı bozdun" demesin mi. Muhtemelen babamın anlattıklarına değil evinin temelini oymak isteyen komşusuna inanmıştı.
Dolayısıyla demem o ki; Araplara güvenerek ülkemizi riske atmanın bir anlamı yoktur; gün gelir Araplar İsrail ile anlaşır bize de "aramızı siz bozdunuz" diyebilirler.

Çocuklarımıza Türkçe isimler koyalım

Çocuklarımızın Türk oldukları onlara verdiğiniz Türkçe isimlerinden anlaşılır. Ne Müslüman olmak için Türk, ne de Türk olmak için Müslüman olmak gerekmiyor.
Anlıyoruz ki dinler ve peygamberler en kirlenmiş toplumlara gelmişler. Kutsal kitaplarda o toplumların sosyolojisinin dikkate alınmış olması çok doğal. Abdullah'ların, Hamza'ların, Muhammet'lerin, Ayşe'lerin olduğu topluma inen kitapta hitap edilenlerin elbette Oğuz, Kaan, Aybars, Tomris olması mümkün değildi. Korkmayın, Allah isimleri Türkçe de olsa her insanı tanır, bilir. "Önce insan olmayı" başaramamışların isimleri o olmuş, bu olmuş, şu olmuş hiç önemi yok, inançlarının da.
Dolayısıyla,
Çocuklarınızın Türk olmanın onur ve gururunu yaşamaları için önce isimlerini Türkçe koyunuz.

AKP'nin utançları

AKP "utançlarını" bakın nasıl perdeliyor; yandaşın vergi kaçırmasına "vergiden kaçınma", köpeklerin öldürülmesine "uyutma", yandaşı işe almaya da Kuran'daki bir ayet'e bağlayıp "akrabaları koruyup kollama" diyor
"Bu yaptıklarınız günahtır" deyince de "Ne yani, bizim de günah işleme özgürlüğümüz var" diyorlar; arsızlıkta sınır yoktur.

İstifa ya onurdan ya da utançtan olur

Benim oyumu alarak milletvekili seçilip de partisinden istifa edenin eğer adamsa, şerefli ve onurlu ise ona verdiğim oyumu emanet kabul edip eş zamanlı olarak vekillikten de istifa ederek esas sahibine yani bana iade eder. Veya bağımsız kalmak gibi daha namusluca bir yolu tercih edebilir.
İrademin tecellisi oyumun gücü ile vekil olup sonra da; hele ki tüm nefretimin odağı olan bir başka partiye geçerek oyumun genelevlerde sermaye gibi kapı kapı dolaştırılmasını kesinlikle kabul etmiyorum. Oyumu vermiş olabilirim ama kimseyi ''pezevenk'' tayin etmedim.